www.musluman.biz

12 Mart 2012 Pazartesi

Şeytanın Savaşı

Huseyin Ebu Emre - Harun Yildirim - ahlak ve imani dersler

Şeytanın Savaşı
muellif: Cemal H. El-Henayd
tercüme: AbdulKerim Çobanoğlu

Rahman ve Rahim Allah'ın ismiyle,
Şüphesiz hamd ancak Allah’adır. O’na hamd eder, O’ndan yardım dileriz, O’ndan mağfiret dileriz. Nefislerimizin şerrinden, amellerimizin kötülüklerinden O’na sığınırız. Allah kime hidayet verirse, onu kimse saptıramaz. Allah kimi saptırırsa kimse de ona hidayet veremez.
Allah’tan başka ilah olmadığına, O’nun bir ve tek olup, ortağı bulunmadığına şehadet ederim. Muhammed’in de Allah’ın kulu ve rasûlü olduğuna şehadet ederim. Allah ona, âline, ashabına, kıyamet gününe kadar izlerinden gidecek olanların hepsine salât ve selâm eylesin. Bundan sonra:
Düşmanların görünülmeyenleri veya beklenilmeyenleri en tehlikeli olanlarındandır. Mesela arkadaşlarımızdan veya tanıdıklarımızdan bazılarını zararsız sanarız ve gerçek niyetlerini daha anlamadan yaptıkları tahribat bizi o derece yıpratır. Bu sebepten dolayı tüm dünyadaki istihbaratçılar bünyelerinde kendilerine karşı çalışan ajanları deşifre etmek için bir çok zaman harcarlar. Aynı anda her ülke kendi ajanlarını diğer bir ülkenin gizli bilgilerine ulaşmaları ve belki kendilerine karşı çalışan diğer ajanların maskelerini düşürmek için yetiştirir. Bu tür olayları biz "akıllı savaş" diye isimlendiririz. Bu tür savaşları kazanabilmek için kurallarını ve araçlarını profesyonelce kullanmak önemli bir faktördür. Bu görünen dünyadaki hakikatin ta kendisidir. Düşmanlarımız bize karşı çeşitli komplolar düzenlemekte ve bizde müdafaamız için tedbirler almaktayız. Gerekirse bu savaşı kazanmak için ölümü bile göze alırız...
Ama ya görünmeyen dünyadaki durum nasıl? Başka dünyalarla irtibatımız acaba nasıl? Hepimiz insanların yaptığı savaşları, tehlikelerini ve bu tehlikeleri çeşitli imkanlarla kontrol altına almayı biliriz...
Biz, başka bir savaşın yapıldığını, görünmeyen dünyadan olan bir varlık tarafından sürdürüldüğünü, kaçma imkanımız olmadığını, aralıksız ve aleyhimize olan ve kazanılması oldukça güç olduğunu biliyormuyuz? Umut ediyorum ki cevabımız evettir. Çünkü sürekli, gerçek ve oldukça ciddi olan düşmanımız görünmeyen dünyadan geliyor. Hayatımızda beklenmedik bir zamanda en büyük zararı verebilmek için sinsice ve gizlice bekliyor. Bu düşman şeytandır...

Savaş çoktan başlamıştır
Hepimizin bildiği gibi babamız Adem (aleyhisselam) yaratıdığında şeytan kıskançlığından ve büyüklenmesinden dolayı insanoğlunu kabul etmemiştir. Bunun akabinde bu asiliği onun cennetten kovulmasına ve cehenneme girmesine vesile olduğu için insanoğluna karşı amansız savaş açacağına yemin etmiştir, hedefi de mümkün olduğu kadar cehenneme götürmek. Allah (subhanehu ve teala) sonsuz ilmiyle şeytanın bu asiliğini serbest bırakır ve bizi onunla imtihan eder, şöyle ki şeytana karşı yapılan bu savaşı kurtuluşumuz ve saadetimiz için bütün gücümüzü seferber etmemiz gerekecektir. Bundan dolayı biz bu savaşın bir parçasıyız ve şeytanın hile ve oyunlarına karşı korunmuş bir şekilde müslüman olarak ölene kadar bu mücadelemiz devam edecektir. Ama bu hiç de kolay olmayacaktır, çünkü şeytan insanlara karşı ne kadar nefret ve garaz ile doluysa, o kadar da insanlığı helak etmek için gayretlidir. Allah (subhanehu ve teala) bizi tekrar tekrar şeytanın fitnelerine karşı ikaz etmiştir:
“Ne var ki şeytan, onları oradan uzaklaştırmış ve içinde bulundukl arı (o rahat) durumdan çıkartmıştı. Biz de onlara, ‘birbirinize düşman olarak inin; yeryüzünde (belirli) bir zamana kadar, sizin için yerleşebileceğiniz bir mekân ve geçinebileceğiniz bir nimet bulunacak tır’ demiştik.” (Bakara Suresi, 36. Ayet)
“Meleklere ‘Âdem'e secde edin!’ dediğimizde, cinlerden olan iblis dışında hepsi secde etmişti de iblis Rabbının emrinden çıkmıştı. (Ey insan oğulları!) Şimdi beni bırakıp da sizin düşmanınız olduğu halde bu iblisi ve onun soyunu dostlar mı ediniyorsunuz? Zâlimler için Allah'a karşılık ne kötü bir bedel!” ( Kehf Suresi, 50. Ayet)
Kur'an'da ki ayetler sürekli şeytanı şiddetli bir düşman olarak deklare etmekte ve ona karşı kendimizi savunmamız gerektiğini vurgulamaktadır:
Mesela:
"Ey insanlar! Yeryüzündeki şeylerden helâl ve temiz olanlarını yeyin. Şeytanın adımlarına uymayın; zira o, sizin için apaçık bir düşmandır." (Bakara Suresi, 168. Ayet)
"Ey îman edenleri Barış (ve kurtuluş dîni olan Islam)'a tam olarak girin Şeytanın adımlarına uymayın, zira o, sizin apaçık düşmanınızdır." (Bakara Suresi, 208. Ayet)
"Binilecek ve (tüylerinden) yatak yapılacak hayvanları yaratan da O'dur. Allah'ın size rızık olarak verdiklerinden yeyin; fakat şeytanın adımlarına ayak uydurmayın; zira o, sizin için apaçık bir düşmandır."(En’am Suresi, 142. Ayet)
"Böylece onları hile ile (bulundukları mevkiden) indirmişti. Âdem ve eşi, ağacı tattıkları anda, avret yerleri kendilerine görünmüş, onlar da cennet yapraklarından üzerlerine örtmeye başlamışlardı. Rablerı onlara şöyle hitab etmişti: Bu ağaçtan sizi men etmedim mi ve şeytan size apaçık bir düşmandır, demedim mi?" (A’raf Suresi, 22. Ayet)
"O da şöyle demişti: Ey oğulcuğum! Rüyanı sakın kardeşlerine anlatma; yoksa sana (kötülük etmek için) bir tuzak hazırlarlar. Zira şeytan, insana apaçık bir düşmandır." (Yusuf Suresi, 5. Ayet)
"Mûsâ, ahalisinin habersiz bulunduğu bir sırada şehre girmiş ve orada, biri kendi taraftarlarından, diğeri de düşmanlarından olan iki adamın dövüştüğünü görmüştü. Bunun üzerine, düşmanına karşı kendi taraftarlarından olana yardım etmişti. Bu maksatla Mûsâ, onu itmiş ve öldürmüştü. 'Bu, şeytanın işinden. O, apaçık yoldan saptıran bir düşman' demişti." (Kasas Suresi, 15. Ayet)
Ayrıyeten Allah Resulu (sallAllahu aleyhi ve sellem) bir çok hadislerinde şeytanın zararlarından ve onun yoluna uymaktan sakındırmıştır.

Ölümcül Silah Makinesi
Şeytanın insanlığa karşı olan bu nefreti Kur’an’da beyan edildiğine göre insanoğlu yeryüzünde durduğu müddetçe kıyamete kadar devam edecektir:
"(Rabbı ona şöyle) buyurmuştu: ‘Sana emrettiğimde secde etmene ne engel oldu?’ Iblîs de demişti ki: ‘Ben Âdem' den hayırlıyım; çünkü beni ateşten yarattın; onu ise çamurdan yarattın.’ (Rabbı ona şöyle) buyurmuştu: ‘O halde cennetten in; orada senin büyüklük taslaman haddin değildir. Çık git; çünkü sen zelillerdensin.’ İblîs demişti ki: ‘Bari insanların yeniden diriltilecekleri güne kadar bana mühlet ver.’ (Rabbı da şöyle) buyurmuştu: ‘Haydi sen mühlet verilmişlerdensin.’ İblîs demişti ki: ‘Beni azdırman sebebiyle, ben de insanlar için (onları saptırmak maksadıyla) senin dosdoğru yoluna mutlaka oturacağım. Sonra onlara, önlerinden, arkalarından, sağlarından ve sollarından yaklaşacağım. Ve sen onların çoğunu şükrediciler olarak bulmayacaksın.’ (Rabbı ona şöyle) buyurmuştu: ‘Çık oradan, alçak ve kovulmuş olarak. Andolsun ki; onlardan kim, sana tabi olursa; cehennemi bütün sizden dolduracağım’.” (A’raf Suresi, 12-18. Ayetler)
Şeytan yeryüzünde hayat olduğu müddetçe insanoğluna karşı savaşa yemin etmiştir. Allah (subhanehu ve teala) bizimle şeytan arasındaki munasebeti, durumun ciddiyetini ve tedbir almamız gerektiğinin önemine binaen bunu bir savaş gibi tarif etmiştir.
Kur’an’ın bazı ayetleri bize açıkladığına göre şeytanın askerleri veya avaneleri vardır:
"Onlar, hak yoldan sapmış azgınlar ve İblîs'in askerleri, hepsi oraya yüzüstü atılırlar." (Şuara Suresi, 94-95. Ayetler)
Kur’an’da ki tanımlamaya göre bu askerlerin şeytana karşı itaatleri kayıtsız ve şartsızdır. Bu askerler sıkı bir askeri disipline bağlıdırlar:
"İman edenler Allah yolunda savaşırlar. Küfür edenler ise, Tağut yolunda harbederler. O halde şeytanın evliyalarıyla savaşın. Şüphesiz ki şeytanın hilesi zayıftır." (Nisa Suresi, 76. Ayet)
Şeytanın askerleri birbirleriyle koordinasyon halindedirler:
"Şeytan onları hükmü altına almış ve Allah'ın zikrini unutturmuştur. İşte bunlar, hizbuşşeytandır/şeytanın taraftarlarıdırlar. Haberiniz olsun ki, asıl hüsrana uğrayacak olanlar muhakkakki hizbuşşeytandır/şeytanın taraftarlarıdır." (Mucadele Suresi, 19. Ayet)
Hadislerde onların askeri birlikler halinde çıktıklarını ve insanlara saldırdığını bize bildirir: Allah Resulu (sallAllahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "İblis, su üzerinde tahtını kurar. Askerlerini etrafa gönderir. Onların fitnesi en fazla olanını kendisine yaklaştırır. Askerlerinden birisi gelir 'Birine şöyle şöyle yaptım.2 der. O da 'Sen bir şey yapmadın diye çıkışır.' Bir diğeri de 'Ben bir adamın hanımı ile arasını açtırıncaya kadar onu terk etmedim.' der. İblis onu yanına yaklaştırır. 'İşte aradığım sensin' der." (Sahihtir. Müslim rivayet etmiştir)
Suvari ve piyade birlikleri gibi bölük bölüktürler: Allah (subhanehu ve teala) şeytana şöyle hitap eder:
"İçlerinden gücünün yettiklerini sesinle titret; atlılarınla ve yayalarınla üzerlerine haykır; mal ve çocuklar hususunda onlara ortak ol, va'dde bulun. Fakat şeytan, onlara, aldatmaktan başka ne va'dde bulunabilir ki? Şurası da bir gerçektir ki, senin, kullarım üzerinde bir hükümranlığın yoktur. Vekil olarak Rabbın onlara yeter". (İsra Suresi, 64-65. Ayetler)
Şeytanın savaşında herhangi bir silah sıkıntısı yoktur. Yanıltmanın ve aldatmanın emvai çeşiti kullanılır ki insanlar Allah’ın yolunu bıraksınlar. Bir kudsi hadiste bu silahlar oklar olarak zikredilmiştir: "Harama bakış şeytanın zehirli oklarından bir oktur! Kim benim korkumdan dolayı harama bakmayı terk ederse, kalbine öyle bir iman şevki veririm ki, onun zevkini gönlünün ta derinliklerinde duyar."(Hakim ve Taberani rivayet etmiştir. Hakim isnadının sahih olduğunu söyler. En doğrusunu Allah bilir.)
Binaenaleyh şeytanın bir çok ölümcül oklara sahib olduğunu anlıyoruz.
Tüm savaşlarda olduğu gibi kimin galib geldiğini ve kimin mağlub olduğunu göstermek için bayraklar kaldırılır. Bir hadiste şöyle buyrulur:
"Evinden çıkan hiç bir kimse yoktur ki, onun kapısında iki bayrak hazır durmasın. Bir bayrak meleğin elinde, diğeri ise şeytanın elindedir. Eğer Allah'ın hoşlanacağı bir şey için evden çıkmışsa, melek o kişiyi adım adım takip eder. Evine dönünceye kadar, meleğin tuttuğu bayrak altında bulunmaya devam eder. Eğer Allah'ın kızacağı bir şey için çıkmışsa, şeytan bayrağıyla o kişiyi takip eder. Eve dönünceye kadar şeytanın bayrağı altında bulunmaya devam eder." (Hadisi Ahmed ve Taberânî rivayet etmiş olup, isnadı ceyyiddir. En doğrusunu Allah bilir)
Şeytan savaşında saldırgandır ve askerleride kendilerini tam manasıyla bu göreve adarlar:
"Görmedin mi? Biz şeytanları kafirlerin üzerine göndeririz, onları kışkırttıkça kışkırtırlar." ( Meryem Suresi, 83. Ayet)
Onlar kurbanlarını en beklemediği zayıf bir anında yakalamak için tuzak kurarlar ve gözetlerler:
"İblis demişti ki: Beni azdırman sebebiyle, ben de insanlar için (onları saptırmak maksadıyla) senin dosdoğru yoluna mutlaka oturacağım. Sonra onlara, önlerinden, arkalarından, sağlarından ve sollarından yaklaşacağım. Ve sen onların çoğunu şükrediciler olarak bulmayacaksın." (A’raf Suresi, 16.-17. Ayetler)
Bu savaşta esir alma da vardır, zira Allah Resulu (sallAllahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurur:
"Ramazân ayı girdiği zaman gök kapıları açılır ve cehennem kapıları kapatılır, şeytânlar da zincirlenir" (Sahihtir. Buhari ve Ahmed)
Her savaşta olduğu gibi her iki tarafta verilen kayıpları hesaba katmak zorundadır. İnsanlar tarafında kayıplar oldukça ağırdır:
"(Mahşerde) hepsini bir araya getirip topladığı gün, (cinlere hitap ederek diyecektir ki:) Ey cin topluluğu! İnsanları (doğru yoldan saptırmak için) çok uğraştınız. Onların insanlardan olan dostları, (Rablarına cevap verip) diyecekler ki: Rabbımız! Birbirimizden faydalandık ve bizim için tayin ettiğin sürenin sonuna ulaştık. (O da onlara şöyle) diyecektir; Varıp duracağınız yer cehennem ateşidir. Allah'ın dilediği hâriç, orada ebedî kalacaksınız. Şüphe yoktur ki Rabbın hikmet sahibidir, her şeyi hakkıyla bilendir." (En’am Suresi, 128. Ayet)
Ama eğer biri pişman olacak olursa, Allah (subhanehu ve teala) buna çok sevinir. Allah Resulu (sallAllahu aleyhi ve sellem) buyurdu ki: "Allah, kulunun kendisine tevbe ettiği sırada onun tevbesine sizden birinizin şu haldeki durumundan da çok sevinçlidir ki sizden biriniz çöl bir arazide bineğinde iken, bineği üzerinde yiyeceği ve içeceği olduğu halde birden kaybolur, o da buna üzülüp bir ağaca gelip bineğine üzgün bir halde iken ağacın gölgesinde uzanmış olduğu sırada birden onu yanında ayakta durur bulur, yularından tutar, sonra da sevincinin şiddetinden dolayı: "Allah’ım sen benim kulumsun, ben de senin rabbinim” deyip de hata eder." (Sahihtir. Muslim tahric etmiştir)
Bis başka hadiste ise: "Allah kulunun tevbesine, sizden birinizin çölde devesini kaybettiği haldeyken devesini bulmasından daha çok sevinir" buyrulur. (Sahihtir. Buhari ve Muslim ittifaken tahric etmiştir)

Şeytanın stratejisi
Şeytanın savaşı her yönüyle gerçek bir savaştır, dolayısıyla buna özenle hazırlanmak gerekmektedir. Bu yüzden şeytanın acımasız saldırılarına karşı korunmak için onun tabiatına ve tutumunu öğrenmekte bir çok fayda vardır.

Sürekli israr
Şeytan hedefine ulaşmada oldukça israrlıdır ve hiçbir zaman umudunu yitirmez. Onun her bir kişi için bir şeytan askeri hazırdır ve herkesi potenziyel kurban olarak görür, hatta Allah Resulu (sallAllahu aleyhi ve sellem)’i bile. Allah Resulu (sallAllahu aleyhi ve sellem) buyurdu ki:
"Sizden her birinizin bir şeytanı vardır." Dediler ki:"Sizinde şeytanınız var mı?" Şöyle cevap vermiştir:"Evet, benimde şeytanım var, fakat Allah bana yardım etti ve şeytanım müslüman oldu, bana yalnız iyilik emreder." (Sahihtir. Muslim ve Ahmed tahric etmiştir)
Eğer şeytan biri kişiyi birinci defa yolundan saptırmada başarılı olamazsa başka bir tuzak kurana kadar pes etmez. Mesela şeytan bir kişiyi dininden döndürmede başarısızsa başka bir konuda saptırmaya çalışır. Allah Resulu (sallAllahu aleyhi ve sellem) buyurdu ki:
"Şeytan, ademoğlunun her yerde önüne oturur, Müslüman olma yolunda yine önüne oturur, engeller çıkarmaya ve Allah yolundan saptırmaya çalışır ve yeni Müslüman olan birine şöyle der: “Sen Müslüman oldun, babanın ve atalarının dinini terk ettin ha!” O kimse şeytanı dinlemez ona isyan eder ve Müslüman olarak kalmış olur. Şeytan hicret eden kimsenin de yolunu keser, önüne oturur ve şöyle der: “Kendi vatanını ve yurdunu terk edip nasıl hicret edersin? Hicret etmek dizginlerinden bağlanmış at gibidir ve çok sıkıntılıdır” der. O kimse de ona isyan edip onu dinlemez ve hicretini yapmış olur. Sonra şeytan, cihad yolu üzerine oturur ve şöyle der: “Cihad yorgunluk demektir, hem kendini yorarsın hem de malını kaybedersin, savaşacak ve öldürüleceksin. Karın başkasına nikahlanacak, malların taksim edilecek…” O kimse de şeytanın bu sözlerine kulak vermez ve isyan ederse o da cihadını yapmış olur.” Daha sonra Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Kim bunları böylece yaparsa, o kimseyi Cennete koymak Allah üzerine bir borçtur. Savaşta öldürülse de, boğularak ölse de, hayvanın sırtından düşüp ölse de Allah o kimseyi mutlaka Cennetine koyacaktır." (Sahihtir. Nesai ve Ahmed tahric etmiştir. El-Albani ‘Sahihu Nesai’de hadisi sahihlemiştir)
Bu hadis gösteriyorki şeytan insanları Allah’ın yolundan saptırmak için hiçbir zaman tamamen umudunu yitirmez, bilakis hilelerine bilahare devam eder.
Şeytanın saptırmada ki israrı değişik şekillerde tezahür edebilir. O bir kişiyi aşağıda belirtilen bir veya bir kaç hususta ayartmayı deneyecektir:
1.Şeytan bir kişiyi İslam’dan döndürmeye çalışır ve onu inancında şübheye düşürür ki musallat olduğu kişi ona tabi olsun.
2.Başarılı olamazsa, kişiye bid’atlara dalmasını telkin ederek ve bunu dindenmiş gibi göstererek kandırır. Bu da insanların inançlarının bozulmasına yol açar.
3.Şeytan yine başarılı olamazsa, kişinin büyük günahları işlemesini sağlar, özellikle kişi aydın veya saygı duyulan biriyse, çünkü böylece bir çokları onun peşinden gideceklerdir.
4.Eğer kişi tüm bu engelleri tek tek aşar ve doğruluk ve samimiyet yoluna devam ederse şeytan küçük günahları işletip kişiyi saptırmaya çalışır.
5. Bir ilerki merhalede şeytan kişiye iyi işlerin yerine önemsiz/basit şeylerle uğraşmasını telkin ederek ifsad etmeye çalışır.
6. Kişi bu safhadan sonra hala mağlub olmamışşa şeytan bu kez şu engel ile gelir insanın karşısına: Avanelerini ve içleri düşmanlıkla dolu günahkar ve asi askerlerini muhtelif işkence ve eziyetlerlerle mü’minlerin üzerine saldırtır. Hakkında söylentiler yayarak ve inancında samimiyetine gölge düşürerek zarar vermelerini sağlar. Bundan maksat, bu kişinin islama bağlılığını koparmak için cesaretini kırmak ve bu dünyada faydalı çalışmalarının hedefini şaşırtmaktır. Bir çok müslüman düşünür ve alim Allah’a imanlarından dolayı işkence görmüş veya öldürülmüştür.

Adım adım yoldan çıkarma
Şeytanın saptırması yavaş yavaş küçük adımlarla başlar, ta ki kişiye en sonunda galebe çalabilmek için. Bununla istenilen insana günaha giden yolu kolaylaştırmak ve bunun sonucu olarak onu saptırmaktır. Allah subhanehu ve teala bizi şöyle uyarır:
“...Şeytanın adımlarına uymayın, zira o sizin apaçık düşmanınızdır.” (Bakara Suresi, 208. Ayet)
İbn Abbas (radiyAllahu anhuma) böyle bir planın keyfiyetini Buhari’nin Sahih’inde naklettiği bir rivayette şöyle anlatır:
"Sakın taptıklarınızı bırakmayın. Hele Vedd'den, Suvâ'dan, Yegûs'tan, Yeûk'tan ve Nesr'den asla vazgeçmeyin, dediler" ( Nuh Suresi, 23. Ayet) tefsiri sadedinde şöyle nakledilir:
İbn Abbâs (radiyAllahu anhuma)´dan, şöyle dedi: ”Bu isimler esasen Nûh kavminden bâzı sâlih adamların isimleridir. Bu iyi kimseler vefat ettikleri zaman şeytân onların mensûb oldukla­rı kavimlerine: ‘Bunların adlarına, hayâtlarında oturageldikleri mevkilere birtakım putlar dikin ve onlara bu adamların isimlerini verin’ diye vahyetmiştir. Onlar da putları dikmişler ve bunlara o iyi kimse­lerin adlarını vermişledir. Bu heykellere ilk zamanlarda ibâdet edil­memiştir. Nihayet bunları dikmiş olan nesiller vefat ettikleri ve bunlarla ilgili bilgiler neshedilip unutulduğu zaman, cehaletle bunla­ra tapılmıştır. “ (Sahih Eser. Bknz. Sahihi Buhari, Nuh Suresinin Tefsiri Babı)
İbn Kayyim el-Cevziyye ‘İgaset’ul-Lehfan fi Mesaid’iş-Şeytan (Şeytanın Tuzakları olarak tercüme edilmiştir) isimli faydalı eserinde şöyle der: “Seleften bir çok kimse: ‘Bunlar öldükten sonra bazı kimseler, kabirlerinden ayrılmamacasına onlarla meşgul oldular. Sonra onların timsallerini resmettiler. Sonra aradan uzun zaman geçti ve sonunda onlara ibadet ettiler.’ demişlerdir.”

Hedef büyük kayıplar verdirmektir
Şeytanın karakteristik özelliklerinden biride tüm gücünü bir noktada toplayıp en büyük zararı ordan vermeyi hedeflemisidir. Bu sebepten dolayı güzel işlerin meyve vermemesi için özellikle daha başlangıç safhasındayken ilgilenip ifsad etmeye/bozmaya çalışır. Bu yüzden bir işe başladığımızda her zaman Allah’tan yardım istemekle teşvik olunduk.
Allah Resulu (sallAllahu aleyhi ve sellem) bir adamın düğün gecesinde (ve başka işlerinde) mesela şöyle dua etmesini tavsiye eder:
Amr bin Şu'ayb'ın dedesi (Abdullah bin Amr bin As radiyAllahu anhuma)'dan rivayet olunduğuna göre, Allah Resulu (sallAllahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Sizin biriniz bir kadınla evlendiği ya da bir köle satın aldığı zaman (şöyle) dua etsin: "Ey Allah'ım senden bunun hayrını ve onda yarattığın huyların hayırlısını istiyorum. Bunun şerrinden ve yaratılışındaki huyların şerrinden de sana sığınıyorum." Bir deve satın aldığı zaman da hörgücünün tepesinden tutup (bu sözlerin) aynısını söylesin."
Ebû Dâvûd dedi ki: Ebu Said (bu hadisi rivayet ederken şu sözleri de) ilâve etti: "sonra câriye ile kölenin alnından tutsun ve haklarında (Allah'tan) bereket istesin." (Hasendir. Ebu Davud Süneninde tahric etmiştir. Şeyh El-Albani ‘Sahihu Süneni Ebi Davud’ta ‘Hasendir’ der.)
Bir kişinin hanımıyla cinsel ilişkiye girmeden önce şöyle dua etmesi gerekmektedir:
Allah Resulu (sallAllahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurur: “Biriniz ailesiyle cinsel ilişki kurarken, "Bismillah! Allahım! Şeytanı bizden uzaklaştır, bize lütfedeceğin çocuktan da onu uzaklaştır," diye dua edip, sonra aralarındaki bu ilişkiden çocuk yaratılırsa, ona şeytan asla zarar veremez”. (Sahihtir. Buhari ve Muslim ittifaken)
Bunun sebebiyse, (Allah Resulu’nun buyurduğu gibi) eğer Allah subhanehu ve teala dilerse bu ilişkinin bir hamilelik başlangıcı olabilmesidir.
Doğan çocuğunda kulağına ezan okumamız gerekmektedir, çünkü doğum yeni bir hayatın başlangıç safhasıdır:
Ebu Râfi´den şöyle rivayet edilmiştir: "Ali´nin oğlu Hasan, Fatıma´dan doğduğu zaman Allah Resulu (sallAllahu aleyhi ve sellem)’in, onun kulağına namaz ezanı gibi ezan okuduğunu gördüm". (Hasendir. Tirmizi ve Ebu Davud tahric etmiştir. El-Albani Sahihu Süneni Tirmizi’de ‘hasendir’ der, lakin Ebu Davud’tan gelen vechinde ‘zayıftır’ der, en doğrusunu Allah bilir)
Şeytan özellikle bir işin başında bilhassa etkin olduğu için, Allah Resulu (sallAllahu aleyhi ve sellem) güneş doğarken ve batarken bize namaz kılmamamızı emretmiştir:
Ebu Umâme (radıyAllahu anh)'tan Allah Resulu(sallAllahu aleyhi ve sellem) buyurdu ki: "Güneş doğarken namaz kılmayın, zira o (sanki) şeytanın iki boynuzu arasında doğar ve (güneşe tapan) her kafir bu durumda ona secde eder. Güneş batarken de namaz kılmayın, zira o (sanki) şeytanın İki boynuzu arasında batar ve (güneşe tapan) her kafir bu durumda ona secde eder. (Ayrıca) gün ortasında (güneş tam tepedeyken) namaz kılmayın, çünkü o, cehennemin kaynatıldığı (tesirinin arttığı) bir vakittir." (Sahih bir hadistir. Ahmed bin Hanbel tahric etmiştir [Fethul Rabbani Tertibi hadis no:197/1067]. Buna benzer Sahihi Muslim, Nesai ve İbn Mace'de daha bir çok hadis nakledilmiştir)
Bazı hallerde şeytanın etkisi baştan sona devam ettiği için Allah Resulu (sallAllahu aleyhi ve sellem) bizden yemeğin başında ve sonunda Allah’ın ismini anmamızı istemiştir:
Huzeyfe (radiyAllahu anh) dedi ki: “Biz Allah Resulu (sallAllahu aleyhi ve sellem) ile birlikte bir yemekte bulunmuştuk. Allah Resulu (sallAllahu aleyhi ve sellem) ile birlikte sofrada hazır bulunduğumuz halde içimizden hiç­bir kimse ondan önce elini sofraya uzatmadı. Derken bir bedevi sanki (arkasından yemeğe doğru) itilmiş gibi (hızla) gelip elini daldırmak üzere yemeğe götürdü. Allah Resulu (sallAllahu aleyhi ve sellem)’de hemen onun elini tuttu. Sonra bir cariye sanki (arkasından) itiliyormuş gibi (hızla) gelip yemeğe sokmak üzere elini uzattı. Allah Resulu (sallAllahu aleyhi ve sellem) onun elini de tuttu ve şöyle buyurdu: "Gerçekten şeytan, üzerine Allah'ın ismi anılmayan (Besmele çekilmeyen) yemeği yemeye imkân bulur. (O bu yemeği kendisine) he­lâl kılmak için önce kendisine âlet edebileceği şu bedeviyi getirdi. Ben de onun elini tuttum, (şeytana imkân vermedim). Sonra (bu yemeği kendisine) helâl kılmaya âlet etmek üzere bu cariyeyi getirdi. Ben (onun da) elini tuttum. Varlığım elinde olan zâta yemin olsun ki, şeytanın eli bedevi ve cariyenin eli ile birlikte benim elimdedir." (Sahihtir. Muslim, Ebu davud tahric etmiştir.)
Yemekten sonra ise şöyle dua edilir:
“Çok tertemiz ve mubarek çokça hamd, yalnızca sonsuz ve terkolunmayan, kendisinden müstağni olunmayarak yapılan hamd, Rabbimiz Allah’adır.” (Sahihtir. Buhari ve Tirmizi tahric etmiştir)
“Benden hiçbir hareket ve kuvvet harcamaksızın bana bu yemeği yediren ve beni onunla rızıklandıran Allah’a hamdolsun. (Tirmizi. Sahihi Tirmizi, el-Albani)
Allah Resulu (sallAllahu aleyhi ve sellem) günün başında şöyle dua ederdi: "Sa­bahladık, Allah'a ait olmak üzere mülk de sabahladı..." (Sahihtir. Muslim, Tirmizi ve Ebu davud tahric etmiştir.) Buna benzer bir duayı da gecenin başında yapardı.

Bir yere girerken de şeytandan sakınmamız gerekmektedir, zira Allah Resulu (sallAllahu aleyhi ve sellem) evlerimize girerken Allah'ın ismini anmamızın gerekçesini şöyle bildirir:
Cabir (radiyAllahu anh)’tan: “Allah Resulu (sallAllahu aleyhi ve sellem) buyurdular ki: "Kişi evine döndüğü zaman içeri girerken ve yemek yerken Allah'ın adını zikrederse, şeytan (avenelerine): “Size burada gecelemek de yok akşam yemeği de yok!” der. Ama kişi, eve girerken Allah'ı zikreder fakat akşam yemeğini yerken zikretmezse, şeytan (avenelerine): "Akşam yemeğine kavuştunuz ama burada gecelemeniz mümkün değil!” der. Adam eve girerken ve yemeğe başlarken "Bismillah!" diyerek Allah'ı zikretmezse, şeytan (avenelerine): “Yemeğe de yetiştiniz, yatmaya da!” der.” (Sahihtir. Muslim ve Ebu Davud tahric etmiştir)
Bir şehire veya köye girerken şöyle denmesi gerekir:"Ey yedi kat göklerin ve gölgelediklerinin Rabbi!  Ey şeytanların ve saptırdıklarının Rabbi! Ey rüzgarların ve yerden kaldırıp savurduklarının Rabbi olan Allah’ım! Senden bu kasabanın ve ahalisinin hayrını isteriz. Sana, onun şerrinden, ahalisinin şerrinden ve içindekilerinin şerrinden sığınırız” (Bu hadisi İbn Huzeyme, İbn Hibban ve Hakim tahric etmiştir. İbn Hacer bu hadis isnadına hasen hükmünü vermiştir.)
Allah Rasulü (s.a.v) şeytanın etkisinden uzaklaşabilmek için, vesvesenin başladığı yeri değiştirmeyi tavsiye etmiştir. Mesela şeytanın körüklemesinden kaynaklanan bir duygu olan kızgınlık halinde şayet oturuyorsa kalkıp veya ayaktaysa oturup sakin olmak gerekir.
Kötü bir rüya görülüyorsa, yatış şekli değiştirilir ve Allah'a sığınılır.
Denilmiştir ki, Allah Rasulü (s.a.v) bir devenin üzerinde fetih günü Mekke'ye girerken şeytandan korunmak için eğilmiştir.
Kur’an bize Allah'ın Adem ve Havva'nın cennetten dünyaya indirilmeden önce isyanlarından kaynaklanan günahlarını bağışladığını bildirir. Bunun sebebi, dünyada şeytanın nüfusunun dışında hayatlarını başlayabilmeleri içindi. Allah yine merhametinden dolayı onları günlerin en alası olan bir cuma günü cennetten çıkardı.
Vakit şeytanın en önemli ilgi alanlarından birisidir, çünkü o bizim dünyada sayılı bir müddet olduğumuzu bildiği için bu süre içinde en fazla zararı verdirmek zorundadır.
Şeytan için vakit değerlidir. Zira o her insanın sınırlı bir ömrünün olduğunu çok iyi biliyor, ya bu zaman diliminde onu saptırmayı başaracaktır veya buna muvaffak olamayacaktır.
Şeytan hesap gününde, bir kişinin işledikleriyle sorguya çekileceğini bildiği için insanları Allah'ın yasaklarını çiğnettirmek için ayartır. Allah bize şeytanın dediklerini şöyle bildirmiştir: “(Şeytan)Onları mutlaka saptıracağım, mutlaka onları kuruntulara sokacağım ve onlara emredeceğim de (putlara adak için) hayvanların kulaklarını yaracaklar. Yine onlara emredeceğim de Allah’ın yarattığını değiştirecekler. (dedi)”Kim Allah’ı bırakıp da şeytanı dost edinirse, şüphesiz o apaçık bir hüsrana düşmüştür.” (Nisa Suresi, 119. ayet)
Şeytan, Allah'ın yarattığını bozana lanet ettiğini bildiği için kişiye bu işi yapmaya teşvik eder.
Zikretmemizde fayda gördüğümüz bir husus vardır ki, o da birçok müslüman kadının dikkatinden kaçtığı kaşları almak suretiyle şekilleri değiştirmenin de Allah Resulu (sallAllahu aleyhi ve sellem)’in uyardığı Allah'ın yarattığını bozma kapsamında olduğudur.
Şeytanın bir stratejisi de her güzel bir işin veya oluşumun iyi bir meyve vermemesi için daha başlangıcında yıkımına başlamasıdır. Bu sebepten dolayı şeytan İslam davetinin başlangıcında kafirlere Peygamber (sallAllahu aleyhi ve sellem)'e suikast için komplo planları kurdurdu.(Mekke müşriklerinin) Bir toplantılarında, yaşlı bir adam kılığında her bir kabileden bir adam katılmak suretiyle Peygamber'i öldürmeleri için fikir verdi. Bu yolla Peygamber'in aşireti olan Beni Haşim aşireti intikam alamazdı. Zira her bir kabileye misilleme yapması gerekirdi. Tabi ki şeytan için intikamın hiç bir önemliliği yoktu.Asıl onu ilgilendiren her bir kabilenin bu affedilemeyecek günahta ortak olmaları ve Allah’ın gazabına uğramalarıydı.

Allah’ın Kelamına Karşı
Şeytanın hedefi insanlara birçok günah işletip cehennem girmeleri için İslam yolundan uzaklaştırmaktır. Allah (subhanehu ve teala) şöyle buyurur: “Şüphesiz şeytan sizin için bir düşmandır. Öyle ise (siz de) onu düşman tanıyın. O, kendi taraftarlarını ancak alevli ateşe girecek kimselerden olmaya çağırır.” (Fatır Suresi, 6. ayet)
Allah’ın hidayetine uymak alemin yaratılışından beri şeytandan korunmak için her zaman tek etken yol olmuştur. Allah (subhanehu ve teala) şöyle buyurur: “…tarafımdan size bir yol gösterici (peygamber) gelir de kim ona uyarsa, onlar için herhangi bir korku yoktur, onlar üzülmeyeceklerdir…” (Bakara Suresi, 38. ayet)
Şeytanın insanlarla doğru yol arasında engel olabilecek birçok stratejisi vardır.
1. Kendine uyanlara insanlığın nur kaynağını söndürmek için Peygamber’e karşı cinayet işlemelerine teşvik ettirmesi.
2. Allah’ın indirdiği dini ilimlerin kaynağını tahrif ettirme çabası. Allah Kur’an ve sünneti korumuştur. Ama şeytan yinede tahrif etme çabalarını sürdürmektedir.
3. İnsanların Kur’an ve sünneti anlama ve tefsir etmede şeytanın bir şeyler ilkası/katması. Allah (subhanehu ve teala) şöyle buyurur: “Biz senden önce hiç bir Resul ve Nebi göndermiş olmayalım ki, o bir dilekte bulunduğu zaman, şeytan, onun dilediğine (bir kuşku veya sapma unsuru) katıp bırakmış olmasın. Ama Allah, şeytanın katıp-bırakmalarını giderir, sonra kendi ayetlerini sağlamlaştırıp-pekiştirir. Allah, gerçekten bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.” ( Hac Suresi, 52. ayet)
4. Bizi Kur-an okurken dikkatimizi dağıtmak için çabalaması. Allah bu sebepten dolayı Kur’an okumaya başlarken şeytandan kendisine sığınmamızı istemiştir.Allah (subhanehu ve teala) şöyle buyurur:” Öyleyse Kur'an okuduğun zaman, kovulmuş şeytandan Allah'a sığın.” ( Nahl Suresi, 98. ayet)
5. İnsanları yaratılışı itibariyle Allah’a götüren fıtratlarıyla hareket etmelerini önlemesi.
6. Bir kutsi hadiste şöyle buyrulur: “Allah Teâlâ buyurdu ki: Ben kullarımın hepsini hanifler olarak yarattım. Ama onlara şeytanlar gelerek kendilerini dinlerinden çevirdiler. Benim kendilerine helâl kıldıklarımı, onlara haram ettiler. Hakkında hiçbir delil indirmediğim şeyi, bana şirk koşmalarını emrettiler.” (Sahihtir. Müslim ve Ahmed tahric etmiştir.)
Zikretmekte fayda vardır ki şeytanın insanları dinlerinden soğutması mümkündür. Ama fıtratlarından asla, Bu sebepten dolayı insanlığın şeytana uyarak hata yapıp ve bundan pişman olup geri dönmelerine her zaman imkan vardır. Şeytanın insanların Allah’a karşı isyankar olmalarını istemesinin sebebi, onun Allah’a itaatten nefret etmesi ve itaatkar insanlara kin duymasıdır. Bundan dolayı bizim ölçümüz olan iyi işler şeytanın tabiatına zıt olan şeylerdir. Mesela Peygamber bize sağ elle içmemizi emretmiştir. Çünkü şeytan sol eliyle içmektedir. Şeytanın yandaşlarından mümkün olduğu kadar farklı olabilmek için, onlar gibi giyinmememiz veya herhangi bir şekilde onlar gibi tavır sergilemememiz gerekmektedir.

Şeytanın Yaratılışındaki Hikmet
Şeytanın varlığı hakikaten bir çok hikmete mebnidir:
1.Ders alan ve düşünenler için bir ibret: Şeytan kibrinden ve gururundan dolayı Allah’a itaat etmeyenler için müşehade edilen bir ibret olarak yaratılmıştır.
2.İnananlar için bir imtihan vesilesi:Şeytanın yoldan çıkarma girişimleri iyi insanları kötü insanlardan ayırmak içindir.
3.Allah’ın iki zıt şeyi yaratmadaki kudretini gösteren bir alamet: Şeytanın varlığı iki zıttı bir arada yaratmada Allah’ın sonsuz kudretinin bir büyük alametidir: Melekler ve şeytanlar, gökyüzü ve yeryüzü, gündüz ve gece, cennet ve cehennem, iyilik ve kötülük vs. gibi.
Neticede Adem’in yaksa ağaçtan yemsine Allah (subhanehu ve teala) memnun olmamıştır. Bunun akabinde pişman olması ve itaat etmesine hoşnut olmuştur. Allah ahirette itaat eden kullarına sonsuz bir hayat bahşedecektir. Çünkü O (subhanehu ve teala) bağışlayan ve esirgeyendir.

Tehlikeli Bölgeler
İnsanların şeytanın ve onun saptırma yöntemleriyle alakalı bilmesi gereken bir hususta bazı davranış ve hallerin bir bataklık gibi olmasıdır. Şayet şeytanın böyle bir nüfusu alanında bulunduğu anlaşılırsa bilmesi gereken odur ki şeytanın savaş bölgesindeyiz ve emniyetimiz için hemen tedbir almak mecburiyetindeyiz.
1.Taklit Etmek: Şeytan insanlara takipçilerini taklit etmeye özendirir. Özellikle İslam öncesi cahiliye adetleriyle. Allah (subhanehu ve teala) şöyle buyurur: ”Ey insanlar, yeryüzünde olan şeyleri helal ve temiz olarak yiyin ve şeytanın adımlarını izlemeyin. Gerçekte o, sizin için apaçık bir düşmandır. O, size yalnızca, kötülüğü, çirkin-hayasızlığı ve Allah'a karşı bilmediğiniz şeyleri söylemenizi emreder. Ne zaman onlara: 'Allah'ın indirdiklerine uyun' denilse, onlar: 'Hayır, biz, atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye (geleneğe) uyarız' derler. (Peki) Ya atalarının aklı bir şeye ermez ve doğru yolu da bulamamış idiyseler?” (Bakara Suresi, 168-170. ayetler)
2.Cinsel Temayül: Allah insanlara cinsi temayülü dünyadaki hayat devam etsin diye vermiştir. Şeytan insanların kulaklarına bu tabii olan temayülü ahlaksız ve kötü bir şekilde kullanmaları için fısıldar. Onun en etken silahlarından birisi erkekleri kadınlarla kandırıp günaha sürüklemesidir. Üsâme İbnu Zeyd (radıyallahu anhümâ) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Erkeklere kendimden sonra kadınlardan daha zararlı bir fitne bırakmadım." (Sahih bir hadistir. Buharî, Müslim, ve Tirmizî tahric etmiştir). Bundan dolayı kadınlar şeytanın savaşında onun silahı olmamaları için çok dikkat etmelidirler.
3.Hastalık: Şeytan insan tabiatındaki zaaflarını bildiği için hastalığımızdan veya acizliğimizden kaynaklana duyguları kullanır. Eyyup Peygamber hastalandığında şeytanın vesvesesinin etkisi altında kalmıştı. Allah (subhanehu ve teala) şöyle buyurur: “Kulumuz Eyyub'u da hatırla. Hani o: 'Herhalde şeytan, bana kahredici bir acı ve azab dokundurdu' diye Rabbine seslenmişti.” (Sad Suresi,41. ayet) Bundan dolayı hastalığımızda şeytandan Felak ve Nas surelerini okuyarak Allah’a sığınmalıyız.
4.Makam ve Saltanat: Şeytan sulta sahiplerine ulaşmaya çalışır. Çünkü o bu yolla birçok insana tesir edebileceğini bilir. Allah şeytana şöyle buyuru: “Sana uyan azgınlardan başka, kullarımın üzerinde hiçbir nüfuzun yoktur." (Hicr Suresi, 42. ayet) . Şeytanın gücü ancak onu takip etmeyi isteyenlere yetmektedir. Görünen odur ki şeytan çoğu zaman yönetici ve güç sahiplerini ifsat etmiştir. Allah’ın Kitabı’nı baz almayan her yönetici şeytanın nüfusuyla karşı karşıyadır. Allah (subhanehu ve teala) şöyle buyurur: “Sana indirilene ve senden önce indirilene gerçekten inandıklarını öne sürenleri görmedin mi? Bunlar, tağut'un önünde muhakeme olmayı istemektedirler; oysa onu reddetmekle emrolunmuşlardır. Şeytan onları uzak bir sapıklıkla sapıtmak ister.” (Nisa Suresi. 60.ayet). Allah Resulünün yolunu takip etmeyen yöneticileri Allah Resulü şeytanlara benzetmiştir. Şeytan sadece yöneticileri değil insanlar üzerinde otorite sahibi herkesi ifsat etmeye çalışır. Mesela ailesi üzerine otoritesi olan bir adamın, bu gücünü kötüye kullanmaması için tüm işlerinde şeytanın saptırmasında Allah’a sığınması gerekir. Bir hadiste şöyle nakledilir: “Benden sonra imamlar olacak, fakat benim yolumu kendilerine örnek almayıp, sünnetine uygun amel etmeyecekler. Onların kalpleri, insan suretindeki şeytanların kalbi (gibi)dir” (Sahihtir. Müslim tahric etmiştir.)

Şeytana Karşı Silahlar
Kur-an ve Sünnet bize kararlı saldırgan düşmana karşı kendimizi nasıl müdefaa edeceğimizi göstermiştir. Aşağıda kaydedeceklerimizi lütfen dikkatlice okuyun:
1.Sıkı sıkı Kur’an ve sünnete sarılmak
Bunlar Allah tarafından insanlara gönderilen doğru yolu temsil ederler. Her kim bunlara sıkı sıkıya sarılırsa dünyanın geçici aldatmasına ve bununla kötü amaçlarına ulaşmaya şeytanın vesveselerine karşı kendini korumuş olur: “Bu benim dosdoğru yolumdur. Şu halde ona uyun. Sizi O'nun yolundan ayıracak (başka) yollara uymayın. Bununla size tavsiye etti, umulur ki korkup-sakınırsınız.” (En’am Suresi, 153. ayet)
2.Allah’a şeytanın hilelerinden sığınma
Kendini şeytan ve avanelerinden korumanın en etken yolu Allah.’a sığınmaktır. Zira ancak O şeytan üzerine hakimdir. Allah(subhanehu ve teala) şöyle buyurur:”Eğer şeytandan bir kışkırtma seni dürterse, hemen Allah’a sığın. Şüphesiz O, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.” (A’raf Suresi, 200.ayet)  Aynı ilahi emir Allah Resulüne de şamildir:Allah (subhanehu ve teala) şöyle buyurur: “De ki: Ey Rabbim! Şeytanların vesveselerinden sana sığınırım.”  (Mu’minun Suresi, 97. ayet). .
3.Pişman olmak ve bağışlanmak için dua
Yoldan sapmalarda acil tevbe ve Allah’a yöneliş şeytanın planlarını alt üst edecektir. Allah şöyle buyurdu: “Takvaya erenler var ya, onlara şeytan tarafından bir vesvese dokunduğunda (Allah'ın emir ve yasaklarını) hatırlayıp hemen gerçeği görürler.” (A’raf Suresi, 201.ayet). Böyle bir davranışa mükemmel bir örnek verilmiştir: Adem ve eşi yasak ağaçtan yemek suretiyle günah işlediklerini anladıklarında hemen pişman olarak Allah’a yönelmişlerdir.
4.Bazı durum ve hareketlerimizi itham ve şüphelerden uzak tutmak
Peygamber bize bazı şüphe uyandırabilecek veya töhmet altında bırakabilecek durumlarda şeytana imkan vermemek için hemen açıklığa kavuşturmamız gerektiğini öğretmiştir:Mü’minlerin annesi Safiyye Binti Huyey (radıyAllahu anhâ) şöyle dedi: “Nebi (sallAllahu aleyhi ve sellem) itikâfa girmişti. Bir gece onu ziyarete gidip konuştum. Sonra eve dönmek üzere kalktığım zaman o da beni evime götürmek üzere kalktı. Bu sırada ensardan iki kişi (radıyAllahu anhum) bizimle karşılaştı. Nebi (sallAllahu aleyhi ve sellem’igörünce oradan çabucak uzaklaşmak istediler. Nebi (sallAllahu aleyhi ve sellem):“Biraz yavaş olun. Yanımdaki Safiyye Binti Huyey’dir” dedi. Onlar:
‘Elçisinin uygunsuz bir davranışta bulunmasından Allah’
ı tenzih ederiz, ey Allah’ın resulu!’ deyince de:”Şeytan insanın vücudunda kan gibi dolaşır, Onun sizin kalbinize bir kötülük – veya bir şüphe– atmasından korktum” buyurdu” (Sahihtir. Müslim rivayet etmiştir,2175. hadis)
Bir adam ve kadının geceleyin yan yana yürümesi peşin önyargıya sebep vermeye müsaitti. Lakin Allah Resulü bu durumu açıklığa kavuşturmak ve şüpheleri yok etmek için adamları durdurmuş ve hanımına evlerine giderken refakat ettiğini bildirmiştir.
5.Kur-an’dan bazı ayetleri okumak
Kur’an’dan bazı ayetlerin şeytanın kalbimize fısıldadığı vesveseleri savuşturmada özellikle etkili olduğu nakledilmiştir.Bakara suresindeki Ayetelkursi veya Kur’an’ın son sureleri olan Felak ve Nas sureleri bu konuda en etken ayetlerdir.
Bunlar en acımasız düşman karşı en iyi silahlardır. Bizler Allah’a karşı imanımızı ve teslimiyetimizi her zaman tekit etmek mecburiyetindeyiz ve şeytana karşı savaşta silahlarımızın güçlü olabilmesi için Allah’ın azametine sığınmalıyız.Ancak bu şekilde bu savaşı kazanabiliriz.
Ve duamızın sonu ‘Elhamdulillahi Rabbilelamin’ dir…