www.musluman.biz

14 Mart 2012 Çarşamba

Dini Davranışlar Üçe Ayrılır: Şöyle ki;

Dini Davranışlar Üçe Ayrılır: Şöyle ki;
İnsanın dinle ilgili davranışları (amelleri) iki türlüdür.
1 - Biri bir hareketi yapmak veya yapmamak.
2 - Öbürü de belirli bir hareketin yapılmasını veya yapılmamasını başkasına emretmek.
Yapılan harekete gelince de, bu hareket ya bizzat yapana veya başkasına yararlı olur. Buna göre dinî davranışlar şu şekilde üçe ayrılır bunların bir dördüncüsü yoktur.
1 - Yararı sadece sahibine ait olan başkasını ilgilendirmeyen dini eylemler. Meselâ namaz kılmak gibi.
2 - Yararı başkalarına dokunan dini eylemler. Meselâ zekât vermek gibi.
3 - Başkasına yapılması emredilen dinî eylemler (ameller). Bu durumda eylemi yapan başkasıdır, kişinin bu eylemdeki payı onun yapılmasını emretmiş olmasıdır.
Cenab-ı Allah (c.c.) münafıkların niteliklerini belirtirken onların “münkeri (kötülüğü) emredip marufu (iyiliği) yasakladıklarını”, buna karşılık müminlerin niteliklerini belirtirken de onların “marufu emredip, münker'i yasakladıklarını” vurguluyor.
“Maruf” iman ve salih amel türünden Allah'ın sevdiği, hoşlandığı davranış ve tutumların tümünü içeren bir terimdir.
“Münker” de Allah'ın hoşuna gitmeyen, O'nun tarafından yasaklanan bütün davranış ve tutumları içerir.
Münafıkların niteliklerini belirten yukarıdaki ayetin devamında “Ellerini tutarlar (alıkoyarlar) diye buyuruluyor.
Ünlü tefsir bilgini Mücahid, (Tefsir ilminin öncü alimlerinden olan Mücahid'in asıl adı, Mücahid bin Cabir El-Mahzûmî, El-Mekki'dir. Künyesi, Ebu El-Haccac'dır. Tabiin'nin üçüncü kuşağındandır. Tefsir ilminde büyük olduğu gibi fıkıhda da büyüktü. H. 103'de 83 yaşındayken vefat etti. Kütüb-i Sitte-altı hadis kitabı- müellifleri, diğer hadisçiler kendisinden hadis tahriç etmişlerdir. Bkz. Takrib El-Tehzib, c. 2, s. 229; Tabakat El-Kübrâ, İbn Sa'd, c. 5, s. 466-467)  ayetin bu cümlesini:
“Ellerini Allah yolunda harcama yapmaktan alıkoyarlar” (Tefsirciler, Mücahid'in “Ellerini tutarlar” ayetini “hak yoluna vermekten alıkoyarlar” diye yorumladığını anlatıyorlar. Bkz. Tefsir El-Taberî, c. 10, s. 120. Müellifin yukarıda zikrettiği sözcükler İbn Kesir tefsirinden alınmıştır. Bkz. Tefsir-i İbn Kesir, c. 2, s. 368) diye yorumlarken, bir başka ünlü tefsir bilgini olan Katade'nin açıklaması:
“Ellerini her türlü hayır işlemekten geri tutarlar” şeklindedir. Görüldüğü gibi, Mücahid'in yorumu (Bkz. Tefsir El-Taberî, c. 10, s. 121) :
“Mali yarar sağlamaya” işaret ederken, katade'nin yorumu “hem malî hem de bedenî yarar sağlamaya” işaret etmektedir.
“Eli tutmak, onu alıkoymak”, “cimrilik ve el sıkılığı” anlamına gelen bir deyimdir. Nitekim Cenab-ı Allah (c.c.) bir ayette:
“ellerini ne sımsıkı boynuna bağla ve ne de sonuna kadar aç.” (İsrâ: 29) buyurmuştur.
Aynı anlamdaki başka bir ayet de şöyledir:
“Yahudiler, Allah'ın eli bağlıdır, dediler. Tersine bağlı olan kendi elleridir, ayrıca böyle dedikleri için lanete uğradılar. Oysa Allah'ın iki eli de açıktır, dilediği gibi verir.” (Mâide: 64)
Yine yukardaki ayete dönersek münafıkların “Ellerini tutma, vermekten alıkoyma” niteliklerine karşılık müminler hakkında “Onlar zekâtı verirler” buyuruluyor. Zekât, her ne kadar şeriatta belirlenen mali bir verginin adı ise de daha geniş anlamda başkalarına sağlanan her türlü mali ve bedenî yaran içeren bir terimdir.
Yine aynı ayetin devamında münafıklar için “Onlar Allah'ı unuttukları için Allah da onları unuttu” buyuruluyor. “Allah'ı unutmak” demek “O'nu zikretmemek, anmamak” demektir.
Münafıkların bu niteliğine karşılık olarak müminler “Onlar namazı kılarlar” diye nitelendiriliyorlar. Namaz da -tıpkı zekât için dediğimiz gibi- hem farz namazları ve hem de nafile namazları içerir. Namaz terimi, ayrıca gerek sözlü ve sözsüz (manevî) bütün zikir (Allah'ı anma) türlerini de ifade eder.
Nitekim sahabilerden İbn-i Mesud -Allah ondan razı olsun- “Allahı zikrettiğin (andığın) sürece istersen çarşıda dolaşıyor ol” ve Muaz b. Cebel -Allah ondan razı olsun- de “İlmî çalışma yapmak, tesbihdir.” derlerken namazın bu geniş anlamını vurgulamışlardır.
(İbn-i Mesud; Büyük Sahabi'dir. Asıl adı, Abdullah İbn Mes'ud, bin Gafil bin, Habip El-Hezelî'dir. Künyesi, Ebû Abdirrahman'dır. Benî Zühre kabilesiyle antlaşma yapan Sahabiydi. Mekke'de Said bin Zeyd ve eşi Fatıma binti El-Hittab müslüman olduğu sırada ilk müslüman olanlardandır. İlk müslüman olan altıncı kişi olduğu da söyleniyor. Kur'an'ı Mekke'de ilk defa açık okuyan ve bundan dolayı işkence edilenlerin ilkidir. Cenab-ı Resule hizmet etti. İki hicrette de -Habeşistan ve Medine hicreti- bulundu. îki kıbleye -Mescid'i Aksa ve Mescid-i Haram- yönelip namaz kılanlar arasındadır. Bedir, Uhud, diğer savaş ve seferlerde hazır bulundu. Kur'an'ı ve tefsirini en iyi bilen şarabilerdendir. Onun bu özelliğine bizzat Rasûlüllah da tanıktır. Ömer Bin Hattab (Allah ondan razı olsun) islamı insanlara öğretmesi için kendisini Kûfe'ye gönderdi. Hz. Osman'ın Halifeliği döneminde tekrar Medine'ye döndü ve orada vefat etti. (H. 32). Bkz. Esed El-Ğâbe, c. 3, s. 256-260; El-İsâbe, c. 2, s. 368-370)
(Muaz b. Cebel; Asıl adı, Mu'az bin. Cebel bin Amr bin Evs, El-ensârî El-Hazrecî olan Muaz bin Cebel de Sahabi'nin ulularındandır. Künyesi Ebû Abdurrahman'dır. Akabe bi'atı sırasında biat eden 70 Ensar'dan biridir. Hemen bütün savaş ve seferlerde Peygamberle birlikte bulundu. Kur'anı en iyi bilen Sahabiler arasındadır. Onun bu özelliğine ve ümmetin “Helal ve Haramı” en iyi bildiğine Rasûlüllah tanıklık ediyor. Sahabî arasında Fetva verebilme liyakatına sahip olduğu için Peygamber (salât ve selâm üzerine olsun) onu Yemen'e yargıç ve mürşid tayin etti. Ebu Bekir'in hilafeti sırasında Medine'ye döndü. Şam'da Ebî Ubeyde ile birlikte düşmana karşı çarpıştı. Veba hastalığına yakalandığı sırada Ebu Ubeyde, onu Habeşistan'a halife atadı. H. 18'de, 33 yaşında iken Ürdün'ün ücra' bir bucağında yaşama veda etti. (Allah ondan razı olsun.) Geniş bilgi için bkz. Esed El-Ğâbe, c. 4, s. 376-378; El-İsâbe, biyografi No: 8039; Gaye, El-Nihaye Fi tabakat El-Kurra-i, c. 2, s. 301 biyografi No: 3620)
Huseyin Ebu Emre - Harun Yildirim - ahlak ve imani dersler