www.musluman.biz

14 Mart 2012 Çarşamba

Şeytana Muhalefet

Kâfirlere karşı olmanın bir benzeri de şeytanlara karşı olmak, onlara uymamaktır. Nitekim Müslim'in İbn-i Ömer'e dayanarak bildirdiğine göre Peygamberimiz bu konu ile ilgili olarak şöyle buyuruyor:
“Hiç biriniz sol elle ne yemek yesin ve ne de su içsin. Çünkü şeytan sol elle yer ve içer.” (S. Müslim, c. 3, s. 1598-1599; H. No: 2019-2020; Kitap Yeme ve İçme bab: Yemek yeme ve içmenin kuralları ve hükümleri.)
Başka bir rivayete göre aynı hadisin sözleri şöyledir:
İçinizden biri yemek yerken sağ elle yesin. Su içerken de sağ elle içsin. Çünkü şeytan sol eli ile yer ve içer.”
Aynı hadisin Cabir b. Abdullah'a dayalı rivayeti de şöyledir:
“Sol elle yemek yemeyiniz. Çünkü şeytan sol elle yer.”
Görüldüğü gibi Peygamber Efendimiz (salât ve selâm üzerine olsun) sol elle yemek yeme yasağının gerekçesini şeytanın bu şekilde yemek yemesine bağlıyor. Bundan da şeytana karşı çıkma, ona uymama ilkesinin amaç edinilen, emredilen bir prensip olduğu anlaşılır. Bu hadisin benzerleri çoktur.
Buna benzer bir ilke de dince kemale ermemiş olan araplara karşı çıkma emridir. Bilindiği gibi dinde kemale ermek, ek-siksizlik derecesine ulaşmak Hicret olayı olayı ile gerçekleşti. Buna göre iman ettiği halde hicret etmemiş olan araplar dince eksik kalmışlardı.
Nitekim Cenab-ı Allah (c.c.) böyleleri hakkında şöyle buyuruyor:
“Bedevi araplar kâfirlik ve münafıklıkta daha yaman ve Allah'ın, Rasülüllaha indirdiği prensiplerin sınırlarını tanımamaya daha yatkındırlar. Allah her şeyi bilen hikmet sahibidir.  (Tevbe: 97)
Bu ilkenin başka bir benzeri Müslim'in İbn-i Ömer'e dayandırarak bildirdiği şu hadisin mesajıdır. Peygamberimiz buyuruyor ki:
“Sakın bedevi araplar namaz vakitlerinizin isimleri konusunda sizi etkileri altına almasınlar. Bu namaz vaktinin adı -Aşa (yatsı)-dır. Bedeviler bu vakitte develerini sağarlar.”
Başka bir rivayete göre bu hadisin sözleri şöyledir:
“Sakın bedevi araplar namaz vakitlerinizin isimleri konusunda sizi etkileri altına almasınlar. Bu namaz vaktinin Allah'ın kitabındaki adı -Aşa (yatsı)-dır. Bu vakit bedeviler için deve sağma zamanıdır.” (S. Müslim, c. 1, s. 445; H. No: 644, Kitap: Mescitler Bab: Yatsı namazının vakti ve ertelenmesi.)
Öteyandan aynı hadis Abdullah b. Muğfil'in(191) Buharide yer alan rivayetine göre şöyledir:
“Sakın bedevi araplar sizi etkileri altına alıp -mağrib (akşam)- namazınızın adını değiştirmesinler. Onlar bu vakte -aşa- adını verirler.”
(S. Buharî, Feth El-Bâri, c. 1, s. 43, H. No: 563, Kitap Namazın vakitleri; Bab: Akşama (Aşa) demenin keraheti.)
(Abdullah b. Muğfil b. Abdi Ğanem b. Afif El-Müzennî Ebû Said, Saygın sahabilerdendir. Ünlü ağaç altı antlaşmasında hazır bulunmuştu. Tebük savaşı, sırasında ağlayanlardan ve Ömer'in Basra halkına İslamı öğretmek için gönderdiği on kişiden biridir. Daha sonra Basra'da yaşadı ve orada öldü. (61 h.) Allah razı olsun. Bkz. El-İsabe, c. 2, s. 372; Biy. No: 4972.)
Görüldüğü gibi Peygamberimiz (salât ve selâm üzerine olsun) “Mağrib” ve “Aşa” olan akşam ve yatsı namazlarının vakit isimlerinin bedevi araplara uyularak “Aşa” ve “Ateme” şeklinde değiştirilmesini hoş görmüyor.
Bazı alimlere göre bu hoş görmeme, söz konusu isimlerin kayıtsız-şartsız şekilde hoş olmaması anlamını taşır.
Diğer bazı alimlere göre ise o hoş olmayan tutum, asıl isimlerin unutulmasına yol açacak kadar sık sık kullanmaktır ki, bize göre de geçerli olan görüş budur.
Bu görüşlerin hangisi doğru olursa olsun, Peygamberimiz tıpkı acemlere uymayı yasakladığı gibi bu namaz isimleri konusunda bedevi araplara da uymayı yasaklamaktadır.
Huseyin Ebu Emre - Harun Yildirim - ahlak ve imani dersler