www.musluman.biz

14 Mart 2012 Çarşamba

Kitabı Nefse Göre Değiştirmek

Berae b. Azib -Allah ondan razı olsun-diyor ki:
“Bir gün Peygamberimiz yüzü karartılmış ve sopa ile dövülmüş bir yahudiye rastladı. Bunun üzerine o civardaki yahudileri yanına çağırarak -sizin kitabınızdaki zina haddi (cezası) böyle midir? -diye sordu. Yahudiler kendisine -evet, öyledir- diye cevap verince onların bir bilginini çağırarak kendisine -seni Musa'ya, Tevrat'ı indiren Allah'a salarak soruyorum. Söyle bakalım, kitabınızdaki zina haddi böyle midir?- diye sordu. Yahudi bilgini Peygamberimize şu cevabı verdi:
“Hayır, böyle değildir. Eğer beni Allah'a salmasaydın, bu işin iç yüzünü sana anlatmazdım. Bizim kitabımızda da zina'nın haddi (cezası) recm'dir (taşlamaktır). Fakat zina eşrafımız arasında çoğaldı. Biz ise eşrafdan zina etmiş birini yakaladığımızda salıveriyor ve halktan zina işleyen birini yakalayınca kendisine hadd uyguluyorduk. Baktık ki, olacak gibi değil. Bunun üzerine biraraya gelerek -O halde hem eşraftan olanlara ve hem de sıradan halka uygulayabileceğimiz ortak bir ceza kararlaştıralım- diye konuştuk ve böylece yüzü karartma ile sopalamayı, recm'in yerine koyduk.”
Adamdan bu sözleri işiten Peygamberimiz -Allah'ım, Sen'in öldürülen (yürürlükten kaldırılan) emrini ilk diriltecek (uygulayacak) olan Ben'im- diyerek önündeki yahudinin recm cezasına çarptırılmasını emretti. Hemen bunun arkasından da Cenab-ı Allah (c.c.) şu ayeti indirdi:
“Ey Peygamber, ağızları ile -inandık- deyip de kalpleri ile inanmamış olanlardan ve yahudilerden küfürde yarışanlar Sen'i üzmesin. Onlar yalana kulak kesilirler. Kelimelerin konduğu yeri değiştirirler. -Eğer size böyle hükmolunursa kabul ediniz, eğer böyle hükmolunmazsa çekininiz- derler.”  (Maide: 41)
Ayetin bu son cümlesinde şuna işaret ediliyor. Yahudiler birbirlerine diyorlardı ki:
“Zina olayı olunca önce Muhammed'e başvurunuz. Eğer size yüz karartıp sopalama cezası konusunda fetva verirse dediklerini yapınız, yok eğer size recm cezası vermeyi teklif ederse, fetvasına uymaktan kaçınınız.”
Bunun üzerine Cenab-ı Allah (c.c.) arka arkaya şu ayetleri indirdi:
“Allah'ın indirdiği ayetlere göre hüküm vermeyenler kâfirdirler.”
“Allah'ın indirdiği emirlere göre hüküm vermeyenler zalimdirler.”
“Allah'ın indirdiği emirlere göre hüküm vermeyenler fasıktırlar.” (Maide: 44-45-47) (S. Müslim, Kitab El-Hudud, Zina eden Zimmi Yahudinin Recm Edilmesi, Babı, H. No: 1700, c. 3, s. 1327 Hadisin Buhari de de anlatıcıları vardır. Bkz. H. No: 6819-6841, Feth El-Bari.)
Öte yandan Müslim'de yer aldığına göre sahabilerden Cundeb b. Abdullah Becelî diyor ki:
“Peygamberimizin ölümünden beş gün kadar önce kendisinden şu sözleri işitmiştim:
“İçinizden birinin dostum olmasından Allah'a sığınırım. Çünkü Allah tıpkı İbrahim'i dost edindiği gibi Ben'i de dost edinmiştir. Fakat eğer bir dost edinecek olsaydım, mutlaka Ebu Bekir'i dost edinirdim. Haberiniz olsun, sizden öncekiler Peygamberlerinin ve salih kişilerin mezarlarını mescid edinirlerdi. Sakın siz de mezarları mescid edinmeyiniz. Bunu yapmayı size kesinlikle yasaklıyorum.”  (S. Müslim, Kitab El-Mesacid Ve Mevadı' is salat, Kabirleri Mescit edinmenin yasak olması, Babı, H. No: 532, c. 1, s. 377-379.)
(Cundeb bin Abdullah b. Süfyan El-Beceli, sahabidir, ancak eski değil, Küfe ve Basra'da yaşadı. Esed El-Ğabe, c. 1, s. 304-305.)
Görülüyor ki, bu hadiste Peygamberimiz daha önceki bazı ümmetlerin Peygamberlerinin ve aralarında iyi bildikleri kimselerin mezarlarını mescid edindiklerini bildirdikten hemen sonra bizleri mezarları mescid edinmemeye çağırıyor. Bu ifade tarzı gösteriyor ki, bizden önceki ümmetlerin bir şeyi adet edinmeleri ya doğrudan doğruya sebebi veya yasak gerekçesidir. Bu da onlar tarafından işlenen bir işin, sırf onlar tarafından adet edinildiği için bize doğrudan doğruya yasaklandığını veya yasak olmasına gerekçe oluşturmasını gerektiriyor ki, her iki durumda da “daha önceki ümmetlere” ters düşmenin genellikle şeriat koyucunun maksadı olduğu anlaşılıyor.
Üstelik Peygamberlerimizin sözleri arasında yahudilere ve hristiyanlara lanet ettikten sonra onların bu adetini bize yasaklayan ifadeleri pek çoktur.
Nitekim Buharı ile Müslim'in Ebu Hureyre'ye dayanarak bildirdiklerine göre Peygamberimize şöyle buyuruyor:
“Allah yahudilerle hristiyanların canlarını alsın! Onlar Peygamberlerinin mezarlarını mescid edindiler.” (S. El-Buhari, Kitab El-Salat, Bab, 55, H. No: 437, Feth El-Bari, c. 1, s. 532, S. Müslim, Kitab El-Mesacid ve Mevadiussalat, Kabirleri mescit edinmenin yasak olması Babı, H. no: 530, c. 1, s. 376.)
Müslim'e göre hadisin sözleri şöyledir:
“Allah yahudiler ile hristiyanlara lanet etsin! Onlar Peygamberlerinin mezarlarını mescid edindiler.”
Yine Buharî ile Müslim'in Bildirdiğine göre Hz. Ayşe şöyle bir olay anlatıyor;
“Bir defasında Ümmü Seleme ile Ümmü Habibe:
Peyamberimize Habeşistan'dayken görmüş oldukları Marya adlı bir kiliseden bahsettiler, bu kilisenin güzelliğini ve duvarlarındaki resimleri anlattılar. Bunun üzerine Peygamberimiz onlara şöyle karşılık verdi:
“Onlar öyle bir kavimdirler ki, aralarındaki iyi kimseler öldüğü zaman mezarı üzerine mescid yapar ve mescidin içinede o söylediğiniz tasvirleri çizerler. Onlar Allah katında en kötü yaratıklardır.”
(S. El-Buhari, Kitab El-Salat, Cahiliye Döneminden Kalan Müşriklerin Mezarlarının Kaldırılıp Yerini Mescit Yapma, Babı, H. No: 426, Feth El-Bari, c. 1, s. 523, Ayrıca 434-1341 ve 3878 Numaralı hadislere bakınız; S. Müslim, Kitab El-Mesacit, Kabirleri Mescit Edinmenin Sakıncası, Babı, H. No: 529, c. 1, s. 375.)
(Ümmü Habibe; Müminlerin annelerinden olan Ümmü Habibe'nin adı, Remle binti Ebi Süfyan b. Harb'dır. ilk müslümanlardan ve Habeşistan'a göç edenlerdendir. Kocası Ubeydullah b. Cahş Hıristiyan olunca ondan ayrılıp Rasûlüllah'la birlikte evlendi. Medine'de öldü. El-İsabe, c. 4, s. 305-307, biy. 432.)
Dört büyük hadis kaynağının, Buharî, Müslim, Tirmizî ve Nesaî'nin, İbn-i Abbas'a dayanarak bildirdiğine göre:
Peygamber Efendimiz (salât ve selâm üzerine olsun) mezarlık ziyaret eden kadınlara, buraları mescid edinenlere ve buralara kandil dikenlere lanet etmiştir.”
(Ebu Davud, Kitab El-Cenaiz Kadınların mezarlıkları ziyaretleri babı, H. No: 3236 c. 3, s. 558; Tirmizi, Ebvabussalat, Kabirleri mescit edinmenin Mekruhluğu, Babı, H. No: 320, c. 2, s. 136; İbn Mace, Kitab El-Cenaiz, Kadınların Mezarları Ziyaretlerinin Sakıncası Babı, H. No: 1574-1575 ve 1576; Nesai, El-Cenaiz (cenazeler), Kabirlere Kandil Asmanın Sakıncası babı, c. 4, s. 94-95)
Peygamberimizin gerek bu uyarısı ve gerekse salih kişilerin mezarları üzerinde mescid yaparak kitab ehline benzemeyi lanetlemesi bu konuda onlara benzemekten açıkça yasaklama ve onların diğer adetlerinden uzak durma hususunda da delil niteliği taşır. Çünkü onların diğer adetlerinin de ayni türden olmadığından hiç kimse emin olamaz.
Şunu da belirtelip ki, bu ümmetin çoğu gurubunun mezarlar üzerinde mescid yapma veya üzerinde bina yapmaksızın mezarlıkları mescid edinme hastalıklarına kapıldıklarını hepimiz biliyoruz. Oysa, bunların her ikisi de çok sayıda hadisin belirttiğine göre haramdır ve işleyicileri lanetlenmiştir. Bu konudaki diğer hadisleri zikretmenin şimdi yeri ve sırası değildir. Çünkü maksadımız genel kuraldır.
Gerçi bu davranışların haram olduğunu gerek Malik'in gerek Şafiî'nin ve gerekse Hanbel'in çoğu arkadaşları belirtmişlerdir. Zaten bu böyle olduğu için gerek sahabilerden ve gerekse Tabiin kuşağından olan ilk dönem müslümanları (selef) insanı böyle davranışlara sürükleyen adetlerden titizlikle alıkoyarlardı. Bu alanda şimdi burada ele alıp inceleyemeyeceğimiz kadar çok sayıda belge vardır.
Bu belgelerden birine göre Hz. Ali'nin torunu Ali b. Hasan:
“Bir defasında biri ile karşılaştı. Adam Peygamberimizin mezarının yanında bulunan bir boşluğa giriyor ve orada dua ediyordu. Ali b. Hasan adamı böyle yapmamaya çağırarak şunları söyledi;
“Şimdi size benim babamdan ve babamın da dedemden ve dedemin de Resulüllah'dan işitmiş olduğu bir hadisi nakledeyim ister misiniz? Söyleyeceğim hadis şudur:
“Benim mezarımı bayram yeri ve evlerinizi mezarlık edinmeyiniz. Siz nerede olursanız olunuz, selât-ü selâmınız bana ulaşır.”
(İbn Hacer Lisan El-Mizan adlı eserinde Cafer b. İbrahim'in hayat hikayesini yazdığı bölümde hadisin sahih olduğunu söylüyor ve onu bir çok yoldan tahriç ediyor. Birinci yol: Yukarda müellifin de işaret ettiği gibi Ebi Ya'la'dan İkinci yol: İsmail b. İshak Elkadinin Fadlü Es-Salat Ala El-Nebiyyi adlı kitabından. Üçüncü yol: İbn Ebt Asım'in Fadlü El-Salat Ala El-Nebiyyi adlı eserinden. Diğerlerini de hadisin sonunda zikretti. Bkz. Lisan El-Mizan, c. 2, s. 106-107, Ca'fer b. İbrahim'in biyografisi No: 432. 
İlerde müellifin de işaret edeceği gibi hadisin daha başka ciddi ravileri var. Süyûti hadisi şu şekilde anlatıyor:
“Evlerinizi mezarlığa çevirmeyin. Bir kısım namazlarınızı da orada kılın. Benim evimi de bayram yeri yapmayın. Bana salât ve selam edin. Zira, nerede olursanız olun duanız bana ulaştırılır.” Süyûti:
“Hadis sahihdir diyor. El-Cami El-Sağir, c. 2, s. 97.
İsmail b. İshak El-Kadî de hadisi, Fadlü El-Salat Alâ El-Nebiyyi adlı eserinde yine Ali b. Hüseyin'den başka bir isnad'la müellifin anlattığı hadisin sözcüklerine yakın sözcüklerle rivayet ediyor. H. No: 20, s. 10-11. Hadis bütün bu rivayet yolları ve ravilerle inşallah sahihlik derecesine ulaşır.)
(Ali b. Hasan; Diğer basılı nüshalarda b. Hasan geçmektedir. En doğrusu, Ali b. Hüseyin b. Ali b. Ebi Talip Zeynelabidin'dir. İbn Hacer onun için: “Güvenilirliği kanıtlanmış, ibadete düşkün, fıkıhçı ve erdemliliğiyle ünlüdür” dedi. İbn Uyeyne, Zührî'den naklen: Üçüncü kuşak Kureyşlilerden, ondan daha erdemlisini görmedim diyor. H. 93'de öldü. Kütüb-i Sitte Sahipleri ondan hadis rivayet ettiler. Takrib El-tehzib, c. 2, s. 35, Biy. 321.)
Aynı konu ile ilgili olarak Süheyl b. Ebu Suheyl de şöyle diyor:
“Bir defasında beni Peygamberimizin mezarı başında Hz. Ali'nin torunu Ali b. Hasan gördü. O sırada Fatıma'nın evinde akşam yemeği yiyordu.
Bana: “Buyur, yemek yiyelim” diye seslendi. Kendisine:
“İsteğim yok” diye karşılık verdim. Bu defa bana:
“Bu mezarın başında durmuş, ne yapıyorsun?” diye sordu.
“Peygamberimize salât-ü selâm getirdim” diye cevap verdim. Bu cevabım üzerine bana:
“Mescide girince selât-ü selâm getir” dedikten sonra sözlerine şöyle devam eti:
Çünkü Rasûlüllah (salât ve selâm üzerine olsun) şöyle buyurdu:
“Benim mezarımı bayram yeri ve evlerinizi mezarlık edinmeyiniz. Yahudilere Allah lanet etsin! Çünkü onlar Peygamberlerinin mezarlarını mescid edindiler. Bana salât-ü selâm getiriniz. Biliniz ki, nerede olursanız olunuz, selât-ü selâmınız bana ulaşır.”
Bu bakımdan seninle Endülüs'de (İspanya'da) bulunan kimse arasında fark yoktur.
(Hadis bu isnadla El-İmam İsmail b. İshak El-Kadî, “Fadlü El-Salat Ala El-Nebiyyi” adlı eserinde 30 numaralı hadisle kaydediyor. Ancak onun rivayetinde “Ve Ma Entüm ve Men Bi El-Endülis İlla Sevun” ibaresi yok. Diğer bir isnadla H. No: 2O'de bazı sözcük değişiklikleriyle tahriç ediyor. Hadisin son bölümü Rasûlüllah'a ait değil Ali b. Hüseyn'in sözüdür. En doğrusunu Allah bilir.
el-Bezzar Ali b. Ebi Talibe dayanarak Rasûlüllah'ın şöyle buyurduğunu naklediyor: “Benim mezarımı bayram yeri ve evlerinizi mezarlık haline getirmeyin. Bana salat ve selam edin. Çünkü sizin salat ve selamınız Bana ulaştırılır. Bezzar, bu hadis inkar edilmiş değildir. Yani sahihlik payı vardır diyor. Bkz. Keşf El-Eş'ar, An Zavid El-Bezzar, c. 1, s. 339, H. No: 707. Ayrıca Müellifin (İbn Teymiyye), El-Tevessül Ve El-Vesile, s. 73.)
(Süheyl b. Ebu Suheyl; Bu ravi hakkında doyurucu bilgi bulamadım. Ancak Buhâri Tarih El-Kebir'inde: “Süheyl Hasan b. Hasan'dan o da Muhammed b. Aclan'dan rivayet etti. Ravi zinciri kesik olduğuna dair bilgi veriyor. İbn Hatim El-Razi, Cerh ve El-Ta'dil adlı eserinde bu raviye işaret ediyor fakat sükut ediyor (hakkında her hangi bir bilgi vermiyor). Bkz. Buhari, El-Tarih El-Kebir, c. 4, s. 105, Biy. 2122. El-Cerh El-Ta'dil, c. 4, s. 249. Biy. 1071.)
Nitekim gerek Ahmed b. Hanbel ve gerekse Malik'in ve başka imamların bazı yakın arkadaşlarının belirttiğine göre müslüman belirli cümleleri söyleyerek Peygamberimize salât ve selâm getirdikten sonra, eğer O'na dua etmek isterse, yüzünü kıbleye çevirmeli ve Rasûlüllah'ın mezarını sağına almalıdır.
Huseyin Ebu Emre - Harun Yildirim - ahlak ve imani dersler