www.musluman.biz

12 Mart 2012 Pazartesi

Namazın, Kendisini Her Türlü Hayâsızlık ve Kötülükten Alıkoyduğu Kimse Kimdir?

Huseyin Ebu Emre - Harun Yildirim - ahlak ve imani dersler

Namazın, Kendisini Her Türlü Hayâsızlık ve Kötülükten Alıkoyduğu Kimse Kimdir?

Soru:

Kurân-ı Kerim’de Allah Azze ve Celle’nin şöyle buyurduğunu buluyoruz:

﴿إِنَّ الصَّلَاةَ تَنْهَى عَنِ الْفَحْشَاءِ وَالْمُنْكَرِ

«Namaz, hayâsızlıklardan ve kötülüklerden korur.» (Ankebût: 29/45)

Bizler ise namaz kılanların birçoğunu kötü ahlaklı, rüşvetçi, haram yiyen, hırsız, yalancı ve bu kabilden bulmaktayız. Ben buna şaşıyorum. Sizden bunu açıklamanızı rica ediyorum.

Cevap:

Hamd, Allah’a mahsustur.

Biz, bunda şaşılacak bir durum görmüyoruz. Her türlü hayâsızlık ve kötülükten alıkoyan namaz, kişinin nefsi, ruhu ve kalbi ile yöneldiği hakiki namazdır. Mümin onunla Allah Azze ve Celle’nin önünde boyun eğer, O’nun önünde kulluğunu izhar eder, O’na karşı fakirliğini, aczini itiraf eder. O, bununla, Allah Azze ve Celle’nin katındakini ister. Tövbesinde ve O’na yönelmesinde sâdıktır. Gönlü Allah Subhânehû ve Teâlâ’ya karşı ihlâslıdır.

Her kim, namaza, Allah Azze ve Celle’nin önünde durduğu zaman bunları kalbinde hissetmiyorsa, istenilen hakiki namazın meyvesini alamaz. Bunun en önemlisi de Allah’ı hatırlatması, hayâsızlık ve kötülükten alıkoymasıdır. Onun için sevap almakta, ancak manası ve maksatlarından gerçekleştirdiği kadarını alır. Allah Azze ve Celle şöyle buyurur:

﴿اتْلُ مَا أُوحِيَ إِلَيْكَ مِنَ الْكِتَابِ وَأَقِمِ الصَّلاةَ إِنَّ الصَّلاةَ تَنْهَى عَنِ الْفَحْشَاءِ وَالْمُنْكَرِ وَلَذِكْرُ اللَّهِ أَكْبَرُ وَاللَّهُ يَعْلَمُ مَا تَصْنَعُونَ

«(Ey Muhammed!) Kitap'tan sana vahyolunanları oku; namazı da dosdoğru kıl; zira namaz, hayâsızlıklardan ve kötülüklerden korur. Allah'ın zikri, şüphesiz, (sizin için faydası) daha büyüktür. Allah, yaptıklarınızı bilir.» (Ankebût: 29/45)
وعن أبي هريرة رضي الله عنه قال: ( قَالَ رَجُلٌ : يَا رَسُولَ اللَّهِ ! إِنَّ فُلَانَةَ - يُذْكَرُ مِنْ كَثْرَةِ صَلَاتِهَا وَصِيَامِهَا وَصَدَقَتِهَا - غَيْرَ أَنَّهَا تُؤْذِي جِيرَانَهَا بِلِسَانِهَا ؟ قَالَ : هِيَ فِي النَّارِ .
قَالَ : يَا رَسُولَ اللَّهِ ! فَإِنَّ فُلَانَةَ - يُذْكَرُ مِنْ قِلَّةِ صِيَامِهَا وَصَدَقَتِهَا وَصَلَاتِهَا - وَإِنَّهَا تَصَدَّقُ بِالْأَثْوَارِ مِنْ الْأَقِطِ وَلَا تُؤْذِي جِيرَانَهَا بِلِسَانِهَا ؟ قَالَ : هِيَ فِي الْجَنَّةِ )
رواه أحمد في "المسند" (2/440) وصححه المنذري في "الترغيب والترهيب" (3/321) ، والشيخ الألباني في "السلسلة الصحيحة" (رقم/190)

Ebu Hureyre -Allah ondan razı olsun- şöyle dedi:

Bir adam şöyle dedi: Ey Allah’ın Rasûlü! Falanca kadın çokça namaz kıldığı, çokça oruç tuttuğu ve çokça sadaka verdiğinden bahsediliyor. Ancak o kadın dili ile komşusuna eziyet ediyor.

Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem: “O kadın ateştedir” buyurdu.

Adam dedi ki: Ey Allah’ın Rasûlü! Falanca kadının az namaz kıldığı, az sadaka verdiği ve az oruç tuttuğundan bahsediliyor. Ancak o, süzme peynirden sadaka olarak veriyor ve komşularına da dili ile eziyet ediyor.

Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem: “O kadın cennettedir” buyurdu.

[Bu hadisi Ahmed, Musned’inde, 2/440 rivayet etmiştir. Munziri “et-Terğîb vet-Terhîb” (3/321) adlı eserinde sahih olduğunu söylemiştir. Şeyh Elbâni -Allah ona rahmet etsin- “Silsiletus-Sahiha” No: 190]

İmam Kurtubi -Allah ona rahmet etsin- şöyle dedi:

“Âyette üçüncü bir tevil vardır. Ondan muhakkikler razı olmuş, sufi şeyhleri bunu söylemiş, mufessirler zikretmiştir. (Namaz kılın) cümlesinden murat, onu devam ettirmek ve hadleri ile kıyamdır, denilmiştir.

Sonra Allah Azze ve Celle hüküm olarak, namazın sahibini hayâsızlık ve kötülükten alıkoyduğunu haber vermiştir. Çünkü namazda öğüt içeren Kurân âyetlerinin okunması vardır. Namaz, kişinin bütün bedenini çalıştırır. Kişi, namaza durduğunda, boyun eğer, huşu ile Rabbisine itaat eder, kendisinin Allah Azze ve Celle’nin önünde olduğunu, O’nun kendisini gördüğünü hatırlarsa: Nefsi bununla düzelir, bundan lezzet alır, Allah Azze ve Celle’ye yakınlaşır, bütün azalarında namazın heybetini hisseder, daha iyi bir ruhiyeti hal ile namaza geri dönmek için zayıflık göstermez.

Bu haberlerin manası budur. Çünkü bir müminin namazı böyle olmalı.

Kurtubi -Allah ona rahmet etsin- şöyle dedi:

“Ben de derim ki: Özellikle de, belki de o kıldığı namazın ömründe yapacağı son ameli olduğunu düşünürse, istenilene ulaşmada daha önemli ve daha tamamlayıcıdır. Muhakkak ki ölümün ne belli bir yaşı, ne özel bir zamanı, ne de bilinen bir hastalığı vardır. Bunda hiçbir ihtilaf yoktur.

Seleften bazısından rivayet olunduğuna göre, o, namaza durduğunda yüzü sararırdı. Kendisine bundan bahsedildiğinde o şöyle dedi: “Muhakkak ki ben Allah Azze ve Celle’nin önünde durmaktayım. Bu bana dünya kralları ile hak iken, kralların kralı (Melikul-Muluk) olan ile acaba durum nasıl olur?”
İşte bu namaz, huşu, düşünce, faziletler olmaksızın –tıpkı bizim namazımız gibi, keşke hakkıyla yerine getirebilsek- bir döngü etrafında ise, işte bu namaz onun sahibini olduğu yerde terk eder. Şayet masiyetler yolunda ise onu Allah’tan uzaklaştırır. Namaz onu terk eder, ondan uzaklaşmada ısrarcı davranır. İbnu Mesud, İbnu Abbas, Hasen ve E’maş’in rivayet ettikleri hadiste geldiği gibi:

( من لم تنهه صلاته عن الفحشاء والمنكر لم تزده من الله إلا بعدا )

“Her kimin namazı kişiyi her türlü hayasızlık ve kötülükten alıkoymuyorsa, o, ancak Allah’tan uzaklaşmayı fazlalaştırır.” (Kurtubi’nin sözleri burada bitti.)

[el-Câmi’ Liehkâmil-Kurân: 13/348]

Kurtubi’nin son olarak zikrettiği hadisi Şeyh Elbânî -Allah ona rahmet etsin- “Silsiletus-Sahiha” adlı kitabında zayıf olduğunu söylemiştir. No: 2.

Şeyhul-İslam İbnu Teymiyye -Allah ona rahmet etsin- şöyle dedi:

“Namaz, şayet emrolunduğu gibi yerine getirilirse, her türlü hayasızlıktanve kötülükten alıkoyar. Şayet bunlardan alıkoymuyorsa, itaat etse bile onun namazın hakkını zayi ettiğini gösterir. Allah Azze ve Celle şöyle buyurur:

﴿فَخَلَفَ مِنْ بَعْدِهِمْ خَلْفٌ أَضَاعُوا الصَّلاَةَ

 Onlardan sonra namazı bırakan bir nesil gelmiştir.” (Meryem: 19/59)

Namazı zayi etmek, kılsa bile vaciplerini terk etmektir.

[“Mecmû’ul-Fetâvâ” 6/22]

Şeyh İbnu Useymin -Allah ona rahmet etsin- şöyle dedi:

“Şayet bir kimse: Namaz, bir kimseye nasıl yardımcı olur? diye soracak olursa, ona şöyle cevap verilir:

“Şayet kalbin huzuru ve gerektiği gibi kılınarak tam bir şekilde yerine getirilirse, kişiye yardımcı olur.

Bugünkü insanların namazına gelince; sadece beden ile kılınan bir namazdır, kalp ile kılınan değil. Bunun içindir ki, kişi namaz için tekbir aldığında kendisine faydası olmayan düşüncelerden çok büyük kapılar açılır. Selam verdiğinde ise bütün bu düşünceler kaybolur.

Ancak, Allah’ın huzurunda durduğu şuuru içerisinde namazını kılarsa işte hakiki namaz budur. Bu aynı zamanda her ibadetin meyvenin bulunduğu bir bahçedir. Mutlaka bununla hüzünlerini unutup teselli bulur. Çünkü bununla sevdiği Allah Azze ve Celle’ye ulaşır. Bunun içindir ki Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem: “Namaz gözümün nuru kılındı” buyurmuştur.

Huzur bulmak için namaza duran kimsenin kalbi başka bir şey ile meşkul ise namaz onun için yardımcı olmaz. Çünkü o, noksan bir namazdır. Noksanlığı nispetince onun meyvesinden kaybeder. Allah Azze ve Celle’nin buyurduğu gibi:

﴿اُتْلُ مَا أُوحِيَ إِلَيْكَ مِنَ الْكِتَابِ وَأَقِمِ الصَّلاَةَ إِنَّ الصَّلاَةَ تَنْهَى عَنِ الْفَحْشَاءِ وَالْمُنْكَرِ

“(Ey Muhammed!) Kitap'tan sana vahyolunanları oku; namazı da dosdoğru kıl; zira namaz, hayâsızlıklardan ve kötülüklerden korur.” (Ankebût: 29/45)

İnsanların bir çoğu namazını kılar, ancak ondan çıktığında ise kalbinde her türlü hayasızlık ve kötülükten yana bir değişiklik bulamaz. O, daha önce üzere olduğu hal üzeredir. Kalbi zikir ile yumuşamamıştır. İbadeti muhabbete dönmemiştir.” (Şeyh Useymin’in sözleri burada bitmiştir.)

(Bakara Suresi’nin tefsiri 1/164-165)

[el-Likâuş-Şehri, Şeyh Useymin -Allah ona rahmet etsin- 1. Soru, 17 numara.]

Şeyh Sâlih el-Fevzan –Allah onu korusun- şöyle der:

“Sahih olan namazın bir kulun yaşantısında ve diğer amellerinde etkisi vardır. Allah Azze ve Celle şöyle buyurur:

﴿وَأَقِمِ الصَّلاةَ إِنَّ الصَّلاةَ تَنْهَى عَنِ الْفَحْشَاء وَالْمُنكَرِ وَلَذِكْرُ اللَّهِ أَكْبَرُ 

“Namazı da dosdoğru kıl; zira namaz, hayâsızlıklardan ve kötülüklerden korur. Allah'ın zikri, şüphesiz, (sizin için faydası) daha büyüktür.” (Ankebût: 29/45)

Kalbi ile huşulu olarak ve Allah’ın huzurunda durduğu şuuru ile namazını kılan kimse, hiç şüphesiz namazı kendisine faydalı olur ve kendisini her türlü hayasızlık ve kötülükten alıkoyar. Bununla da kurtuluşa erer.

Ancak, namazını sadece olarak kılar, kalbi ile ve huşu olmaksızın, kalbi bir vadide kendisi bir vadide olursa, bu namazın kendisine hiçbir faydası olmaz.”