www.musluman.biz

12 Mart 2012 Pazartesi

ÇOCUKLARA DUA

Huseyin Ebu Emre - Harun Yildirim - ahlak ve imani dersler

UYKUDAN UYANINCA
Sevgili Yavrum,
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) uykudan uya­nınca şu iki şekilden biriyle dua ederdi:
a. “el- Hamdü lillâhillezî ehyânâ ba’de mâ emâ­tenâ ve ileyhi’n-nüşûr.”
Yani;
 “Bizi öldükten sonra tekrar dirilten (uyuttuktan sonra tekrar uyandıran) Allah’a hamd olsun. Kıyamet günü de dönüşümüz ancak O’na olacaktır.”[1]
“Ruhumu bana geri veren (beni uyuduktan sonra uyandıran), bedenime sağlık ve âfiyet[2] veren ve kendisini zikretmem için bana izin veren Allah’a hamdolsun.”    
ELBİSE GİYİNCE
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) elbisesini giyince şöyle dua ederdi:
 “Bu elbiseyi bana giydiren ve onu bana ben hiçbir güç harcamadan ve bir şey yapmadan veren Allah'a hamd olsun.” [3] 
YENİ BİR ELBİSE GİYİNCE
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) yeni bir elbise giyince şöyle dua ederdi:
“Allah’ım sana hamd olsun. Bu elbiseyi bana sen giydirdin. Senden bunun ve ne için yapıldıysa onun hayrını istiyorum. Bunun ve ne için yapıldıysa onun şerrinden (kötülüğünden) sana sığınıyorum.”[4]
YENİ BİR ELBİSE GİYEN KİŞİYE
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) yeni elbise giymiş birini gördüğünde şöyle buyururdu:
a. “Elbisen güle güle eskisin ve Allah sana yenisini versin.” [5]
b. “Hep yeni elbise giy, güzel ve mutlu bir hayat yaşa, şehîd olarak (yani Allah yolunda çalışırken) öl.” [6]
ELBİSE ÇIKARILDIĞINDA
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) elbisesini çıkartırken “Bismillah- Allah’ın adıyla” derdi.[7]
TUVALETE GİRERKEN
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) tuvalete girerken şöyle derdi:
“Allah’ın adıyla, Allah’ım, her türlü pislikten ve pis olan şeylerin (dişi ve erkek şeytanların) bana vereceği zarardan sana sığınırım.”[8]
TUVALETTEN ÇIKINCA
Peygamber Efendimiz tuvaletten çıktığında şöyle derdi:
“Allah’ım, senin affını dilerim, benim bütün günahlarımı affet.”[9]
ABDEST ALMADAN ÖNCE
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) abdest almadan önce “Bismillah- Allah’ın adıyla” derdi.[10]

ABDEST ALDIKTAN SONRA
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) abdest aldıktan sonra “Eşhedü en lâ ilâhe illallahu vahdehû lâ şerîke leh, ve eşhedü enne Muhammeden abduhû ve Rasûlüh” yani “Kesin olarak tanıklık ederim ki Allah’tan başka ilah yoktur. O, birdir, eşi ve ortağı yoktur. Ve yine kesin olarak tanıklık erdim ki Hz. Muhammed Allah’ın kulu ve elçisidir.”[11]  derdi.
Bazen de şu şekilde dua ederdi:
“Allah’ım, beni tevbe eden kullarından eyle. Beni daima senin rızan için temizlenen kullarının arasına al.”[12]
EVDEN ÇIKMADAN ÖNCE
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) evden çıkmadan önce şöyle dua ederdi:
“Bismillâhi tevekkeltü ala’l-lâh. Ve lâ havle ve lâ kuvvete illâ billah.” [13] Yani;
Allah’ın adıyla (evden çıkıyorum). Ben Allah’a tevekkül edip, dayandım. Günahtan kaçacak güç, ibadet edecek kuvvet ancak Allah’ın yardımıyla kazanılabilir.”
Peygamberimiz (s.a.v.) evden çıkmadan önce bazen de şöyle dua ederdi:
“Allah’ım, ben doğru yoldan uzaklaşmaktan ve uzaklaştırılmaktan, senin öfkeni çekecek bir iş yapmaktan ve bir kişinin beni böyle bir duruma düşürmesinden, zulmetmekten ve zulmedilmekten, cahilce davranmaktan ve bir kişinin beni cehalete sürüklemesinden sana sığınırım.”[14]
 EVE GİRİNCE
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) eve girdiğinde şöyle dua ederdi:
“Bismillâhi velecnâ ve bismillâhi harancâ ve alâ Rabbinâ tevekkelnâ” yani;
“Allah’ın adıyla (eve) girdik, Allah’ın adıyla (evden) çıktık ve Rabbimiz Allah’a tevekkül edip dayandık.”[15]
 CAMİYE GİDERKEN
Peygamber Efendimiz (s.a.v.)  mescide girdiğinde şöyle dua ederdi:
“Allah’ım, kalbimde (beni sana ulaştıracak) bir nur yarat. Dilimde (seni zikretmem ve insanları doğru yola davet etmem için) bir nur yarat. Kulaklarımda (senin zikrini ve sözünü  duymam için) bir nur yarat. Gözlerimde (doğruyu görmem için) bir nur yarat. Arkamda bir nur yarat. Önümde bir nur yarat. Allah’ım, bana bir nur ver.”[16]
 CAMİYE GİRİNCE
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) camiye girdiğinde şu duaları ederdi:
“(Allah’ın rahmetinden) Kovulmuş şeytandan yüce Allah’a, O’nun güzel yüzüne ve ezelden beri var olan saltanatına sığınırım.”[17]
“Allah’ın adıyla (camiye giriyorum). Allah’ın elçisine salât ve selâm olsun.”[18]
“Allah’ım, bana rahmetinin kapılarını aç.”[19]
CAMİDEN ÇIKARKEN
 Peygamber Efendimiz (s.a.v.) camiden çıkarken şöyle dua ederdi:
“Allah’ın adıyla çıkıyorum. Allah’ın elçisine salât ve selâm olsun. Allah’ım ben senin maddî ve mânevî nimetlerini istiyorum. Allah’ım beni rahmetinden kovulmuş şeytanın kötülüklerinden koru.”
EZAN OKUNURKEN
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ezan okunurken müezzinin sözlerini aynen tekrarlardı. Sadece “Hayyâ ala’s-salâh ve hayyâ ale’l-felah” ifadelerine gelince “Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billah” , yani  “Günahtan kaçacak güç, ibadet edecek kuvvet ancak Allah’ın yardımıyla kazanılabilir” derdi.[20]
Ayrıca müezzin Allah’ın birliğini ve Hz. Muhammed’in O’nun elçisi olduğunu ilan ederek “Eşhedü en lâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden rasûlullah” dediğinde Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle derdi: “Ben de Allah’tan başka ilah olmadığına, O’nun birliğine ve ortağı olmadığına; Muhammed’in Allah’ın kulu ve elçisi olduğuna tanıklık ederim, bunu gönülden kabul ederim. Ben rab olarak Allah’tan, elçi ve rasûl olarak Muhammed’den, din olarak da İslâm dininden razı, memnun ve hoşnûdum.”[21]
EZANDAN SONRA
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ezandan sonra şöyle dua ederdi:
“Bu tam davetin ve kılınacak olan namazın Rabbi olan Allah’ım,
(Peygamberimiz) Hz. Muhammed’e vesîle denen yüce dereceyi, fazîleti ve söz vermiş olduğun övülmüş makamı ver.”[22]
Müezzinin sözlerine bu şekilde karşılık verdikten sonra Peygamber Efendimiz (s.a.v.)  kendisine salât eder, Allah’ın  rahmet ve bereketini dilerdi.[23]
NAMAZDA İFTİTAH TEKBİRİNDEN SONRA
 Peygamber Efendimiz (s.a.v.) namazda iftitah tekbirinden sonra şöyle dua ederdi:
“Allah’ım, doğu ile batının arasını uzaklaştırdığın gibi benimle günahlarımın arasını uzaklaştır.
 Allah’ım beyaz elbisenin kirden temizlenmesi  gibi beni günahlarımdan temizle. Allah’ım beni günahlarımdan kar, su ve dolu ile arındır.”[24]
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) iftitah tekbirinden sonra şöyle de dua ederdi:
“Sübhaneke’l-lâhümme ve bihamdik ve te­bâ­rakesmük ve teâlâ ceddük ve lâ ilâhe gay­ruk” yani
“Allah’ım sana hamd ederek seni her türlü eksikliklerden tenzih ederim[25]. Sen tüm eksik sıfatlardan uzaksın. Adın mübarek, şanın yücedir. Senden başka hiçbir ilah yoktur.”[26]
Ayrıca Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) şöyle dua ettiği de olurdu:
“Yüzümü ihlâsla, samimi olarak göklerin ve yerin yaratıcısı olan Allah’a döndüm. Ben müşriklerden de değilim. Hiç şüphe yok ki, benim namazım, ibadetlerim, hayatım ve ölümüm âlemlerin rabbi olan Allah içindir. O’nun şerîk ve ortağı yoktur. Bana bu emredildi ve ben (Allah’a teslim olan) Müslümanlardanım. Allah’ım sen her şeyin sahibisin. Senden başka ilah yoktur. Sen benim Rabbim’sin, ben de senin kulunum.
Ben (günah işleyerek) kendime zulmettim, kötülük yaptım. Günahımı itiraf ettim. Sen benim günahlarımı tamamen affet. Çünkü günahları Sen’den başkası affedemez. Beni en güzel huylara ulaştır. Çünkü güzel ahlaka Sen’den başkası ulaştıramaz. Kötü huylardan Sen beni uzak tut. Çünkü bunu Sen’den başkası yapamaz. Emirlerin başım üzerine. Hayır ve iyilik tamamen Sen’dendir. Şer ve kötülük ise Sana nispet edilemez.[27] Ben Seninle ve Sana aidim.  Senin ismin mübarek, şanın yücedir. Sen’den af istiyor ve Sana tevbe ediyorum.”[28]
Hz. Peygamber (s.a.v.) bazen de şöyle dua ederdi:
“Cebrail[29], Mikail[30] ve İsrafil’in[31] rabbi; göklerin ve yerin yaratıcısı olan; gaybı[32] ve gizli şeyleri de açık olanları da bilen Allah’ım,  sen kullarının ihtilafa, anlaşmazlığa düştükleri konularda onların aralarında hükmedersin.  Anlaşmazlığa düşülen konularda beni izninle doğruya ulaştır. Sen dilediğini en doğru yola –sırat-ı müstakîme- iletirsin.”[33]
e. Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle de dua ederdi: “Allah en büyüktür. Allah en büyüktür. Allah’a çok çok hamd olsun. Allah’a pek çok hamd olsun. Sabah akşam Allah’ı tesbih[34] ederiz. Şeytandan, onun kibrinden, vesvesesinden Allah’a sığınırım.”[35]


 RÜKÛDA
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) namaz kılarken rükûda şöyle dua ederdi:
a. 3 kere “Sübhâne Rabbiye’l-azîm”[36] yani “Aza­met ve büyüklük sahibi Rabbim’i her türlü eksik sıfattan tenzih ederim”.
b. “Sübhânekellâhümme Rabbenâ ve bi­ham­dik. Allâhümmeğfirlî.” Yani;
Rabbimiz olan Allah’ım, sen eksik sıfatlardan münezzeh ve uzaksın. Sana hamd olsun. Be­ni affet.”[37]
“Sübbûhun Kuddûsün Rabbu'l-melâike­ti ve'r-rûh”[38]  yani
“Ey bütün eksik ve kusurlardan münezzeh/ uzak bulunan ve bütün üstün özellikleri, fazilet ve güzellik sıfatlarını kendinde bulunduran Allah’ım; ey meleklerin ve Ruhun Rabbi! Seni tesbih ederim.”
“Allah’ım, senin için eğildim, rükû ettim. Sana inandım, Sana teslim oldum. Kulağım, gözüm, iliğim, kemiğim ve sinirim Senin karşında eğildi.”[39]
“Güç ve kudret, mülk, büyüklük ve azamet sahibi Rabbim’i eksik sıfatlardan tenzih ederim.”[40]
 RÜKÛDAN KALKINCA
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) mübarek başını rükûdan kaldırınca şöyle dua ederdi:
a. “Semiallâhu limen hamideh”[41] yani “Allah kendisine hamd edeni işitir.”
b. “Rabbenâ ve lekel hamd hamden kesîran tayyiben mübâraken fîh”[42] yani “Rabbimiz, ne kadar çok, temiz ve mübarek hamd varsa hepsi Sana’dır.
c. “Yedi kat gök, yer ve  her ikisinin arasındaki mesafe ve bundan başka dilediğin şeyler dolusu hamd Sana’dır. Kulun söylemiş olduğu –ki hepimiz Senin kulunuz- şu övgü ve azamet dolu söze en layık olan Sen’sin: Allah’ım, Senin verdiğine kimse engel olamaz, engel olduğunu da kimse veremez. Senin lütuf ve ikramın olmadan hiçbir zengine serveti fayda vermez.”[43]
 SECDEDE
Hz. Peygamber (s.a.v.) secdedeyken 3 kere “Sübhâne Rabbiye’l-a’lâ”[44] yani “Yüce Rabbim her türlü noksanlıktan uzaktır” derdi:
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) secdede şöyle de dua ederdi:
a. “Sübhânekellâhümme Rabbenâ ve bi­ham­dik. Allâhümmeğfirlî.” Yani;
 “Ey Rabbimiz olan Allah’ım, Sen noksanlıktan uzak ve münezzehsin. Sana hamd olsun. Beni affet.”[45]
b. “Sübbûhun Kuddûsün Rabbu'l-melâiketi ve'r-rûh”[46] yani
“Ey bütün eksik ve kusurlardan münezzeh/ uzak bulunan ve bütün üstün özellikleri, fazilet ve güzellik sıfatlarını kendinde bulunduran Allah’ım; ey meleklerin ve Ruhun Rabbi! Seni tesbih ederim.”
c. “Allah’ım Sana secde ettim. Sana inandım. Sana teslim oldum. Yüzüm; kendisini yaratan,  ona şekil veren, kulak ve göz yerleştiren Allah’a secde etti, O’nun önünde boyun eğdi. Her şeyi en güzel şekilde yaratan Allah’ın şanı yücedir”[47]
d. “Güç ve kudret, mülk, büyüklük ve azamet sahibi Rabbim’i eksik sıfatlardan tenzih ederim.”[48]
e. “Allâhümme innî eûzü bi-rızake min sahatik, ve bi-muâfâtike min ukûbetik, ve eûzü bike minke, lâ uhsî senâen aleyke, ente kema esneyte alâ nefsike”[49] yani “Allah’ım, öfkenden rıza ve hoşnutluğuna, azabından affına sığınırım. Ben senden sana sığınırım. Ben seni layık olduğun şekilde övemem. Sen kendini nasıl medhedip övmüşsen öylesin.”
 İKİ SECDE ARASINDA
Rasûlullah (s.a.v.) iki secde arasında şöyle dua ederdi:
a. “Rabbiğfirlî, Rabbiğfirlî”[50] yani
“Rabbim beni affet, Rabbim beni affet.”
b. “Allâhümmeğfirlî, verhamnî, vehdinî, vecburnî, ve âfinî, verzuknî, verfa’nî” yani “Allah’ım beni affet. Bana merhamet et. Beni doğru yola ilet. Durumumu düzelt. Bana âfiyet ver. Bana (hayırlı) rızık ver. Yanındaki derecemi yükselt, kıymetimi artır.”
 NAMAZDA OTURURKEN
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) namazda otururken et-tehıyyatü duasını okurdu.
“et-tehıyyatü lillâhi ve’s-salevâtü ve’t-tayyi­bat. Es-selâmu aleyke eyyühennebiyyü ve rah­me­tullâhi ve berakâtüh. Es-selâmu aleyna ve alâ ıba­dillâhissalihîn. Eşhedü en lâ ilâhe illal­lah. Ve eşhedü enne Muhammeden abduhû ve ra­sûlüh.” Yani;
“Dil, beden ve mal ile olan ibadetlerin hepsi Allah'adır.
O’ndan başkasına ibadet olmaz.
Ey Peygamber! Allah'ın selâmı, rahmeti ve bereketleri sana olsun!
Selâm, bizlere ve Allah'ın iyi kulları üzerine de olsun!
Allah'tan başka ilah olmadığına, Hazreti Mu­­ham­med'in onu kulu ve elçisi olduğuna şe­hadet ederim.”
 NAMAZDA PEYGAMBER EFENDİ­MİZ’E NASIL SALÂT EDERİZ?
Namazda et-tehıyyâtü duasını okuduktan sonra Peygamber Efendimiz’e (s.a.v.) şu şekilde salât ve selâm ederiz:
“Allâhümme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kema salleyte alâ İbrahîme ve alâ âli İbrahîm. İnneke hamîdümmecîd. Allâ­hüm­­me bârik alâ Muhammedin ve alâ âli Muham­med. Kemâ bârekte alâ İbrâhîme ve alâ âli İb­râhîm. İnneke hamîdüm mecîd.”[51] Yani;
“Allah'ım  Hz.Muhammed ve âilesine, Hz. İbrahim'e ve âilesine rahmet ettiğin gibi rahmet eyle.  Hiç şüphesiz sen övgüye en layık olansın, yücesin.  Allah’ım, İbrâhim ve ailesine hayır ve bereketler ihsan ettiğin gibi, Muhammed ve ailesine de hayır ve bereketler ihsan eyle. Hiç şüphesiz sen övgüye en layık olansın, yücesin.”
Ya da şu şekilde de dua edebiliriz:
“Allâhümme salli alâ Muhammedin ve alâ ezvâcihî ve zürriyyetihî, kemâ salleyte alâ âli İb­râhîm. Ve bârik alâ Muhammedin ve alâ ez­vâ­cihî ve zürriyyetihî, kemâ barekte alâ âli İbrâ­hîm. İnneke hamîdüm mecîd.”[52] Yani;
“Allah’ım,  İbrahim ailesine rahmet ve mağfiret ettiğin gibi Hz. Muhammed’e, eşlerine ve soyundan gelenlere de rahmet ve mağfiret et. Hiç şüphesiz sen övgüye en layık olansın, yücesin.”
NAMAZDA SELÂM VERMEDEN    ÖNCE
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) namazda ta­hiy­yat ve salâvattan sonra, selâmdan önce çe­şitli şekillerde dua ederdi. Bunları aşağıda açık­lamaya çalıştım:
a. “Allâhümme innî eûzü bike min azâbi’l-kabri ve eûzü bike min fitneti’l-mesîhi’d-deccal. Ve eûzü bike min fitneti’l-mahyâ ve’l-memât. Allâhümme innî eûzü bike mine’l-mü’­simi ve’l-muğrim”[53] Yani;
“Allah’ım, kabir azabından, kör deccalin fitnesine uğramaktan, hayat ve ölüm imtihanından Sana sığınırım. Allah’ım, günaha düşüren, amellerimi boşa çıkaran şeylerden de Sana sığınırım.”
b. “Allâhümme innî zalemtü nefsî zulmen ke­sîra. Ve lâ yağfiru’z-zünûbe illâ ente. Fağfirlî mağ­firaten min ındike verhamnî, inneke ente’l-ğafûru’r-rahîm.”[54] Yani;
“Allah’ım! Ben (günah işleyerek) kendime çok zulmettim. Günahları affedecek ise yalnız Sen’sin. Öyleyse tükenmez lütfunla beni affet. Bana merhamet et. Çünkü affı sonsuz, mağfireti sınırsız olan yalnız Sen’sin.”
c. “Allâhümme eınnî alâ zikrike ve şükrike ve husni ıbâdetik.”[55] Yani;
“Allah’ım! Seni zikredebilmem, sana şükredebilmem ve en güzel şekilde kulluk edebilmem için bana yardım et.”
d. “Allah’ım’ Gayb senin bilgin dahilindedir.
Yaratma ancak senin kudretinle olur.
Hayatı benim için hayırlı gördüğün sürece beni yaşat.
Ölümü benim için hayırlı gördüğün zaman ise canımı al.
Allah’ım! Ben daima senin (varlığını hissetmek ve bunun vereceği) haşyet ve ürpertini his­setmek istiyorum.
Senden öfkeli anımda da rahat ve huzurlu anımda da hoşnut olduğun doğru sözü kullanmamı nasip etmeni istiyorum.
Zenginlikte de fakirlikte de orta yolda olmak istiyorum.
 Senden hiç bitmeyen nimet istiyorum.
Senden sürekli bir mutluluk ve huzur istiyorum.
Kıyamet gününde kullarının arasında hükmettiğin zaman benden razı olmanı temenni ediyorum.
Ölümden sonra güzel bir hayat yaşamak istiyorum.
 Herhangi bir günah, zararlı bir şey ve sapkınlığa sebep olan bir imtihan olmaksızın, Senin mübarek yüzüne bakmanın tadına varmak ve sana kavuşmayı arzulamak istiyorum.
Allah’ım! Beni iman süsüyle süsle.
Beni insanları doğru yola çağıran ve doğru yoldan ayrılmayan kullarından eyle.”[56]
NAMAZDA SELÂMDAN SONRA
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) namazını bitirdikten sonra pek çok şekilde dua ederdi. İşte size bunlardan bir kaçı:
a. “Estağfirullah, estağfirullah, estağfirullah. Allâ­hümme ente’s-selâm ve minkesselam. Te­bâ­­rakte ya ze’l-celâli ve’l-ikram”[57] Yani;
“Allah’ın beni affetmesini dilerim. (3 kere) Allah’ım, sen selâmsın[58]; selâm ve esenlik de sendendir. Ey azamet ve kerem sahibi Allah’ım, sen hayır ve bereketi çok olansın.”
b. “Lâ ilâhe illallahü vahdehû lâ şerîke leh, lehü’l–mülkü ve lehü’l–hamdü ve hüve alâ külli şey’in kadîr. Allâhümme lâ mâni’a limâ a’tayte ve lâ mu’tî  limâ mena’te velâ yenfeu ze’l-ceddi minke’l-ceddü.”[59] Yani;
“Allah’tan başka ilah yoktur. O tektir, ortağı yoktur. Mülk O’nundur, hamd de O’nadır. O’nun her şeye gücü yeter. Allah’ım, Senin verdiğine kimse engel olamaz, engel olduğunu da kimse veremez. Senin lütuf ve ikramın olmadan hiçbir zengine serveti fayda vermez.”
c. “Lâ ilâhe illallahü vahdehû lâ şerîke leh, lehü’l–mülkü ve lehü’l–hamdü ve hüve alâ külli şey’in kadîr. Lâ havle velâ kuvvete illâ billâh; lâ ilâhe illallahu velâ na‘büdü illâ iyyâh; lehü’n–ni‘metü ve lehü’l–fazlu ve lehü’s–senâü’l–hasen; lâ ilâhe illallahu muhlisîne lehü’d–dîne velev kerihe’l–kâfirûn”[60] Yani;
“Allah’tan başka ilâh yoktur; yalnız Allah vardır. O tektir, ortağı yoktur. Mülk O’nundur, hamd O’na mahsustur. O’nun gücü her şeye yeter. Günahtan kaçacak güç, ibadet edecek kuvvet ancak Allah’ın yardımıyla kazanılabilir. Allah’tan başka ibadete lâyık bir ilâh yoktur. Biz yalnız O’na ibadet ederiz. Sahip olduğumuz nimet ve lütuf O’nundur. En güzel medh ü senâ O’na yakışır. Kâfirler hoşlanmasa bile, bütün samimiyetimizle, Allah’tan başka ilâh yoktur, deriz.”
d. “33 kere Sübhânallah, 33 kere el-Ham­dü­lillah, 33 kere Allâhuekber. Lâ ilâhe illallahü vahdehû lâ şerîke leh, lehü’l–mülkü ve lehü’l–hamdü ve hüve alâ külli şey’in kadîr.”[61]
“Sübhânallâh”: Allah noksan sıfatlardan uzaktır.
“el-Hamdülillâh”: Hamd Allah’adır.
“Allâhu ekber”: Allah en büyüktür, en yücedir.
“Allah’tan başka ilah yoktur. O birdir, eşi ve ortağı yoktur. Mülk O’nundur. Hamd O’nadır. O’nun her şeye gücü yeter.”
e. Sevgili Peygamberimiz her namazdan sonra âyete’l-kürsî’yi de okurdu.[62]
Âyete’l-kürsî şöyledir:
“Allâhu lâ ilâhe illâ hüvelhayyul kayyum. Lâ te’huzûhu sinetüv velâ nevm, lehû mâ fis se­mâvâti ve mâ filard, men zellezî yeşfeu ın­de­hû illâ biiznih, ya’lemu mâ beyne eydî­him ve ma halfehüm, velâ yuhîtûne bişey’im min ıl­mihî illâ bimâ şa’, vesiâ kürsiy­yühüs semâ­vâti vel ard, velâ yeûdühû hıfzuhuma, ve hu­vel aliyyül azîm.’[63]
Anlamı:
“Allah'tan başka hiçbir ilâh yoktur.
O daima diridir (hayydır), bütün varlığın idaresini yürüten (kayyum)dir.
O'nu ne gaflet basar, ne de uyku.
Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O'nundur.
İzni olmadan huzurunda şefaat edecek olan kimdir?
O, kullarının önlerinde ve arkalarında ne varsa hepsini bilir.
Onlar ise, O'nun dilediği kadarından başka ilminden hiç bir şey kavrayamazlar. O'nun kürsüsü, bütün gökleri ve yeri kucaklamıştır.
Onların her ikisini de görüp gözetmek O'na bir ağırlık vermez.
O çok yücedir, çok büyüktür.”
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) her namazdan sonra ihlas, felak ve nas sûrelerini de okurdu.
*İhlâs Sûresi:
Kul hüvellâahü ehad. Allâahüs samed. Lem yelid ve lem yûled. Velem yeküllehû küfüven ehad.
1. De ki: O, Allah birdir.  2. Allah samed­dir. (Allah’ın hiçbir şeye ihtiyacı yoktur, ama her şeyin O’na ihtiyacı vardır.) 3. O, doğurmamış ve doğmamıştır.  4. Onun hiçbir dengi yoktur
*Felak Sûresi:
Kul eûzü birabbil felak . Min şerri mâ halak . Ve min şerri ğâsikın izâ vekab. Ve min şerrin neffâsâti fil 'ukad. Ve min şerri hâsidin izâ ha­sed.
 1. De ki:"Ben ağaran sabahın Rabbine sığınırım, 2. Yarattığı şeylerin şerrinden,  3. Karanlığı çöktüğü zaman gecenin şerrinden, 4. Ve düğümlere üfürüp büyü yapan üfürükçülerin şerrinden, 5. Ve kıskandığı vakit kıskanç kişinin şerrinden sabahın Rabbine sığınırım!
*Nas Sûresi:
Kul eûzü birabbinâs. Melikinnâs. İlâhinnâs. Min şerril vesvâsil hannâs. Ellezî yüvesvisü fii sudûrinnâs. Minel cinneti vennâs.
1. De ki: Ben insanların Rabbine sığınırım,  2. İnsanların Melikine (mutlak sahip ve hâkimine),  3. İnsanların İlâhına.  4. O sinsi vesvesecinin şerrinden, 5. O ki insanların göğüslerine (kötü düşünceler)fısıldar. 6. Gerek cinlerden, ge­rek insanlardan (olan bütün vesvesecilerin şer­rinden Allah'a sığınırım!)
SABAH VE AKŞAM DUALARI
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) sabah ve akşam şöyle dua ederdi:
a. “Bismillâhillezî lâ yedurru measmihî şey’­ün fi’l-ardı ve lâ fi’s-semâi ve hüve’s-semîu’l-alîm.”[64]  Yani;
“İsmi sayesinde yerde ve gökte hiçbir şeyin zarar veremeyeceği Allah’ın adıyla. O her şeyi duyar ve bilir.”
b. “Eûzü bikelimâtillâhi’-tâmmâti min şerri ma halak.”[65] Yani;
“Yarattıklarının şerrinden Allah’ın mükem­mel kelimelerine sığınırım.”
c. “Esbahnâ ve esbeha’l–mülkü lillâh, vel–ham­dü lillâh, lâ ilâhe illallahü vahdehû lâ şerîke leh, lehü’l–mülkü ve lehü’l–hamdü ve hüve alâ külli şey’in kadîr, rabbi es’elüke hayra mâ fî hâza’l-yevmi ve hayra mâ ba‘dehû ve eûzü bike min şerri mâ fi hâza’n-nehari ve şerri mâ ba‘­de­hû, rabbi eûzü bike mine’l–keseli ve sûi’l–ki­ber, eûzü bike min azâbi’n–nâr ve azâbi’l–kabr.”[66] Yani;
“Sabaha girdik. Bütün mülk Allah’ındır. Ham­dü senâ da O’na mahsustur. Allah’tan başka ilâh yoktur; yalnız Allah vardır. O tektir, or­tağı yoktur. Mülk O’nundur, hamd O’na mahsustur. O’nun gücü her şeye yeter. Allah’ım! Bu günün ve bundan sonrakilerin hayrını senden dilerim. Bu günün ve bundan sonrakilerin şerrin­den sana sığınırım. Rabbim! Tembellikten, in­sanı perişan eden yaşlılıktan sana sığınırım. Ce­hennem azâbından ve kabir azâbından sana sığınırım. ”
Akşam olunca Peygamber Efendimiz (s.a.v.) aynı duayı “Emseynâ ve emse’l-mülk” şeklinde ve gece yerine gündüz diyerek okurdu.
d. Resûl–i Ekrem (s.a.v.) sabahleyin şöyle dua ederdi:
“Allâhümme bike asbahnâ ve bike emseynâ ve bike nahyâ ve bike nemût ve ileyke’n–nü­şûr.”[67] Yani;
“Allahım! Senin lutfunla sabaha ulaştık, senin lutfunla akşama erdik. Sen isteyince dirilir, sen isteyince ölürüz. Yeniden diriltip huzurunda toplayacak olan da sensin.”
Akşamleyin[68] şöyle dua ederdi:
“Allâhümme bike emseynâ ve bike nahyâ ve bike nemût ve ileyke’l–masîr.”[69] Yani;
“Allahım! Senin lutfunla akşama erdik. Sen isteyince dirilir, sen isteyince ölürüz. Huzuruna varılacak olan da sensin.”
e. “Esbahna ve esbaha’l-mülkü lillâhi Rabbi’l-âlemîn. Allâhümme innî es’elüke hayra hâza’l-yevmi fethahû ve nasrahû ve nûrahû ve be­raketühû ve hüdâhu. Ve eûzü bike min şerri mâ fîhi ve şerri mâ ba’dehû.”[70] Yani;
“Sabaha girdik. Mülk âlemlerin Rabbi olan Allah’ındır. Allah’ım, senden bu günün hayrını istiyorum. Bu günü güzel geçirmeyi, bu günde başarılı olmayı, bu günün nurunu, bereketini ve hidayetini istiyorum. Bu günün içinde ve bu günden sonra olacakların şerrinden sana sığınıyorum.”
f. “Allâhümme fâtıre’s–semâvâti ve’l–ardı âlime’l–gaybi ve’ş–şehâdeti, rabbe külli şey’in ve melîkehû. Eşhedü en lâ ilâhe illâ ente. Eûzü bike min şerri nefsî ve şerri’ş–şeytâni ve şirkihî.”[71] Yani;
 “Gökleri ve yeri, görünen ve görünmeyen âlemleri yaratan Allah’ım! Ey her şeyin Rabbi ve sâhibi! Senden başka ilâh bulunmadığını kesinlikle söylerim. Nefsimin şerrinden, şeytanın şerrinden, onun Allah’a şirk koşmaya davet etmesinden sana sığınırım”.
g. “Allâhümme ente Rabbî lâ ilâhe illâ ente halaktenî ve ene abdüke ve ene alâ ahdike ve va’dike mesteta’tü eûzü bike min şerri mâ sana’tü ve ebûü leke binı’metike aleyye ve ebûü bizenbî fağfirlî feinnehû la yağfiru’z-zünûbe illa ente.”[72] Yani;
“Allah’ım, sen benim Rabbimsin. Senden baş­­ka ilah yoktur. Beni sen yarattın. Ben senin ku­lunum. Gücüm yettiği müddetçe senin ahdin ve va’din üzereyim. Yaptıklarımın kötülüğünden sana sığınırım. Bana verdiğin nimetini anar­ken günahımı da söylerim ki, beni affet. Çünkü günahları ancak sen affedersin.”
h. “Allâhümme innî es’elüke’l-âfiyete fi’d-dünya ve’l-âhirati. Allâhümme innî es’elüke’l-afve ve’l-âfiyete fî dînî ve dünyâye ve ehlî ve mâ­lî. Allâhümme’s-tur avratî ve âmin rav’atî. Allâhümme’h-faznî min beyni yedeyye ve min halfî ve an yemînî ve an şimâlî ve min fevkî ve eûzü biazametike en uğtâle min tahtî.” Yani;
“Allah’ım! Senden dünyada ve âhirette beni her türlü kötülükten korumanı istiyorum. Allah’ım! Senden dinim, dünyam, ailem ve malım konusunda af ve âfiyet istiyorum. Allah’ım! Beni koru ve ayıplarımı ört. Korkumu al ve kalbime güven duygusu ver. Allah’ım! Beni önümden, arkamdan, sağımdan, solumdan ve üstümden gelebilecek her türlü kötülükten koru. Yerin dibine batırılmaktan sana sığınıyorum.”
 I. “Esbahnâ alâ fıtrati’l-İslâmi ve kelimeti’l-ihlâsı ve alâ dîni Nebiyyinâ Muhammed (s.a.v.) ve milleti ebînâ İbrahîme hanîfen ve mâ kâne mine’l-müşrikîn.”[73] Yani;
“Sabaha gönlümüzde İslâm ile başladık. Lâ ilâhe illallah Muhammedur Rasûlullah diyerek, buna inanarak uyandık. Peygamberimiz Hz. Muhammed’in dini üzereyiz. Doğru olmayan batıl şeylerden hakka yönelen ve müşriklerden olmayan babamız İbrahim’in milletindeniz.”
i. “Ya hayyu ya kayyûm birahmetike esteğî­sü aslıh lî şe’nî küllihî. Ve lâ tekilnî ilâ nefsî tar­fete aynin.”[74] Yani;
“Hayat sahibi olan ve bütün varlığın idaresini yürüten (Rabbim), rahmetine sığınıyor ve senden yardım istiyorum. Benim durumumu tamamıyla düzelt. Beni nefsime bir göz açıp kapayıncaya kadar bile uydurma.”
j. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) sabah ve akşam 100 kere “Sübhânallâhi ve bihamdihî” [75]yani; “Ben Allah’ı ona yakışmayan sıfatlardan tenzih eder ve O’na hamdederim.”
UYUMADAN ÖNCE
Peygamber Efendimiz (S.A.V.) uyumadan önce ihlâs, felak ve nas sûrelerini okuyarak ellerine üfler, sonra ellerini mübarek vücuduna sürerdi. Başından ve yüzünden başlar, sonra tüm vücudunu mesh ederdi. [76]
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) uyumadan önce âyet’ül-kürsî’yi,[77] ayrıca Bakara Sûresi’nin son iki âyetini de okurdu.
Bakara Sûresi’nin 285 ve 286. âyetleri şöyledir:
“Âmenarrasûlü bimâ ünzile ileyhi mir Rab­bihî ve’l-mü’minûn. Küllün âmene billâhi ve melâiketihi ve kütübihî ve rusulih. La nü­fer­ri­ku beyne ehadim mir rusulih. Ve kalû semi’nâ ve eta’nâ ğufrâneke Rabbenâ ve ileyke’l-mesîr. Lâ yükellifullahu nefsen illâ vüs’ahâ. Lehâ mâ ke­sebet ve alyhâ mektesebet. Rabbenâ lâ tüâ­hız­nâ in nesînâ ev ahta’nâ Rabbenâ velâ tahmil aleynâ ısran kema hameltehû alellezîne min kablina. Rabbenâ ve lâ tühammilnâ mâ lâ tâkate lena bih. Va’fu annâ, vağfir lenâ, varhamnâ ente Mev­lânâ, fensurnâ ala’l-kavmi’l-kâfiriîn.”
“Peygamber, Rabbinden kendisine indirilene iman etti, mü’minler de (iman ettiler). Her biri; Allah’a, meleklerine, kitaplarına ve peygamberlerine iman ettiler ve şöyle dediler: ‘O’nun peygamberlerinden hiçbirini (diğerinden) ayırt etmeyiz.’ Şöyle de dediler: ‘İşittik ve itaat ettik. Ey Rabbimiz! Senden bağışlama dileriz. Sonunda dönüş yalnız sanadır.’
Allah bir kimseyi ancak gücünün yettiği şeyle yükümlü kılar. Onun kazandığı iyilik kendi yararına, kötülük de kendi zararınadır. (Şöyle diyerek dua ediniz): ‘Ey Rabbimiz! Unutur, ya da yanılırsak bizi sorumlu tutma! Ey Rabbimiz! Bize, bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme. Ey Rabbimiz! Bize gücümüzün yetmediği şeyleri yükleme! Bizi affet, bizi bağışla, bize acı! Sen bizim Mevlâmızsın. Kâfirler topluluğuna karşı bize yardım et.”
Rasûlullah Efendimiz gece yatarken şu dua­lar­dan herhangi birini de ederdi:
a. “Bismike Rabbî vada’tü cenbî ve bike er­feu­hû. Fein emsekte nefsî ferhamhâ. Ve in erseltehâ fahfezhâ bimâ tahfezu bihî ıbâdeke’s-sâlihîn.”[78] Yani;
“Rabbim senin isminle yatağıma yattım. Yine senin isminle yatağımdan kalkarım. Eğer uykuda canımı alacaksan, bana merhamet edip bağışla. Şayet hayatta bırakacaksan, iyi kullarını muhafaza ettiğin gibi beni de fenalıklardan koru.”
b. Sevgili Peygamberimiz yatağına yatınca üç kere şöyle dua ederdi:
“Allâhümme kınî azâbeke yevme teb‘asü ibâdek.” Yani;
“ Allahım! Kullarını yeniden dirilttiğin gün beni azâbından koru!”
c. “Allâhümme Rabbe’s-semâvâti’s-seb’ı ve Rabbe’l-arşi’l-azîm. Rabbena Rabbe külli şey’in, fâlika’l-habbi ve’n-nevâ, ve münzilü’t-tevrâti ve’l-incîli ve’l-furkan. Eûzü bike min şerri külli şey’in ente âhızün binâsıyetihî, allâhümme en­te’l-evvelü feleyse kableke şey’ün. Ve ente’l-âhı­ru feleyse ba’deke şey’ün. Ve ente’z-zâhiru fe­ley­se fevkake şey’ün. Ve ente’l-Bâtın feleyse dû­neke şey’ün. Ikdı anna’d-deyne ve eğninâ mi­ne’l-fakri.”[79]
“Ey yedi kat göğün ve azametli arşın Rabbi  olan Allah’ım!
Her şeyin Rabbi olan, taneyi ve çekirdeği yarıp (meyve) çıkaran, Tevrat, İncil ve Kur’ân’ı indiren Rabbimiz!
Hüküm ve denetimin altına almış olduğun her şeyin şerrinden sana sığınırım.
Allah’ım! Sen ilksin, senden önce hiçbir şey yoktu.
Sen sonsun, senden sonra hiçbir şey olmayacak.
Sen zahirsin (yarattıklarınla görünmektesin), senin üstünde ve ötende hiçbir şey yoktur.
Sen gizlisin, senden daha gizli hiçbir şey yoktur.
Bizden borcu kaldır ve bizi zenginleştir.”
d. “Allâhümme eslemtü nefsî ileyke ve vec­cehtü vechî ileyke ve fevvaztü emrî ileyke ve el­ce’tü zahrî ileyke, rağbeten ve rehbeten ileyke, lâ melcee velâ mencâ minke illâ ileyke. Âmentü bi–kitâbikellezî enzelte ve bi–nebiyyikellezî er­selte.”[80]  Yani;
“Allahım! Kendimi sana teslim ettim. Yüzümü sana çevirdim. İşimi sana ısmarladım. Sırtımı sana dayadım. Ümit bağladığım sen, korktuğum yine sensin. Senden kaçıp sığınacak ve senin elinden kurtulacak bir yer varsa yine sensin. İndirdiğin kitabına ve gönderdiğin peygamberine iman ettim.”
GECELEYİN YATAKTA DÖNÜNCE
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) geceleyin uyur­ken yatağında döndüğünde şöyle dua eder­di:
“La ilâhe illallahu’l-vâhıdü’l-kahhâr. Rab­bü’­s-se­mâvâti ve’l-arzı ve mâ beynehüma’l-azî­zü’l-gaffar.”[81] Yani;
“Allah’tan başka ilah yoktur. O tektir, birdir. Her şey O’na boyun eğer ve hiçbir şey hükmünün dışına çıkamaz. Göklerin, yerin ve bu ikisi arasında bulunan her şeyin Rabbidir. O azîzdir, hükmüne karşı koyacak yoktur. O çok affedicidir.”
UYKUDA KORKUNCA
Sevgili Yavrum, uyurken korkarsan şöyle dua et:
“Eûzü bikelimâtillâhi’t-tâmmâti min gaza­bi­hî ve ıkabihî ve şerri ıbâdihî ve min heme­zâ­ti’ş-şeyâtîni ve en yahdurûn.”[82] Yani;
“Allah’ın gazab ve öfkesinden, azabından, kullarının vereceği zarardan, şeytanların vesveselerinden ve bana sokulmalarından Allah’ın mükemmel kelimelerine sığınırım.”
ÜZÜLÜP SIKILINCA
Sevgili Yavrum,
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bize bir üzün­tümüz veya sıkıntımız olduğunda şöyle dua etmemizi öğretmiştir:
“Allah’ım! Ben senin kulunum. Benim babam ve onun annesi de senin kulun. Benimle il­gi­li bütün işlerin idaresi senin elinde. Benim hakkımda neye hükmettiğini zamanı gelince göreceğim. Şüphesiz bu hüküm adâletlidir. Sana ait olan, senin kendine verdiğin, Kur’an’da bildirdiğin, yarattıklarından birine öğrettiğin veya katında kendin için seçtiğin ve kimsenin bilmediği güzel isimlerinle sana yalvarıyorum. Kur’ân’ı kal­bime bereket, göğsüme nur eyle. Onunla hüznümü ve sıkıntımı gider.”[83]
Sıkıntı ve üzüntü anında şöyle de dua edilir:
“Allâhümme innî eûzü bike mine’l-hemmi ve’l-huzni ve’l-aczi ve’l-keseli ve’l-buhli ve’l-cüb­ni ve dalai’d-deyni ve galebeti’r-rical.” Yani;
“Allah’ım! Endişeden, üzüntüden, acizlikten, tembellikten, cimrilikten, korkaklıktan, borç altında ezilmekten ve zalimlerin başa geçmesinden sana sığınırım.”
 HASTA ZİYARETİNDE
Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) bir hastayı ziyaret ettiğinde şöyle dua ederdi:
“Üzülme. İnşallah bu hastalık seni günahlardan temizler.”[84]
“Es’elüllâhel azîm Rabbe’l-arşi’l-azîm en yeş­­fiyek.” Yani;
“Büyük arşın sahibi olan Allah’tan sana şifa vermesini istiyorum.”[85]
BAŞINA KÖTÜ BİR ŞEY GELDİĞİNDE
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) kötü bir şey olduğunda “İnnâ lillah ve innâ ileyhi râciûn”[86] (Gerçek şu ki; biz Allah’a aidiz ve yine O’na döneceğiz) âyetini okur ve şöyle dua ederdi: “Allah’ım, başıma gelen bu sıkıntıya karşı bana sabır ver ve yardım et. Bana bundan daha hayırlısını nasip et.” [87]
CENAZE NAMAZINDA
Sevgili Peygamberimiz cenaze namazında şöyle dua ederdi:
“Allahım, şunu mağfiret et ve şuna  rahmet eyle. Âfiyet ver, affeyle, vardığı yerde ikramda bulun, girdiği yeri genişlet. Onun (günahlarını) kar ve buzla yıka, elbisenin temizlenmesi gibi onu hatalardan temizle. Onu dünyadaki evinden daha iyi bir eve, ailesinden daha hayırlı bir âileye koy, eşinden daha hayırlı bir eşe ulaştır. Onu kabir âzabından, ateş âzabından sakındır."[88]
"Allah'ım, dirimizi, ölümüzü, burada olanımızı, olmayanımızı, erkeğimizi, kadınımızı, küçüğümüzü, büyüğümüzü bağışla. Allah'ım, biz­den yaşattığını İslâm üzerine yaşat; öldürdüğünü iman üzerine öldür. Allah’ım bu kişinin ve namazın hayrından bizi mahrum etme. Onun arkasından bizi sapıklığa düşürme."[89]
TAZİYEDE (BAŞ SAĞLIĞI DİLERKEN)
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) cenazesi olan kişiye şöyle dua ederdi:
“Aldığı da verdiği de Allah’ındır. Allah katında her canlının belli bir ömrü vardır. Sabret ve ecrini Allah’tan bekle.”[90]
KABİR ZİYARETİNDE
Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) kabir ziyaret ettiğinde şöyle derdi:
“Mü’min ve Müslüman ülkesinin halkı Allah’ın selamı üzerinize olsun. Ben de Allah dilediğinde size kavuşacağım. Allah hem sizi hem de bizi azaptan uzak tutsun ve cennetine soksun.”[91]
RÜZGAR ÇIKTIĞINDA
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) rüzgar olduğunda şöyle dua ederdi:
“Allah’ım, senden bu rüzgarın hayrını, içinde taşıdıklarının hayrını ve onunla bize gönderdiklerinin hayrını istiyorum. Rüzgarın şerrinden, içinde taşıdıklarının şerrinden ve onunla bize gönderdiklerinin şerrinden sana sığınıyorum.”[92]
GÖK GÜRLEDİĞİNDE
Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) gök gürültüsü duyunca şöyle dua ederdi:
“Allah eksik sıfatlardan uzaktır. Gök gürültüsü Allah’a hamd ederek,  melekler de korkarak O’nu tesbih etmektedir.”[93]
YAĞMUR YAĞARKEN
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) yağmur ya­ğarken şöyle dua ederdi:
“Allah’ım, bunu bize faydalı bir yağmur eyle.”[94]
YAĞMUR YAĞDIKTAN SONRA
Rasûlullah (s.a.v.) yağmur yağdıktan sonra şöyle dua ederdi:
“Allah’ın lütfu ve rahmetiyle üzerimize yağ­mur yağdı.”[95]
HİLALİ GÖRÜNCE
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) hilali görünce şöyle derdi:
“Allahu ekber. Allah’ım, bu ayı bizim üzerimize emniyet, iman, selâmet, İslâm ve sevdiğin razı olduğun konularda başarı ile doğdur. Ey hilal, bizim Rabbimiz de senin Rabbin de Allah’tır.”[96]
ORUÇLU KİŞİ İFTAR EDERKEN
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) orucunu açar­ken şöyle dua ederdi:
“Susuzluk gitti. Damarlar ıslandı. İnşallah Allah bize sevap yazdı.”[97]
YEMEKTEN ÖNCE
Sevgili Peygamberimiz yemeğe besmele ile başlardı. [98]
YEMEKTEN SONRA
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) yemeğini bitirince şöyle dua ederdi:
“el-Hamdü lillâhillezî et’amenî hâzâ ve ra­ze­kanîhi min ğayri havlin minî ve lâ kuvvetin.”[99] Yani;
“Bu yemeği bana yediren ve beni herhangi bir çaba ve kuvvet harcamama gerek olmadan rızıklandırıp doyuran Allah’a hamdolsun.”
BİZE YEMEK İKRAM EDEN KİŞİYE
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bize yemek ikram eden ve karnımızı doyuran kişiye şöyle dua etmemizi öğretmiştir:
“Allah’ım, onlara verdiğin rızıkları onlar için mübarek ve bereketli kıl. Onları affet ve onlara merhamet et.”[100]
İFTAR DAVETİNDE
Sevgili yavrum, oruçlu olduğunda seni iftar yemeğine davet eden kişiye şöyle dua etmelisin:
“Yanınızda hep oruçlular iftar etsin. Yemeğinizi iyi kişiler yesin. Size melekler salât ve dua etsin.”[101]
AKSIRINCA
Sevgili Yavrum, aksırdığın zaman “el-Ham­dü lillâh” de.
Yanında bulunan ve senin Allah’a hamd ettiğini duyan kişi de; “Yerhamukâllah” yani “Allah sana merhamet etsin”[102] diye dua etsin.
Bu sefer sen ona “Yehdîkümüllah ve yuslih bâleküm”[103] yani “Allah sizi doğru yola iletsin ve işlerinizi düzeltsin” şeklinde dua etmelisin.
YENİ EVLENEN KİŞİYE
Yeni evlenmiş olan bir kişi için şöyle dua edersin:
“Allah sizi birbiriniz için mübarek kılsın. Sizi hayırda birleştirip buluştursun.”[104]
ÖFKE ANINDA
Peygamberimiz (s.a.v.) bize sinirlendiğimizde “Eûzü billâhi mineşşeytânir racîm”[105] yani “Allah’ın rahmetinden kovulup taşlanmış olan şeytandan Allah’a sığınırım” dememizi öğretmiştir.
HASTA BİRİNİ GÖRDÜĞÜNDE
Sevgili Yavrum, kör, sağır bir organı kesik veya herhangi bir rahatsızlığı olan birini gördüğünde içinden şöyle dua etmelisin:
“Beni senin başına gelen bu sıkıntıdan koruyup kurtaran, beni birçok yarattıklarına karşı üstün kılan ve nimetlerle donatan Allah’a  hamd olsun.”[106]
BİR TOPLANTIDAN KALKINCA
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) oturduğu bir meclisten kalkmadan önce şöyle dua ederdi:
“Sübhânekellâhümme ve bihamdik. Eşhe­dü­­ke en lâ ilâhe illâ ente. Estağfiruke ve etûbü ileyke.” Yani;
Allah’ım sen noksanlıklardan münezzehsin. Sana hamd olsun. Senden başka ilah olmadığına tanıklık ederim. Senden mağfiret ister, sana tevbe ederim.”[107]
BİZE İYİLİK YAPILDIĞINDA
Sevgili Yavrum, bizim için bir iyilik yapan kişiye  “Allah seni hayırla mükâfatlandırsın.”[108] diyerek dua etmeliyiz:
“SENİ ALLAH İÇİN SEVİYORUM” DİYENE
Sana seni Allah için sevdiğini söyleyen kişiye şöyle demelisin:
“Beni rızası için sevdiğin (Allah) seni sevsin.”[109]
MAL VERMEK İSTEYENE
Bize bir mal vermek isteyen kişiye şöyle dua etmemizi bize Peygamberimiz(s.a.v.)  öğretmiştir:
“Allah seni, ailen ve malın konusunda mübarek kılsın, bereketlendirsin.”[110]
ALLAH’A ŞİRKTEN KORUNMAK İÇİN
Canım Yavrum, Allah’ın seni şirkten koruması için şöyle dua etmelisin:
“Allah’ım bilerek Sana şirk koşmaktan Sana sığınıyorum.  Bilmeyerek sana şirk koşarsam da af ve mağfiretini diliyorum.”[111]
ARABA VEYA HERHANGİ BİR VASITAYA BİNİNCE
Herhangi bir vasıtaya bindiğimizde şöyle dua ederiz:
“Bismillah elhamdülillah, sübhânellezî seh­ha­ra lena hâzâ ve mâ künnâ lehû mukrinîn. Ve in­nâ ilâ Rabbinâ lemünkalibûn. Elhamdülillah el­hamdülillah elhamdülillah. Allahu ekber Al­la­hu ekber Allahu ekber. Sübhâne­kellâ­hümme in­nî zalemtü nefsî fağfir lî feinnehû lâ yağfiruz­zü­nûbe illa ente.”[112] Yani;
“Allah’ın adıyla biniyorum. Allah’a hamd olsun. Bunu bizim hizmetimize veren Allah’ın şanı pek yücedir. Yoksa biz bunlara güç yetiremezdik. Hiç şüphesiz biz Rabbimiz’e döneceğiz.[113]Allah’a hamd olsun. (3) Allah en büyüktür. (3) Senin şanın yücedir Allah’ım. Ben kendime zulmettim, kötülük yaptım. Sen beni affet. Çünkü günahları senden başka affedecek kimse yoktur.”
YOLCULUKTA
Peygamberimiz (s.a.v.) bize yolculuk sırasında şöyle dua etmemizi öğretmiştir:
“Allah en büyüktür. (3) Bunu bizim hizmetimize veren Allah’ın şanı pek yücedir. Yoksa biz bunlara güç yetiremezdik. Hiç şüphesiz biz Rabbimiz’e döneceğiz. Allah’ım! Biz bu yolculuğumuzda senden iyilik, takva ve razı olacağın işler yapmayı diliyoruz. Allah’ım bu yolculuğu bizim için kolaylaştır. Gideceğimiz mesafeyi bize yakınlaştır. Allah’ım, sen yolculukta bizimle berabersin. Biz seferdeyken ailemizin yanında olan da Sen’sin. Allah’ım, yolculuğun vereceği sıkıntıdan, çirkin şeylerle karşılaşmaktan ve kötü bir sona ulaşmaktan Sana sığınırım.”[114]
ÇARŞIDA
Yavrum, çarşıya girdiğinde şu duayı oku:
“Allah’tan başka gerçek ilah yoktur. Sadece O vardır, O’nun ortağı yoktur. Saltanat onundur. Hamd ona mahsustur, hayat veren ve öldüren O’dur. Kendisi tek ölümsüz olandır ve her zaman diridir. Tüm hayırlar onun elindedir ve o her şeye güç yetirendir.”[115]
KÖTÜ RÜYA GÖRÜNCE
Canım yavrum, rüyanda hoşlanmadığın bir şey görürsen “el-Hamdü lillâh alâ külli hâl”, yani “Her durumda Allah’a hamd olsun” diyerek dua et.
GÜZEL RÜYA GÖRÜNCE
Sevgili Yavrum, güzel bir rüya görünce şöyle dua etmelisin:
“Verdiği nimetle iyi ve güzel şeylerin tam olmasını sağlayan Allah’a hamd olsun.”[116]
AYNAYA BAKINCA
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) aynaya bakınca şöyle dua ederdi:
“Allah’ım! Dış görünüşümü böyle güzel yaratan sensin. Öyleyse benim ahlâkımı da güzelleştir. Yüzümü cehennem azabından koru.”[117]
VÜCUTTA ACI HİSSEDİNCE
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) vücudunda bir ağrı veya acı hissederse 3 kere “Bismillâh” der ve elini ağrıyan yere koyardı.
Ayrıca 7 kere şöyle dua ederdi:
“Hissettiğim şu acının zararından Allah’a ve O’nun kudretine sığınırım. Şu ağrıdan Allah’ın izzet ve kudretine sığınırım.”[118]
TİLAVET SECDESİNDE
Sevgili Yavrum,
Kur’ân-ı Kerîm’de belirlenmiş olan 14 âyet vardır. Bu âyetleri okuduğumuzda veya bunları okuyan birini dinlediğimizde Allah’a secde etmemiz gerekir. Bu âyetlere secde âyetleri denir. Secde âyetlerinin geçtiği yerlerde secde işareti yer alır.
Örneğin Allah Alak Sûresi’nin son âyetinde “Hayır! Ona boyun eğme! Rabbine secde et, Ona yaklaş.”[119] buyurmuştur. Kur’an’da bu âyetin bulunduğu yere bakarsan secde edileceğini gösteren işaretin oraya çizildiğini göreceksin.
Bu âyetleri okuduktan sonra Allah için secde etmen gerekir. Ayrıca şöyle de demelisin: “Yüzüm, güç ve kudretiyle  kendini yaratan ve şekillendiren, kulaklarını ve gözlerini yerleştiren Allah’a secde etti, boyun eğdi.”[120]
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) tilavet secdesi yaptığında şöyle de dua derdi:
“Allah’ım bana katında bu secdenin sevabını ver. Bu sebeple günahımı affet. Onu kıyamet gününde benim için büyük bir hayır eyle. Secdemi kulun ve peygamberin Davud (a.s.)’un secdesini kabul ettiğin gibi kabul et.”[121]
GECE NAMAZINDA
Rasûlullah Efendimiz (s.a.v.) gece namazı kılmak istediğinde şöyle dua ederdi:
“Allah’ım hamd sanadır. Sen, gökleri, yeri ve bu ikisinde yaşayanları ayakta tutan ve koruyansın.
Hamd sanadır. Sen göklerin, yerin ve bu ikisinde yaşayanların sahibisin.
Hamd sanadır. Sen göklerin, yerin ve bu ikisinde yaşayanların nurusun.
Hamd sanadır. Sen haksın, gerçeksin ve varsın. Senin sözün de haktır, doğrudur. Sana kavuşacağımız da doğrudur. Senin sözlerin de haktır, doğrudur. Cennet gerçektir, cehennem de vardır. Peygamberler haktır. Muhammed (s.a.v.) haktır, gerçektir, doğrudur. Kıyamet haktır ve gerçektir.
Allah’ım, sana teslim oldum. Sana inandım. Sana tevekkül edip dayandım. Sana yöneldim. Senin sayende ve senin yardımınla senin düşmanlarınla mücadele ederim. Senin hükmünü ister, onu uygular ve ona boyun eğerim. İşlediğim ve işleyeceğim, gizli ve açık, senin bildiğin bütün günahlarımı affet. Öne geçiren de, arkada bırakan da sensin. Senden başka ilah yoktur. Günahtan kaçacak güç, ibadet edecek kuvvet ancak Allah’ın yardımıyla kazanılabilir.”[122]
YOLCU UĞURLARKEN
“Senin dinini, Allah’a olan sorumluluğunu ve işinin sonucunu Allah’a emanet ediyorum, ona ısmarlıyorum.”[123]
YOLCULUĞA UĞURLANIRKEN
Sevgili Yavrum, yolculuğa çıktığında seni uğurlamaya gelen kişiye şöyle dua etmelisin: “Zarar ve ziyana uğramayan ve kendisine emanet edilen şeyler asla zarar görmeyen Allah seni korusun.”[124]
YOLCULUKTAN DÖNÜNCE
“Allah’tan başka ilah yoktur. O birdir. Eşi, benzeri ve ortağı yoktur. Mülk O’nundur. Hamd O’nadır. O’nun her şeye gücü yeter. Biz ancak Rabbimiz’e döneriz. O’na tevbe ederiz. O’na kulluk ederiz. Ona secde ederiz. Ona hamd ede­riz. Allah’ın verdiği söz doğruydu. O, kulu Hz. Muhammed’e yardım etti. Kafir ve müş­rikleri yenilgiye uğrattı, perişan etti.”
HAC İÇİN İHRAMA GİRİNCE
Peygamber Efendimiz (s.a.v.)  hacda ihrama girince şöyle dua ederdi:
“Lebbeyk Allâhümme lebbeyk. Lâ şerîke leke lebbeyk. İnnel hamde ve’n-ni’mete leke ve’l-mülk. Lâ şerîke lek.”[125] Yani; “
“(Beni evine davet ettin)
Davetine sözüm ve özümle geldim Allah’ım, emrin başım üstüne.
Davetine geldim ey hiçbir ortağı olmayan! Emrin maşım üstüne.
Hamd ve şükür senin, nimet senin, mülk de senin.
Yoktur senin ortağın, eşin benzerin.”
HACDA AREFE GÜNÜNDE
Peygamber Efendimiz (s.a.v.)  hacdayken arefe gününde şöyle dua ederdi:
“Allah’tan başka ilah yoktur. O birdir. Eşi, benzeri ve ortağı yoktur. Mülk O’nundur. Hamd O’nadır. O’nun her şeye gücü yeter.”[126]
KURBAN BAYRAMINDA
Peygamber Efendimiz kurban kestiğinde şöyle dua ederdi:
“Allah’ın adıyla (kesiyorum). Allah’ım, benim ve ümmet-i Muhammed’in (kurbanını) kabul et.”[127]
SAVAŞTA
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) savaşta düşmanla karşılaştığında “Ey insanlar, düşmanla karşılaşmayı istemeyin. Allah’tan afiyet dileyin. Düşmanla karşılaştığınızda ise sabredin ve bilin ki cennet kılıçların gölgesi altındadır” der ve  şöyle dua ederdi:
“Kutsal kitapları indiren, bulutları yürüten  ve orduları perişan eden Allah’ım, onları yenilgiye uğrat ve bize zafer nasip et.”[128]
BİR TOPLULUKTAN KORKUNCA
Sevgili Yavrum,
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bize bir toplumdan korktuğumuzda şöyle dua etmemizi öğretti:
“Allah’ım, onların yüreklerine korku düşür. Onların bize verecekleri zarardan sana sığınıyoruz.”[129]
DÜŞMANA KARŞI ZAFER KAZANINCA
Peygamber Efendimiz savaşta düşmana karşı zafer kazanınca şöyle dua ederdi:
“Allah’ım hamd tamamıyla sanadır.
Senin gönlüne, işine ve rızkına genişlik verdiğini kimse daraltamaz.
Senin darlığa soktuğunu ise kimse ferahlatamaz.
Senin doğru yolundan uzak eylediğin kişiye kimse doğru yolu gösteremez.
Senin doğru yolu nasip ettiğin kişiyi ise kimse şaşırtamaz.
Senin engellediğin şeyi kimse veremez.
Senin verdiğini ise kimse engelleyemez.
 Senin uzak ettiğini kimse yakınlaştıramaz, senin yakınlaştırdığını da kimse uzaklaştıramaz.
Allah’ım, bereket, rahmet, lütuf ve rızkından bize bolluk ver.
Allah’ım senden hiç bitmeyen, değişmeyen ve yok olmayan  sürekli nimet istiyorum. Allah’ım, korku günü senden güven duygusu istiyorum.
Allah’ım verdiklerinin ve vermediklerinin şerrinden sana sığınırım. 
Allah’ım! Bize imanı sevdir ve onu kalplerimizde süsle.
Bize küfrü, azgınlığı, isyanı çirkin göster.
Bizi doğru yola ermişlerden eyle.
Allah’ım bizim canımızı Müslümanlar olarak al ve bizi salih kullarınla beraber dirilt, âhirette de onlarla beraber eyle.
Sevabı reddedilmiş ve seni kızdıracak şeyler yapmış olarak diriltme.
Allah’ım,  âhiret gününü yalanlayan, peygamberlerine inanmayan, insanları senin yolundan uzaklaştırmaya çalışan kafirleri mahvet, yok et.
Onlara cezanı ve azabını ver.
Sen gerçek ilahsın. Âmin.”[130]

AYA BAKTIĞINDA
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) aya baktığında şöyle dua ederdi:
“Allah’ım! Bu gecenin getirebileceği kötülüklerden sana sığınırım.”[131]
SELÂM
Peygamber Efendimiz (s.a.v.)  “es-Selâmu aleyküm” yani “Allah’ın selâmı üzerinize olsun” diyerek selâm verirdi. Kendisine verilen selâmı almak için de “Ve aleyküm selâm ve rahmetullâhi ve berakâtühü” yani “Allah’ın selâmı, rahmeti ve bereketi üzerinize olsun” buyururdu. [132]
ZALİM BİR KİŞİDEN KORKUNCA
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bize zalim bir kişiden korkunca şöyle dua etmemizi öğretmiştir:
“Allah en büyüktür, Allah en büyüktür, Allah tüm yarattıklarından üstündür.
Allah benim korktuğum ve korunmaya çalıştığım şeylerden de büyük ve üstündür. Ben Allah’a sığınıyorum. O’ndan başka ilah yoktur.
Gökyüzünü yerin üstüne düşmemesi için tutan O’dur. Bu ancak O’nun izniyle olabilir.
Allah’ım, şu kulunun, onun askerlerinin, ona uyanların ve cinlerden de insanlardan da ona yardım edenlerin bana verecekleri zarardan sana sığınıyorum.
Allah’ım onların şerlerine karşılık bana yardımcı ol.
Senin övgün yücedir. Senin yardım ettiğin yücelir.
Senden başka ilah yoktur. (3 kere)
Allah’ım herhangi bir kişinin bize zulmetmesinden ve azgınlık yapmasından sana sığınırız.”[133]
BORÇLU KİŞİ
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bize borcumuz olduğunda şöyle dua etmemizi öğretmiştir:
“Allah’ım beni helâl rızkınla haramdan koru. Hoş ve temiz rızkınla beni senden başkasına muhtaç etme.”[134]
NAZAR DEĞDİĞİNDE
Sevgili Yavrum; bazı insanlar başkalarının iyiliğini istemezler. İyi ve güzel ne varsa kendilerine ait olmasını dilerler. Bu duyguya haset denir. Haset eden insanın gözü başkalarına ait güzelliklerde kalır. Bu da o kişinin bu güzellikten rahatça faydalanmasına engel olabilir. İşte bu durumda “nazar değdi” denir.  Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bu durumda;
“Allah’ın adıyla. Allah’ım o bakışın sıcaklığını, soğukluğunu ve acısını gider” diye dua eder ve “Allah’ın izniyle kalk” derdi.[135]
ALLAH İÇİN EN GÜZEL SÖZ
Sevgili Yavrum, Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bize Allah için en güzel sözün şu olduğunu öğretmiştir:
“Sübhânallâhi ve’l-hamdü lillâhi ve lâ ilâhe illallâhu vallahu ekber”[136] yani
 “Allah’ı noksanlıklardan tenzih ederim. Hamd Allah’a aittir. Allah’tan başka ilah yoktur. Allah en büyüktür.”
DİLDE HAFİF, MÎZANDA AĞIR İKİ KELİME[137]
Sevgili Yavrum,
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bize dilde hafif, terazide ağır şu iki kelimeyi öğretmiştir:
“Sübhânallâhi ve bihamdihî. Sübhânal­lâ­hi’l-­azîm.”[138] Yani; “Ben Allah’ı makamına yakışmayan sıfatlardan tenzih eder ve O’na ham­dederim. Ben Yüce Allah’ı makamına yakışma­yan sıfatlardan tekrar tenzih ederim.”
CENNET HAZİNELERİNDEN BİR HAZİNE
“Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billah”[139] yani “Gü­nahtan kaçacak güç, ibadet edecek kuvvet ancak Allah’ın yardımıyla kazanılabilir” duası cennet hazinelerinden bir hazinedir.
ALLAH’TAN BAŞKASINA YEMİN ETTİĞİNDE
Sevgili Yavrum, Müslüman bir kişinin Allah’tan başka bir şeye yemin etmesi asla uygun değildir. Eğer bir kişi bu şekilde yemin ederse hemen “Lâ ilâhe illallah” yani “Allah’tan başka ilah yoktur” demelidir. Eğer böyle yaparsa Allah onun bu günahını affeder.
BAŞINA HOŞ OLMAYAN BİR ŞEY GELDİĞİNDE
Sevgili Yavrum, başına hoşlanmadığın bir şey gelirse şöyle söyle: “Bu Allah’ın takdir ve dilemesiyle olmuştur. Allah ne dilerse yapar.”[140]
Yavrum, başına gelen olaylardan dolayı Allah’ın öfke ve gazabına sebep olacak şeyler söy­leme. Çünkü bunlar Allah’ın senin için takdir ettiği, uygun gördüğü şeylerdir. Allah’tan gelen şeylerden razı ol. Şikayet etme. Sana hayır gibi gözüken şey senin için zarar; sana çirkin ve zarar gibi gözüken şey ise aslında senin için fayda ve hayır olabilir. Sen, ilk an­da durumu yanlış değerlendirmiş olabilirsin.
VESVESEYE KARŞI
Sevgili Yavrum, şeytan müslümanı hiç rahat bırakmaz. Gece gündüz sürekli ona vesvese verir, aklına garip düşünceler gelmesine sebep olur. Amacı Müslüman kişiyi küfre veya şirke düşürmek ya da ona Allah’ın hoşuna gitmeyecek işler yaptırmaktır.
Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) bize şeytana karşı çok büyük bir dua öğretmiştir:
“Ben Allah’a ve peygamberlerine inandım.”
Bu dua sayesinde Allah seni şeytandan ve vereceği vesveseden koruyacaktır.
ZARARA UĞRADIĞINDA
Sevgili Yavrum, bir zarara uğradığında ya da hoşlanmadığın bir şey olduğunda hemen kendine beddua edip lanet okuma. Ölümü isteme. Onun yerine şöyle dua et:
“Allah’ım yaşamak benim için hayırlı olduğu sürece bana ömür ver. Ölmek benim için daha hayırlı olduğunda ise canımı al.”[141]
BAYRAMDA
Sevgili Yavrum, Müslüman kişi her zaman Allah’a dua eder. Bayram gününde de şöyle tekbir getirir:
“Allâhu ekber Allahu ekber Lâ ilâhe illallah
huvallâhu ekber. Allahu ekber ve lillâhil hamd.
 Ya da “Allahu ekber Allahu ekber Allahu ekber kebîra” der.
GÖKYÜZÜNE BAKTIĞINDA
Sevgili Yavrum, gökyüzüne baktığında “Rabbimiz! Sen bunu boşuna yaratmadın, Sen (noksan sıfatlardan) münezzehsin. Bizi ateşin azabından koru"[142] de.
CENAZEYİ DEFNETTİKTEN SONRA
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bize Müslüman bir kişiyi defnettikten sonra onun için Allah’tan af dilememizi ve Allah’ın merhamet edip onu kabir azabından koruması için dua etmemizi öğretmiştir.
ALLAH KATINDAKİ EN ÜSTÜN ZİKİR
Sevgili Yavrum, Allah Teâlâ katında en üstün zikir “Lâ ilâhe illallah”[143] cümlesidir.
ALLAH KATINDAKİ EN ÜSTÜN SÖZ
Allah katındaki en üstün söz ise “Sübhâ­nal­lahi ve bihamdihî”[144] yani “Rabbim eksiklik ifade eden sıfatlardan uzaktır. Hamd O’nadır” cümlesidir.
ALLAH KATINDA ÖLÜMSÜZ KABUL EDİLEN İYİ İŞLER
Allah Kehf Sûresi’nin 46. âyetinde şöyle bu­yurmuştur:
“Servet ve oğullar, dünya hayatının süsüdür; ölümsüz olan iyi işler ise Rabbinin katında hem sevapça daha hayırlı, hem de ümit bağlamaya daha lâyıktır.”
Ölümsüz olan iyi işler, insana kıyamet günüde de fayda veren şeylerdir. Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) bize bu işlerden birinin de şu söz olduğunu öğretmiştir:
“Allâhu ekber. Ve lâ ilâhe illallâh. Ve süb­hâ­nallâh. Velhamdü lillâh. Ve lâ havle ve lâ kuv­vete illâ billah.” Yani;
“Allah en büyüktür. Allah’tan başka ilah yoktur. Allah noksan sıfatlardan uzaktır. Hamd Allah’adır. Günahtan kaçacak güç, ibadet edecek kuvvet ancak Allah’ın yardımıyla kazanılabilir”
HACDA SAFA TEPESİNE ÇIKINCA
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) hac sırasında Safa tepesinde şöyle dua ederdi:
“Allah’tan başka ilah yoktur. O tektir, ortağı yoktur. Mülk O’nundur, hamd de O’nadır. O’nun her şeye gücü yeter. Allah’tan başka ilah yoktur. O birdir, eşi ve benzeri yoktur. Verdiği sözü gerçekleştirdi. Kuluna (Hz. Muhammed’e) yardım etti. Kafir ve müşrikleri yenilgiye uğrattı.”[145]

SON SÖZ

Peygamber Efendimiz’in Okuduğu Genel Dualar
Sevgili Yavrum,
Bu çalışmamızı yine iki cihan güneşi Efendimiz’den (s.a.v.) seçtiğimiz dört dua ile bitirmek istiyoruz. Kulun Allah katındaki değerinin, duasına bağlı olduğunu lütfen unutma.
“Allah’ım nefsime takva ver. Onu temizle. Sen onu temizleyenlerin en hayırlısısın. Sen onun velisi ve dostusun. Allah’ım! Fayda vermeyen ilimden, titremeyen kalpten, doymayan nefisten ve kabul edilmeyen davetten sana sığınırım.”[146]
“Allah’ım! Her konuda beni doğruya ulaştır. Beni nefsimin şerrinden koru.”[147]
“Allah’ım! Senden güzel işler yapmayı, çir­kin işlerden uzak durmayı, miskin ve fakirlerin sevgisini kazanmayı, beni affedip bana merhamet etmeni diliyorum. Bir topluluğu imtihan edip denemek istersen beni bu sıkıntıya düşürme. Ben senden senin sevgini ve beni sana yaklaştıracak işlerin sevgisini istiyorum.”[148]
“Allah’ım, bize günahlardan uzak durmamızı sağlayacak şekilde senden korkmamızı nasip et. Bizi cennetine ulaştıracak şekilde sana itaat etmemizi nasip et. Bize dünya sıkıntılarını hafifletecek kadar yakîn[149] ver.  Bizi yaşattığın sü­rece kulaklarımızdan, gözlerimizden ve kuvvetimizden faydalanmamızı nasip et. Bu özelliklerimiz hep sapasağlam kalsınlar. Bize zulme­denden intikamımızı al. Düşmanlarımıza karşı bize yardım et. Bizi dinimiz konusunda imtihan edip sıkıntıya düşürme. Dünyayı en büyük gayemiz ve bildiğimiz tek şey eyleme. Bize merhamet etmeyenleri bizim başımıza getirme.”[150]





[1]     Buhârî’nin “Sahîh” isimli hadis eserinden alınmıştır.
[2]     Âfiyet, hem dünya hem de âhiret ile ilgili bütün iyilikleri ifade eder. Fakat biz bu kelimeyi daha çok dünya nimetleri açısından kullanırız. Bu açıdan âfiyet; sağlık, geçim rahatlığı gibi durumlardır.
[3]     Peygamber Efendimiz’in hadislerinin fıkıh kitabı düzeninde sıra­landığı eserlere SÜNEN denir. Ebu Davud,  Nesâî, İbn Mâce, Tir­mizî ve Dârimî isimli âlimlerin Sünen eserleri vardır. Bu hadis, Ne­sâî dışındaki âlimlere ait Sünen eserlerde yer almaktadır.
[4]     Ebu Davud ve Tirmizî’nin rivayet ettiği sahîh bir hadistir.
[5]     Ebu Davud’un rivayet ettiği sahîh bir hadistir.
[6]     İbn Mâce’nin rivayet ettiği sahîh bir hadistir.
[7]     Tirmizî’nin rivayet ettiği sahîh bir hadistir.
[8]     Buhârî ve Müslim’in rivayet ettiği sahîh bir hadistir.
[9]     Nesâî dışındaki Sünen yazarlarının kitaplarında yer alan sahîh bir hadistir.
[10]    Ahmed bin Hanbel’in rivayet ettiği sahîh bir hadistir.
[11]    Müslim’in rivayet ettiği sahîh bir hadis.
[12]    Tirmizî’nin rivayet ettiği sahîh bir hadis.
[13]    Ebu Davud’un eserinde yer alan sahîh bir hadistir.
[14]    Tirmizî’nin rivayet ettiği sahîh bir hadis.
[15]    Ebu Davud’un rivayet ettiği sahîh bir hadis.
[16]    Buhârî ve Müslim’in rivayet ettiği sahîh bir hadistir.
[17]    Ebu Davud’un rivayet ettiği sahîh bir hadistir.
[18]    Ebu Davud ve İbn Sina’nın rivayet ettiği sahîh bir hadistir.
[19]    Müslim’in rivayet ettiği sahîh bir hadistir.
[20]    Buhârî ve Müslim’in eserlerinde yer alan sahîh bir hadistir.
[21]    Bu, sahîh bir hadistir.
[22]    Buhârî’nin rivayet ettiği sahîh bir hadistir.
[23]    Müslim’in rivayet ettiği sahîh bir hadistir.
[24]    Buhârî ve Müslim’in rivayet ettiği sahîh bir hadistir.
[25]    Tenzih: Allah’ın bütün noksan ve kusurlardan uzak olduğuna inanma.
[26]    Tirmizî’nin rivayet ettiği sahîh bir hadistir.
[27]    İyilik de kötülük de Allah’tandır. İyiliğin de kötülüğün de yaratıcısı Allah’tır. Ancak Allah’ı hayır ve iyilik memnun eder. Allah, kulunun hep iyi ve güzel olan şeyleri seçmesini ister. Bu sebeple de burada şer ve kötülük Sana nispet edilemez denmiştir.
[28]    Müslim’in rivayet ettiği sahîh bir hadis.
[29]    Cebrail, Allah’tan aldığı vahyi peygamberlere ulaştıran büyük melektir.
[30]    Mikâil, Allah’ın emriyle gökyüzünden yağmur indiren büyük melektir.
[31]    İsrâfil, Allah emrettiği zaman sûr denen boruya üfleyecek olan büyük melektir. Böylece insanlar kıyamet gününde hesaba çekilmek için Allah’ınhuzuruna gelirler.
[32]    Gayb: Gözle görülemeyen, duyu organlarıyla doğrudan ya da dolaylı olarak ulaşılamayan şeyler. Geçmişte olmuş ve gelecekte olacak olan olaylar, melekler âlemi, cennet… gibi. Gaybı, Allah’tan başka kimse bilemez. Ancak Allah bazı peygamberlerine ve Peygamber Efendimiz’e (s.a.v.) gayb hakkında bazı bilgiler vermiştir.
[33]    Müslim’in rivayet ettiği sahîh bir hadis.
[34]    Tesbih, Allah’ın eksik ve noksan sıfatlardan uzak olduğuna inanma anlamına gelir. “Sübhânallah” demek de aynı anlama gelir.
[35]    Ebu Davud’un rivayet ettiği sahîh bir hadistir.
[36]    Tirmizî’nin rivayet ettiği sahîh bir hadistir.
[37]    Buhârî ve Müslim’in rivayet ettiği sahîh bir hadistir.
[38]    Müslim’in rivayet ettiği sahîh bir hadistir.
[39]    Müslim’in rivayet ettiği sahîh bir hadistir.
[40]    Ebu Davud’un rivayet ettiği sahîh bir hadistir.
[41]    Buhârî’nin rivayet ettiği sahîh bir hadistir.
[42]    Buhârî’nin rivayet ettiği sahîh bir hadistir.
[43]    Müslim’in rivayet ettiği sahîh bir hadistir.
[44]    Tirmizî’nin rivayet ettiği sahîh bir hadistir.
[45]    Buhârî ve Müslim’in rivayet ettiği sahîh bir hadistir.
[46]    Müslim’in rivayet ettiği sahîh bir hadistir.
[47]    Müslim’in rivayet ettiği sahîh bir hadistir.
[48]    Bu hadisi Ebu Davud rivayet etmiştir.
[49]    Hadisi Müslim rivayet etmiştir.
[50]    Buhârî ve Müslim’in rivayet ettiği sahîh bir hadistir.
[51]    Buhârî’nin rivayet ettiği sahîh bir hadistir.
[52]    Buhârî ve Müslim’in rivayet ettiği sahîh bir hadistir.
[53]    Buhârî ve Müslim’in rivayet ettiği sahîh bir hadistir. Bu duanın son kısmı “mine’l-me’semi ve’l-mağrami” şeklinde de okunabilir. O zaman anlamı “Günahtan ve borçtan Sana sığınırım” olur.
[54]    Buhârî ve Müslim’in rivayet ettiği sahîh bir hadistir.
[55]    Ebu Davud’un rivayet ettiği sahîh bir hadistir.
[56]    Nesâî ve Ahmed’in rivayet ettiği sahîh bir hadistir.
[57]    Müslim’in rivayet ettiği sahîh bir hadistir.
[58]    Selâm; hem Allah’ın noksanlıklardan uzak olduğunu, hem de O’ndan kullarına gelen güveni ifade eder.
[59]    Buhârî ve Müslim’in rivayet ettiği sahîh bir hadistir.
[60]    Müslim’in rivayet ettiği sahîh bir hadistir.
[61]    Müslim’in rivayet ettiği sahîh bir hadistir.
[62]    Nesâî’nin rivayet ettiği sahîh bir hadistir.
[63]    Bakara Sûresi’nin 255. âyeti.
[64]    Ebu Davud ve Tirmizî’nin eserlerinde yer alan sahîh bir hadistir.
[65]    Tirmizî’nin eserinde yer alan sahîh bir hadistir.
[66]    Müslim’in rivayet ettiği sahîh bir hadistir.
[67]    Tirmizî’nin naklettiği sahîh bir hadistir.
[68]    İkindi namazından sonra, akşam namazından önce bu şekilde dua ederdi.
[69]    Tirmizî’nin naklettiği sahîh bir hadistir.
[70]    Ebu Davud’un naklettiği hasen bir hadistir. Hasen hadîs de, sahîh hadîs gibidir. Aralarında tek fark vardır: Hasen hadîsin râvîleri ara­sında, hadîsi ezberleyip koruma noktasında sahîh hadis râ­vî­leri kadar mükemmel olmayan kişiler vardır.
[71]    Ebu Davud’un naklettiği sahîh bir hadistir.
[72]    Buhârî’nin naklettiği sahîh bir hadistir.
[73]    Ahmed bin Hanbel’in rivayet ettiği sahîh bir hadistir.
[74]    Hâkim isimli hadis âliminin naklettiği sahîh bir hadistir.
[75]    Müslim’in rivayet ettiği sahîh bir hadistir.
[76]    Buhârî ve Müslim’in rivayet ettiği sahîh bir hadistir.
[77]    Buhârî’nin rivayet ettiği sahîh bir hadistir.
[78]    Buhârî ve Müslim’in rivayet ettiği sahîh bir hadistir.
[79]    Müslim’in rivayet ettiği sahîh bir hadistir.
[80]    Buhârî ve Müslim’in rivayet ettiği sahîh bir hadistir.
[81]    Nesâî’nin naklettiği sahîh bir hadistir.
[82]    Ebu Davud’un rivayet ettiği sahîh bir hadistir.
[83]    Ahmed bin Hanbel’in rivayet ettiği sahîh bir hadistir.
[84]    Buhârî’nin rivayet ettiği sahîh bir hadistir.
[85]    Tirmizî’nin rivayet ettiği sahîh bir hadistir.
[86]    Bakara Sûresi’nin 156. âyeti.
[87]    Müslim’in rivayet ettiği sahîh bir hadistir.
[88]    Müslim’in rivayet ettiği sahîh bir hadistir.
[89]    İbn Mace’nin rivayet ettiği sahîh bir hadistir.
[90]    Buhârî ve Müslim’in rivayet ettiği sahîh bir hadistir.
[91]    Müslim’in rivayet ettiği sahîh bir hadistir.
[92]    Buhârî ve Müslim’in rivayet ettiği sahîh bir hadistir.
[93]    İmam Malik’in rivayet ettiği sahîh ve mevkuf bir hadistir. Peygamber Efendimiz’e (s.a.v.) iman ederek O'nu gören ve müslü-man olarak ölen kimselere sahabe veya ashab denir. Tekili sa­hâ­bîdir. İşte sevgili çocuklar, sahâbîlerin söyledikleri sözlere “mev­kuf hadis” denir.
[94]    Buhârî’nin rivayet ettiği sahîh bir hadistir.
[95]    Buhârî ve Müslim’in rivayet ettiği sahîh bir hadistir.
[96]    Tirmizî’nin rivayet ettiği sahîh bir hadistir.
[97]    Ebu Davud’un rivayet ettiği sahîh bir hadistir.
[98]    Ebu Davud’un rivayet ettiği sahîh bir hadistir.
[99]    Tirmizî’nin rivayet ettiği sahîh bir hadistir.
[100] Müslim’in rivayet ettiği sahîh bir hadistir.
[101] Müslim’in rivayet ettiği sahîh bir hadistir.
[102] Buhârî’nin rivayet ettiği sahîh bir hadistir.
[103] Buhârî’nin rivayet ettiği sahîh bir hadistir.
[104] Tirmizî’nin rivayet ettiği sahîh bir hadistir.
[105] Buhârî ve Müslim’in rivayet ettiği sahîh bir hadistir.
[106] Tirmizî’nin rivayet ettiği sahîh bir hadistir.
[107] Tirmizî’nin rivayet ettiği sahîh bir hadistir.
[108] Tirmizî’nin rivayet ettiği sahîh bir hadistir.
[109] Buhârî’nin rivayet ettiği sahîh bir hadistir.
[110] Buhârî’nin rivayet ettiği sahîh bir hadistir.
[111] Ahmed bin Hanbel’in rivayet ettiği sahîh bir hadistir.
[112] Ebu Davud’un rivayet ettiği sahîh bir hadistir.
[113] Zuhruf Sûresi’nin  13. âyeti.
[114] Müslim’in rivayet ettiği sahîh bir hadistir.
[115] Tirmizî’nin naklettiği sahîh bir hadistir.
[116] İbn Mace’nin eserinde yer alan sahîh bir hadistir.
[117] İbn Hıbban’ın eserinde yer alan hasen bir hadistir.
[118] Müslim’in rivayet ettiği sahîh bir hadistir.
[119] Alak Sûresi 96/19.
[120] Ebu Davud’un eserinde yer alan sahîh bir hadistir.
[121] İbn Mace’nin eserinde yer alan hasen bir hadistir.
[122] Buhârî ve Müslim’in rivayet ettiği sahîh bir hadistir.
[123] Ebu Davud’un eserinde yer alan sahîh bir hadistir.
[124] İbn Mace’nin eserinde yer alan sahîh bir hadistir.
[125] Buhârî ve Müslim’in rivayet ettiği sahîh bir hadistir.
[126] Müslim’in rivayet ettiği sahîh bir hadistir.
[127] Müslim’in rivayet ettiği sahîh bir hadistir.
[128] Müslim’in rivayet ettiği sahîh bir hadistir.
[129] Ebu Davud’un rivayet ettiği sahîh bir hadistir.
[130] Ahmed bin Hanbel’in naklettiği sahîh bir hadistir.
[131] Tirmizî’nin rivayet ettiği sahîh bir hadistir.
[132] Buhârî ve Müslim’in rivayet ettiği sahîh bir hadistir.
[133] Buhârî bu sahîh hadîsi el-Edebü’l-Müfred’de rivayet etmiştir.
[134] Tirmizî’nin rivayet ettiği hasen bir hadistir.
[135] Ahmed bin Hanbel’in rivayet ettiği sahîh bir hadistir.
[136] Müslim’in rivayet ettiği sahîh bir hadistir.
[137] Dilde hafif, mîzanda ağır: Bu zikri söylemek çok kolaydır. İnsan bu zikirle meşgul olduğu zaman hiç yorulmaz. Halbuki bu zikir, dünyada yaptığımız hareket ve davranışların tartılıp değerlendirileceği gün çok ağır gelecektir. Böylece bu zikre devam eden kişinin hayır ve iyilikleri çok daha ağır gelecektir.
[138] Buhârî ve Müslim’in rivayet ettiği sahîh bir hadistir.
[139] Buhârî ve Müslim’in rivayet ettiği sahîh bir hadistir.
[140] Müslim’in rivayet ettiği sahîh bir hadistir.
[141] Buhârî ve Müslim’in rivayet ettiği sahîh bir hadistir.
[142] Âl-i İmran Sûresi 191. âyet.
[143] Tirmizî’nin rivayet ettiği sahîh bir hadistir.
[144] Müslim’in rivayet ettiği sahîh bir hadistir.
[145] Müslim’in rivayet ettiği sahîh bir hadistir.
[146] Müslim’in rivayet ettiği sahîh bir hadistir.
[147] Tirmizî’nin rivayet ettiği sahîh bir hadistir.
[148] Tirmizî’nin rivayet ettiği sahîh bir hadistir.
[149] Yakîn: Kesinlik derecesinde yerleşmiş sağlam ve güvenilir bilgi.
[150] Tirmizî’nin rivayet ettiği sahîh bir hadistir.