www.musluman.biz

10 Mart 2012 Cumartesi

CÖMERTLİK

CÖMERTLİK
Cömertlik sehavet, ikram, ihsan ve yardım alışkanlığı demektir. Eli açık, bol bol ikram eden, kerem sahiplerine de cömert denir.
Cömertlik, insanın sahip olduğu imkanlardan muhtaçlara meşru öl­çüler içinde harcamasıdır. Bu harcamada Allah rızasından başka hiç bir şey düşünmemek, fakir fukaraya sırf bir iyilik ve yardımda bulunmak­tan başka bir gaye gözetmemektir. Durum böyle olunca cömertlik güzel ahlakın en zirve kavramlarından biri belki de birincisidir. Cömertlik, ru­hun bir meylidir. Bu meyil sayesinde kişi, bireysel ve toplumsal alanda gerekli her türlü yardıma koşar. Hiç bir zorlama olmadan kendiliğinden yardımda bulunmaya can atar. Rızkı veren Allah'tır düşüncesi ile hare­ket ettiklerinden kalpleri de temiz ve zengindir.
Allah Teala'nın kendilerine lütuf ve kereminden verdiklerinde muhtaç­ların da hakkının olduğuna inanırlar. Bundan dolayı her ne suretle olursa olsun başkalarına faydalı olmaya çalışırlar. Cömertliği kul hakkının temeli sayarlar. Hatta zaruri ihtiyaçları olan bir şeyi bile yeri gelince başkalarına vermeyi tercih ederler. Bütün bunları gönül huzuru içinde zevkle yaparlar. Cömertliklerinin karşılığında ne bir övgü, ne bir mükafat beklerler.
Cömertliğin dereceleri vardır. Zira vermenin de ölçüleri vardır. Cömertliğin en alt derecesi sehavettir. Sehavet, malın bir kısmını dağıta­rak yapılan cömertliktir. Zekat vermek bu kısma girer. Cud, malın ço­ğunu dağıtıp geriye azını bırakarak yapılan cömertliktir. Hz. Ebu Bekir­'in çoğu zaman yaptığı yardımlar bunun Örneğidir.
İsar, başkalarını kendisine tercih ederek yapılan cömertlik ki ensarın muhacirleri kendi mallarına ortak etmeyi teklif etmeleri bunun en güzel örneğini teşkil eder.
Kur'an-ı Kerim'de cömertlik, cihadla aynı seviyede tutulmakta; Al­lah'ın insanlara verdiği rızıktan diğer kullann da yararlandırılması is­tenmektedir.373 Cömertliğin, kıyamet gününde insanı her türlü sıkıntı, elem ve kederden kurtarmaya vesile olacağı bildirilmektedir.374 Bazı ayetlerde cömertlik alışverişe benzetilmekte, Allah Teala'ya verilen bir borç olarak temsil edilmektedir.
Kalpler cömertlik sayesinde temizlenir. Çünkü, küfür ve nifaktan sonra kalbi karartan sebeplerden biri de aşın mal sevgisi ve servete bağ­lılık arzusudur. Nitekim Kur'an'da insanların servete aşın düşkün ol­duklarından bahsedilmiştir. İnsan bu aşın mal sevgisi yüzünden malı harcarsa kendisine bir şey kalmayacağı endişesine kapılır. Bunu gören şeytan hemen harekete geçer ve onu fakirlikle korkutur. Oysa ki Allah Teala'nın bildirdiğine göre, mal ve servet insan için bir imtihandır. Bu imtihandan başarılı çıkmanın yolu da cömertliktir.
insanların cömertlikten kaçmasının sebepleri başında kendisine ait bir malı başkalarına vermeme duygusu ile başkalarına verirse malının azalacağı düşüncesi gelir. İslam dini ise bu duygu ve düşünceyi kökün­den kaldırmıştır. İslam'a göre mal ve servet herhangi bir şahsa ait değil­dir. Mal ve servet yalnız Allah Teala'nındır. Her şeyin gerçek maliki odur. Kur'an-ı Kerim'de bu durum yirmiyi aşkın ayette vurgulanmak­tadır. Mülk Allah Teala'nın olduğuna göre, tabii olarak onun yolunda sarfedilmesi en doğru davranıştır. Zira ona yakın olan cennete de ya­landır. Mümindeki cömertlik duygusu bu düşünceden kaynaklanır. Efendimizin beyanına göre cömert kişi, Allah'a yakın, cennete yakın, in­sanlara yakın ve cehennemden uzaktır. Cimri insan ise, Allah'tan uzak, cennetten uzak ve cehenneme yakındır. Cömert cahil, ibadet eden cim­riden Allah'a daha sevimlidir.
Gıbta edilecek kişilerden biri de cömertlerdir. Efedimiz insanlara dünyada yaşadıkları surece cömert olmalarını işi öldükten sonraya bı-rakmamalarını tavsiye etmiştir. Bir insanın verdiği sadakanın en iyisi bizzat kendisinin verdiği sadakadır. Sadaka sağ iken, mal elde iken iste­nilen kimseye verilen sadakadır. Yoksa can boğaza geldikten sonra in­san geç kalmış olur.
Geç kalmamak için Efendimiz gibi zamanında cömert olmak gere­kir. Efendimiz insanların en cömerdi ve en iyilik severi idi. Ramazan'da Cibril ile karşılaştığı zaman çok cömert davranırdı. Öyle cömert davra­nırdı ki esen rüzgarlar gibi olurdu. Efendimiz kendisinden bir şey is­tendiği zaman da asla "hayır" demezdi. Kendisinden bir şey istendiği zaman eğer bu isteği yerine getirebilecekse "peki" derdi. Değilse susar, susmayı hayır demeye tercih ederdi. Kısacası Efendimiz "Sizden birinize ölüm alametleri gelip de "Ey Rabbim, beni yakın bir zamana kadar geciktirsen de sadaka versem ve salihlerden olsam" demeden önce size n-zık olarak verdiğimiz şeylerden Allah yolunda harcayın" ayetinde belir­tilen günden önce cömert davranan insanlardandı.
Cömertliğin zıddı cimriliktir. Harcanması gereken malı sarf etmek­ten kaçınmaya, para ve malı çok sevdiğinden dolayı başkasına bir şey vermekten çekinmeye cimrilik denir. Dinimiz, başta zekat olmak üzere bazı mali harcamalarda bulunmamızı emretmiştir. Aile bireylerinin ba­kımı, akrabaların görülüp gözetilmesi de bu emirler arasındadır. İnsanın çevresindeki yoksullara imkan ölçüsünde mali yardımı ise bir insanlık görevidir. Parası ve malı olduğu halde bir insan bu görevlerini yapmaz ve malını sarf etmekten çekinirse, cimrilik yapmış demektir.
Cimriliğin başlıca sebebi aşın mal hırsı ve gelecekte yoksul kalma korkusudur. Efendimiz "Çocuk, cimrilik ve korkaklık sebebidir" buyur­muştur. Aşırı mal hırsı ve cimriliği yüzünden durmadan mal biriktiren ve tükenir endişesi ile hastalıklarında bile harcamayıp, dünyayı kendile­rine zindan eden nice cimriler vardır. Cimriler, insanlar arasında da Al­lah katında da sevimsiz ve aşağılık kişiler olarak görülür. Onlar hem cimri davranırlar, hem de herkese cimrilik tavsiye ederler ve Allah'ın kendilerine fazlından verdiği şeyleri saklarlar.  Cimrilikten sakınmak gerekir. Çünkü cimrilik önceki milletleri he­lak etmiştir. Öyle ki her sabah gökten iki melek iner. İnfak edene karşılı­ğını vermesi için dua, cimrilik edene de malının yok olması için beddua ederler. Cimri kişi Allah'a uzak, cennete uzak, insanlara uzak ve cehen­nem ateşine yakındır.
Cimrilerin yüzüne bakmak, insanın kalbini kanlaştınr. iyi olsalar bi­le, cimrilere karşı herkesin kalbinde nefret vardır. İnsan malına cimrilik ettiği nisbette itibarından kaybeder. Kötü kimseler olsalar bile, cömertler sevilir. Mallarını kendileri için bile harcamaktan çekinen cimriler, Allah Tealanın kendilerine verdiği nimetleri harcamamakla sadece kendilerini değil, eş ve çocuklarını da sıkıntıya sokarlar. Çevrelerindeki diğer insan­lara kötülük yapmış olurlar. Allah'ın verdiği nimetlerde diğer insanların da hakkı vardır. Bu haklan sahiplerine verilmemesi zulümden başka bir şey değildir. Servet, Cenab-ı Hakkın ihsanıdır. Allah serveti dilediğine verir, dilediğinden alır. Mal ve mülkün gerçek sahibi odur. Cimriler, bu bilince sahip olmayan insanlardır. Allah'ın verdiklerinden cimrilik eden­ler, bunun kendileri için hayırlı olduğunu sanmamalıdırlar. Aksine bu onların kötülüğünedir. Cimrilik yaptıklan şey kıyamet günü boyunları­na dolanır.
ranırlar Harcamaları bu ikisinin arasında dengeli olur. Mumin asla cimri davranıp mal yığmaz, tamahkar davranmaz. Zira cimrilikten ko­runanlar kurtuluşa erenlerdir.
Cimriliğin güzel ahlakla bağdaşmayan kötü bir huy olduğu şüphe -sizdir Nitekim bir gün Resulu Ekrem Efendimiz Seleme oğullarına kabi­le reislerinin kim olduğunu sordu. Onlar Cad İbnu kays olduğunu, yalnız
 onu cimrilik ve pintilikle itham ettiklerini söylediler. Bunun üzerine Efendimiz, cimrilikten daha zararlı manevi bîr hastalık olmadığını, reis­lerinin Amr ibni Cemuh olduğunu söyledi.                                        
Amr İbni Cemuh İslam'ı kabul etmeden önce cahilıyet döneminde puta tapardı Efendimiz evlendiği zaman Amr onun adına ziyafet ver­mişti Malını kıskanan ve onu harcamayan kimse, ne kadar fazla mala sahip olsa da bîr kabilenin veya topluluğun büyüğü, Önderi ve ulusu olamaz. Olmaya liyakat kazanamaz. Kendisine hayrı olmayanın başka­sına hayrı dokunmaz. Cömertliği, kerem ve fazileti yüksek olan kimse, bulunduğu toplum içinde baş ve önder olmaya layıktır. Bunun için Efendimiz Cüd İbni Kay s'i zengin olmasına ve malının çokluğuna rağ­men cimriliğinden dolayı kabile reisi ve büyüğü kabul etmemiş kerem ve cömertliği ile şöhret bulan Amr İbni Cemuh'u Seleme oğullarına reis tayin etmiştir. Bu vesile ile cimriliğin ne kadar zararlı bir hastaltk oldu­ğunu beyan buyurmuştur. Beni Seleme, Medineli müslüman kabileler­den biridir. Bu isimle bilinen tek Arap kabiledir. Mahalleleri mescide bir mil kadar uzak olduğu için evlerini satıp mescide yakın yerlere yer­leşmek İsteyen kabiledir.
Bir adam öldüğü zaman hesaba çekildi de hayır namına işlediği bir sevabı bulu­namadı. Ancak adam, insanlarla alışveriş yapan hali vakti yerinde zen­gin bir kimse idi. Onlara borç para verir, işlerini görürdü. Çalıştırdığı iş­çi ve hizmetçilerine, alacaklarını tahsil edecekleri zaman fakir fukaraya ödemede kolaylık göstermelerini, gerekirse alacaklarından vazgeçmele­rini, bağışlayıp hibe etmelerini emrederdi. Yaptığı tek hayır, işlediği tek sevab bu idi. Onun bu durumunu bilen Allah Teala meleklerine "Biz af­fetmeye ondan daha layıkız, onu affediniz" buyurdu. Adam da bu ameli sayesinde kurtuldu.
Görüldüğü gibi cömertlik Allah'ın geniş rahmetine kavuşmaya, affe­dilip bağışlanmaya vesile olan güzel ahlakın en önemli belirtilerinden bi­ridir. Tartıya konabilecek hiç bir hayırlı ameli bulunmayan bu varlıklı adamın, sırf dar geçimlilere hoşgörü ile davranıp, onlar üzerindeki hakla­rından vazgeçmesi, yaratılanları yaratandan dolayı hoşgörüp nefes aldır­ması sebebiyle ilahi rahmet ve merhamete nail olması asla unutulmama­lıdır. Allah Teala da kulllarına nefes aldıran bu hoşgörülü kuluna karşı hoşgörülü davranmış, ikram ve ihsanını ondan esirgemeyerek kendisini affedip bağışlamıştır. Demek ki cömert olana cömert davranılmakta, esir­gemeden verene, esirgemeden verilmektedir. Başkalarının zor günlerin­den onlara yardım edip borçlarını affedenler affedilmektedir.