www.musluman.biz

10 Mart 2012 Cumartesi

Allah Azze ve Celle’nın el-‘Uluv (Yükseklik) Sıfatı:

Huseyin Ebu Emre - Harun Yildirim - ahlak ve imani dersler

Allah Azze ve Celle’nın el-‘Uluv (Yükseklik) Sıfatı:
Zatın yüksekliği ve sıfatların yüksekliği olmak üzere iki kısma ayrılır. Sıfatların yüksekliğinin anlamı: Her kemal sıfatının ancak Allah Azze ve Celle’ya ait olması ve bunların en yüce ve en kâmil sıfatlar olmasıdır.
Zatın yüksekliğinin anlamına gelince: Muhakkak ki Allah Azze ve Celle zatıyla bütün mahlûkatından yukarıdadır. Nitekim Kitâb, Sünnet, icma ve fıtrat buna delâlet etmektedir.
Kitâb ve Sünnet’in delaletine gelince: Bu iki kaynak bu hususu belirten naslarla doludur. Allah Azze ve Celle’nın zatıyla mahlûkatının üzerinde olduğunun ispatı zahirdir. Bu ikisinin delaletinin birçok açısı vardır. Bunlardan bazıları şöyledir:
i- Allah Azze ve Celle’nun mahlûkatının üzerinde oluşu beyan edilmiştir. Zat ile yukarıda oluşu ‘min’ edatı ile tayin edilmiştir. Allah Azze ve Celle’nın:
 ‘Üstlerindeki Rablerinden korkarlar’ (Nahl, 16/50) ayetindeki gibi.
ii-  Mutlak yüksekliğin beyan edilmesiyle yüksekliğin zat, değer ve şeref olarak bütün mertebelerine delalet etmiştir. Allah Azze ve Celle’nın şu kavlinde olduğu gibi:
 ‘O yücedir, büyüktür.’ (Bakara, 2/255)
Hadiste de kulun secde halinde iken -ki en şerefli azasının en çok yere indiği yerdir bu- şöyle demesi meşru kılınmıştır:
 ‘En yüksek olan rabbim noksanlardan münezzehtir.’
En yüce olan Rabbini, O’na zilletle, organlarının en düşük hali olan secde halinde iken yükseklik sıfatıyla vasıflamıştır.
iii- Allah Azze ve Celle semada olduğunu beyan etmiştir. Allah Azze ve Celle’nun:
 ‘Gökte olandan emin mi oldunuz…’ (Mülk, 67/16) ayetinde ve Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem’in:
‘Bana güvenmiyor musunuz? Hâlbuki ben semadakinin eminiyim. Buhârî ve Muslim rivayet etmişlerdir.
iiii- Allah Azze ve Celle arş üzerinde istivâ ettiğini beyan etmiştir:
 ‘Rahman arş üzerinde istiva etmiştir’ (Tâhâ, 20/5) ayetinde ve Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem’in kıyamet gününde şefaatinden bahsederken söylediği şu hadisteki gibi:
 ‘Cennetin kapısına gelirim ve kapı benim için açılır. Kürsüsünün veya tahtının üzerinde olduğu halde Rabbim Azze ve Celle ‘in yanına gelir ve hemen secdeye kapanırım.
iiiii- Bazı şeylerin Allah Azze ve Celle yükseldiği beyan edilmiştir. Şu ayetlerde olduğu gibi:
 ‘Melekler ve Rûh, ona, süresi elli bin yıl olan bir günde yükselirler.’ (Me‘âric, 70/4)
 ‘Güzel sözler O’na çıkar.’ (Fâtır, 35/10).
Yine mütevatir hadisler olan mirac hadislerinde belirtildiğine göre Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem dünya semasına daha sonra ikinci semaya çıkmıştır. Bu çıkış yedinci kat semanın üstünde olan sidretu’l-munteha’ya varıncaya kadar devam etmiştir. Sonra Rabbisi onunla konuşmuş ve ona elli rekât namazı farz kılmıştır. Altıncı semada bulunan Mûsâ Aleyhisselam’a inmiş, o da ona Rabbine dönüp hafifletme istemesini işaret etmiştir. Sonra Rabbi Azze ve Celle’ya çıkmış ve hafifletme istemiştir. Allah Azze ve Celle da kırk rekât namaza indirmiştir. Sonra Mûsâ Aleyhisselam ile Rabbi Azze ve Celle arasında gidiş gelişi, beş rekât namaza ininceye kadar devam etmiştir.
iiiiii- Kitâb’ın Allah’tan indiği ve onu Cibrîl Aleyhisselam’ın Allah Azze ve Celle’dan Kur’ân ile indirdiği beyan edilmiştir. İnme, yani nüzul bütün ümmetler tarafından akılla bilinen bir şeydir. Bu yukarıdan aşağıya doğru olur. Allah Azze ve Celle şöyle buyurmuştur:
 ‘Hem sana indirilen (Kitâb)’a, hem de senden önceki (Nebî)’ye indirilen (Kitâb)lara inanırlar.’ (Bakara, 2/4)
 “De ki: ‘Kur’ân’ı Rûhu'l-Kudus (Cebrail), iman edenlerin imanlarını sağlamlaştırmak ve Müslümanlara hidayet ve rahmet olmak üzere Rabbinden hak ile indirmiştir.’” (Nahl, 16/102)
iiiiiii- Allah Azze ve Celle’nın her gece dünya semasına indiği beyan edilmiştir. Nitekim Sahihayn’da ve başka eserlerde Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğu sabit olmuştur:
 “Rabbimiz Azze ve Celle her gece, gecenin son üçte birinde dünya semasına iner ve şöyle buyurur:
‘Bana dua edene icabet ederim, benden isteyene veririm, benden bağışlanmayı dileyeni bağışlarım’ bu, fecir doğana kadar böyle devam eder.”
Bu hadis Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem’den mütevatir olarak rivayet edilmiştir. Bazı rivayetlerindeki lafzında: ‘Sonra yükselir’ şeklinde gelir.
iiiiiiii-Eyne: Nerede’ lafzı beyan edilmiştir. İnsanların Rabbini en iyi bileni, ümmetine en güzel nasihatçi olanı ve en açık beyanda bulunanı olan Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem, cariyeye doğru mana hakkında sorduğu: ‘Allah nerede?’ sualine: ‘Semadadır’ diye cevap vermesi üzerine onun efendisi Muaviye b. Hakem -Allah ondan razı olsun-’ya: ‘Onu azat et. Zira o müminedir’ buyurmuştur. Bunu Müslim rivayet etmiştir.
iiiiiiiii- Hissi olarak yukarıya işaret varid olmuştur. Nitekim Müslim, Sahîh’inde Câbir -Allah ondan razı olsun-’dan, Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem’in arafe günü Müslümanlar topluluğuna hitap ettiği hutbesinin sonunda şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:
 Sizler benim hakkımda sorulacaksınız. Peki, ne diyeceksiniz?’ dediler ki: ‘Şehadet ederiz ki sen tebliğ ettin, görevini eda ettin ve nasihat ettin’ bunun üzerine işaret parmağını semaya kaldırdı. İşaret parmağını döndürüyor ve insanlara işaret ederek: ‘Allah’ım! Şahit ol! Allah’ım! Şahit ol!’ dedi. Bunu üç defa söyledi.” “Nitekim O’nu, O’nun hakkında kabul edilmesi gerekenleri, O’nun için imkânsız olanları bütün insanlardan daha iyi bilen (son Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem) O’na böylece işaret etmiştir: Hiçbir kimsenin benzeri bir topluluğun etrafında bulunmadığı, o en büyük topluluğun bir araya geldiği, en büyük günde ve en büyük yerde onlara demişti… Biz adeta o değerli parmağın Yüce Allah’a doğru kaldırılmış olduğunu görüyor; o şerefli dilin parmağını kaldırdığı zata ‘şahid ol Allah’ım’ diye seslendiğini işitiyor gibiyiz.”

iiiiiiiiii- Allah Azze ve Celle’nın yedi kat göklerin üstünde olduğu beyan edilmiştir. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem, Benî Kureyza kabilesi hakkında savaşa katılanların öldürülüp mallarının ve zürriyetlerinin taksim edilmesine hükmettiğinde Sa‘d b. Mu‘âz -Allah ondan razı olsun-’ya şöyle buyurmuştur:
 Onlar hakkında yedi kat semanın üzerindeki Allah’ın hükmüyle hükmettin.’
İmam Şafî‘î’nin ashâbının büyüklerinden biri, Yüce Allah’ın zatıyla mahlûkatından yüksek oluşuna dair Allah’ın Kitâbı’ndan binden fazla delil zikretmiştir.
Allah Azze ve Celle’nın zatıyla mahlûkatından yüksekte oluşunu ispat eden bütün bu mütevatir ve apaçık şer‘î delillerin gelmiş olmasına rağmen, Mutezile ve Eş‘ârîlerin çoğu gibi Muattıla bunları kabul etmemişler, Allah Azze ve Celle’nın bu sıfatını ispat eden deliller karşısında Yunan Felsefesinden miras aldıkları Kelam ilmine tutunarak aklî şüpheleri nasların önüne geçirmişlerdir. Böylece beşerî akılları Allah’ın Kitâbı ve Rasûlü’in Sünneti üzerine hâkim kılmışlardır. Bu, dosdoğru yoldan açık bir sapmadır. İmam Şafî‘î: ‘Kelama bulaşıp da kurtulan kimse görmedim’ derken ne kadar doğru söylemiş!
Seleften hiçbirisi: ‘Allah semada değildir’ demediği gibi: ‘Allah zatıyla her yerdedir’ ve: ‘Her mekân O’na nisbetle eşittir’ de dememiştir.
Fıtrat deliline gelince: Bütün kullar tabiatleri gereği Allah Azze ve Celle’ya dua etmek ve yakarmak istedikleri zaman ellerini kaldırırlar ve kalplerini yukarıya yönlendirirler. Allah Azze ve Celle kullarının kalplerini duada yukarıya yönelecek fıtratta yaratmıştır. Bu da Allah Azze ve Celle’nın zatıyla bütün mahlûkatının üstünde olduğunu göstermektedir.