www.musluman.biz

10 Mart 2012 Cumartesi

Âlem, Yokluktan Sonra Ortaya Çıkmıştır

Huseyin Ebu Emre - Harun Yildirim - ahlak ve imani dersler

Âlem, Yokluktan Sonra Ortaya Çıkmıştır

Soru:

Şu söz doğru mudur? Bu sözde akide ile alakalı sakıncalar var mıdır? Bilinmelidir ki bu iki beyit Zebd ibnu Raslan’a âittir. “Şunu kalbile yakinen çok iyi bil ki, Allah Azze ve Celle bu âlemi yokluktan sonra ortaya çıkardı. İlah’ın ona ihtiyacı olduğu için değil. Şayet onu terk etmek isteseydi, ona hiç başlamazdı.” Bu konuda beni aydınlatın. Allah ecriniz versin.

Cevap:

Bu iki beyitin manası sahihtir ve bir mahzuru yoktur. Üç konuyu içine almıştır:

Birincisi: İlim, yokluktan sonra mahluktur, sonradan olmadır. Hiç şüphe yoktur ki, bu haktır. Allah’tan başka her şey mahluktur, yok iken olmuştur. Allah Azze ve Celle’nin buyurduğu gibi:

( اللَّهُ خَالِقُ كُلِّ شَيْءٍ وَهُوَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ وَكِيلٌ ) 

«Allah, her şeyin yaratıcısıdır; O, her şeye vekildir.» (Zumer: 62)
Şeyhul İslam İbnu Teymiyye -Allah ona rahmet etsin- şöyle dedi:

“Mahlukun, ancak yaratıcı olan Allah Subhânehû ve Teâlâ tarafından varedilmesi haktır. Sonra, bütün kâinatın yaratıcısı, Rabbi ve sahibi Allah’tır. Her şey, ancak O’nun kudreti, dilemesi ve yaratması ile olur. Allah Subhânehû ve Teâlâ her şeyin yaratıcısıdır.”

[Mecmû’ul-Fetâvâ: 2/27]

Yine Şeyhul-İslam İbnu Teymiyye -Allah ona rahmet etsin- şöyle dedi:

“Filozof ve başkalarından aklı başında olanlar, akla uygun bir şekilde, onun, peygamberlerin getirdiklerine yardımcı olduğunu, kendi milletlerine uydurdukları sözlerine muhalif olduğu halde bunu söylemişlerdir. Yine, şeriat ve sarih akıl ile bilinenler, Allah ile beraber alemin ezeli olduğunu söyleyen Dehriye inanışında olan ateist filozoflara reddiyedir. Bununla beraber, âlemin ezeli olduğu sözü, aklı başında kimselerin çoğunluğunun söz birliği ile bâtıldır. Bunun batıl olduğunu, bir millet değil, bilakis bütün milletler söylemişlerdir. Mecusiler; müşriklerden: Arap müşrikleri, Hindistan müşrikleri ve diğer milletler, meşhur filozoflar, hepsi de yok iken var edilmiş, sonradan yaratılmış olduğunu, bununla beraber, onların tamamı, her şeyi yaratanın Allah olduğunu, bu âlemin hepsinin mahlûk/yaratılmış olduğunu ve Allah Azze ve Celle’nin, onun yaratıcısı ve Rabbi olduğunu itiraf ediyorlardı.”

[Mecmû’ul-Fetâvâ: 5/565]

İkincisi: Allah Azze ve Celle, âlemi, ona muhtaç olmaksızın yaratmıştır. Yine bu haktır ve bunda hiçbir şüphe yoktur. Muhakkak ki Allah Subhânehû ve Teâlâ, Ğaniy’dir, her şeyden müstağnidir, O’ndan başkası ise fakirdir ve Allah Azze ve Celle’ye muhtaçtır. Allah Subhânehû ve Teâlâ’nın burduğu gibi:

( يَا أَيُّهَا النَّاسُ أَنْتُمُ الْفُقَرَاءُ إِلَى اللَّهِ وَاللَّهُ هُوَ الْغَنِيُّ الْحَمِيدُ )

«Ey insanlar! Siz Allah'a muhtaçsınız; her şeyden müstağni ve dâima hamd edilmeye lâyık olan da işte O, Allah'tır.» (Fâtir: 15)

Şeyh İbnu Sa’di -Allah ona rahmet etsin- tefsirinde (687) şöyle dedi:

Allah Azze ve Celle burada bütün insanlara hitap ediyor, onların vasıfları ve hallerini onlara haber vererek, onların her açıdan Allah’a karşı fakir olduklarını, her şeyleri ile Allah’a muhtaç olduklarını beyan ediyor.

Yaratmada Allah’a muhtaçtırlar. Şayet Allah onları yaratmasaydı, onlar var olamazlardı.

Bedende güç, kuvvet, organlar ve uzuvların tertiplenmesinde, hazırlanmasında Allah’a muhtaçtırlar. Şayet bunlar olmasaydı, insan, hiçbir işi yapamazdı.

Gözüken ve gözükmeyen nimetler ve rızıkların temininde Allah’ın yardımına muhtaçtırlar. Şayet Allah Azze ve Celle’nin fazlı, ihsanı ve işleri kolaylaştırması olmasaydı, nimetlerden ve rızıklardan hiçbiri onlara ulaşamazdı.

Düşmanlardan intikam almada, sevilmeyeni def etmede, zorluk ve meşakkati savmada Allah’a muhtaçtırlar. Şayet Allah Azze ve Celle, bunları onları başlarından savmaz, onları sıkıntılardan kurtarmaz, onların zorluklarını kolaylaştırmaz ise, onların başlarındaki her türlü kötülük, zorluklar ve şiddetler devam eder giderdi.

Eğitim, terbiye ve öğretimin her çeşidinde, düzenlemenin her çeşidinde Allah’a muhtaçtırlar.

O’nu ilah edinmelerinde, O’nu birlemelerinde, O’na ibadet etmelerinde ve kullukta, ihlasta insanlar Allah’a muhtaçtırlar. Şayet Allah Azze ve Celle, insanları buna muvaffak kılmasaydı, muhakkak onlar helak olurlardı. Onların ruhları, halleri ve kalpleri bozulur, fesada uğrardı.

Bilmedikleri şeyleri öğrenmelerinde ve kendilerini ıslah eden amelleri işlemelerinde insanlar Allah’a muhtaçtırlar. Şayet Allah Azze ve Celle insanları, bilmedikleri şeyleri öğrenmelerinde muvaffak kılması olmasaydı, onlar ıslah olamazlar, hallerini düzeltemezlerdi.

İnsanlar her açıdan muhtaç olduklarını bilseler de bilmeseler de onlar Allah’a muhtaçtırlar. Lâkin, her türlü dünya ve âhiret işinde Allah’a muhtaç olduğunu müşahede etmekte devam etmekte muvaffak kılınan, O’na boyun eğen, Allah’tan, bir göz açıp kapayıncaya kadar dahi kendi nefsine bırakmamasını dileyen, her işinde kendisine yardım etmesini Allah’tan isteyen, her anında bu manada, bu duygularla yaşayan kimse, bir ananın çocuğuna olan merhametinden daha merhametli olan Rabbisi ve İlahı’ndan tam bir şekilde yardım görmeye daha layıktır.

«Her şeyden müstağni ve dâima hamd edilmeye lâyık olan da işte O, Allah'tır.» Yani Allah Azze ve Celle her yönden her şeyden müstağnidir, her şey O’na muhtaçtır. Yarattıklarının ihtiyaç duyduğu şeyler O ihtiyaç duymaz. Kullarının muhtaç olduğu şeylere O muhtaç olmaz. Bu, sıfatının kemalindendir.

Allah Azze ve Celle’nin kullarından müstağni olmasından biri de, dünyada ve âhirette yarattıklarından müstağni olmasındandır. Zatında ve isimlerinde Hamîd olandır. Çünkü en güzel isimler ve yüze sıfatlar O’nundur. O yücedir. Yine O, fiilleri ile kullarından müstağnidir. Çünkü fiilleri, fazilettir, ihsandır, adalettir, hikmet ve rahmettir. Yine emir ve yasaklarında kullarından müstağnidir. Onda olan ve ondan olan şeylerde Hamîd’dir. O, müstağni olmasında Hamîd’dir, hamdinde Ğaniy olandır.” (Şeyh Sa’di’nin sözleri burada bitti.)

İmam Tahavi -Allah ona rahmet etsin- meşhur “Akidetut-Tahâviyye” adlı kitabında şöyle dedi:

“Böyledir, çünkü O, her şeye kadirdir. Her şey O’na muhtaçtır. Her iş, O’na kolaydır. O, hiçbir şeye muhtaç değildir. O, hakkıyla işiten ve hakkıyla görendir.”

Üçüncü olarak: “Şayet onu terk etmek isteseydi, ona hiç başlamazdı” sözünün içerdiği manaya gelince: Muhakkak ki Allah Azze ve Celle, dilediğini yapandır. Filozofların “şayet dileseydi âlemi yaratmazdı” dedikleri gibi zatında zorlayıcı yoktur. Lâkin Allah Azze ve Celle onu dilemesi ve seçmesiyle âlemi yaratmıştır. Allah Azze ve Celle’nin buyurduğu gibi: « İstediğini mutlaka yapandır.» (Buruc: 16) « Rabbın dilediğini yaratır ve seçer» (Kasas: 68)

En iyisini bilen Allah’tır.