www.musluman.biz

10 Mart 2012 Cumartesi

Şayet Bir Müslüman’da Bazı Şüpheler Varsa, Herhangi Bir Mucizenin Sıhhatinden Sorması Ona Zarar Verir mi?

Huseyin Ebu Emre - Harun Yildirim - ahlak ve imani dersler

Şayet Bir Müslüman’da Bazı Şüpheler Varsa, Herhangi Bir Mucizenin Sıhhatinden Sorması Ona Zarar Verir mi?

Soru:                                                   

Şayet bir müslümanda İslam ve peygamber hakkında bazı şüpheler varsa, kalbini kaplayan bu şüphelerden giderilip kalbinin mutmain olmasını talep eder, peygamberin gösterdiği bazı mucizelerin sıhhatini sorarsa, bu onu İslam dairesinden çıkarır mı? Allah Azze ve Celle bunun gibi günahları affeder mi?


Cevap:

Hamd, Allah’a mahsustur.

Bir Müslümanın, İslam ve hidayet üzere olduğu için Allah’a hamd etmesi gerekir. Allah Azze ve Celle’nin buyurduğu gibi:

 ( أَوَمَنْ كَانَ مَيْتًا فَأَحْيَيْنَاهُ وَجَعَلْنَا لَهُ نُورًا يَمْشِي بِهِ فِي النَّاسِ كَمَنْ مَثَلُهُ فِي الظُّلُمَاتِ لَيْسَ بِخَارِجٍ مِنْهَا كَذَلِكَ زُيِّنَ لِلْكَافِرِينَ مَا كَانُوا يَعْمَلُونَ )

«Ölü iken dirilttiğimiz, insanlar arasında kendisi ile yürüyeceği bir nur verdiğimiz kimse, karanlıklar içinde kalıp ondan çıkamayan kimse gibi olur mu? İşte, kâfirlere yapmış oldukları şeyler böyle cazip gösterilmiştir.» (Enam: 122)

( أَفَمَنْ شَرَحَ اللَّهُ صَدْرَهُ لِلْإِسْلَامِ فَهُوَ عَلَى نُورٍ مِنْ رَبِّهِ فَوَيْلٌ لِلْقَاسِيَةِ قُلُوبُهُمْ مِنْ ذِكْرِ اللَّهِ أُولَئِكَ فِي ضَلَالٍ مُبِينٍ )

«Allah’ın, göğsünü İslam’a açtığı kimse Rabbinden gelen bir nur üzerinde değil midir? Kalpleri, Allah’ın zikrine karşı katılaşmış olanlara yazıklar olsun. Bunlar, apaçık bir sapıklık içindedirler.» (Zumer: 22)

( وَلَوْلَا فَضْلُ اللَّهِ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَتُهُ مَا زَكَى مِنْكُمْ مِنْ أَحَدٍ أَبَدًا وَلَكِنَّ اللَّهَ يُزَكِّي مَنْ يَشَاءُ )

«Şayet üzerinizde Allah’ın lutfu ve merhameti olmasaydı, içinizden hiçbiri, ebediyyen temize çıkmazdı. Fakat Allah, dilediğini temize çıkarır.» (Nur: 21)

Şayet bir Müslüman, çevresine bir baksa, müşriklerin, putperestlerin, hıristiyanların ve başkalarının ne hal üzere olduklarını düşünse, muhakkak ki Allah’ın, üzerine olan fazlının farına varırdı.

Bununla beraber, bir müslümana, ilminin azlığından veya da kendisini şüpheye düşürecek kimselerin varlığından bazı şüpheler musallat olabilir. İşte o zaman, ilim ehline sorarak, Allah Azze ve Celle’nin Peygamberi sallallahu aleyhi ve sellemin sözlerini düşünerek, Allah Rasûlu sallallahu aleyhi ve sellemin hayatı, işaret ve mucizelere bakarak şüpheyi gidermesi gerekir. Ancak bu şekilde imanı artar, kalp mutmain olur ve göğüs genişler.

Aynı şekilde eminliğinin ve istikrarının artması için bir mucizeden ve onun sıhhatinden sormasında bir sakınca yoktur. Onun bu sorusu İslam Dini sınırlarından çıkma sayılmaz. Lakin o şüphede ısrarcı davranmaktan veya Allah korusun namazı terk etmek gibi amel işlemeyi terk etmekten sakınması gerekir. Çünkü namazı terk etmek, alimlerin tercih edilen iki sözüne göre küfürdür, kişiyi İslam dairesinden dışarı çıkarır. Bir müslümanın şunu çok iyi bilmesi gerekir ki, ne kadar günah işlerse işlesin, sonra tövbe eder, Allah Azze ve Celle’den bağışlanma dilerse, günahı ne olursa olsun Allah Azze ve Celle onu bağışlar. Allah Azze ve Celle, zamanlarını küfür, şirk ve Allah yolundan insanları alıkoymakla geçiren kimselerin tövbelerini kabul etmiştir. Sonra o küfür ve şirk içinde yaşayan insanlar, insanları doğru yola çağıran imamlar, karanlığı aydınlatan ışıklar, hak ve istikamet yolunu aydınlatan fenerler olmuşlardır. Allah Azze ve Celle şöyle buyurdu:

( أَلَمْ يَعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ هُوَ يَقْبَلُ التَّوْبَةَ عَنْ عِبَادِهِ وَيَأْخُذُ الصَّدَقَاتِ وَأَنَّ اللَّهَ هُوَ التَّوَّابُ الرَّحِيمُ )

«Onlar, kullarının tövbesini kabul edenin ve sadakalarını alanın Allah olduğunu bilmiyorlar mı? Evet, tövbeleri kabul eden, (kulları için) çok merhametli olan Allah’tır.» (Tevbe: 104)

( وَهُوَ الَّذِي يَقْبَلُ التَّوْبَةَ عَنْ عِبَادِهِ وَيَعْفُو عَنِ السَّيِّئَاتِ وَيَعْلَمُ مَا تَفْعَلُونَ )

«Kullarından sadır olacak tövbeleri kabul eden, günahları bağışlayan ve yaptıklarını bilen O’dur.» (Şûrâ: 25) 

Bir kulun yapmış olduğu günahı ne kadar büyük olursa olsun, muhakkak ki Allah Azze ve Celle’nin af ve mağfireti ondan daha yücedir. Şu beyitleri söyleyen ne güzel de söylemiştir:

Ey Rabbim! Şayet çokça büyük günah işlemiş isem de
Şunu çok iyi bilmişimdir ki, muhakkak Sen’in affın daha yücedir.
Şayet Sen’den, ancak iyilik sahibi olandan başkası ümit etmeyecekse
Günah işleyen kimse Sana nasıl dua edip ümit edecektir?

Bu şüpheli şeylerle imtihan olunan kimseye, Kurânı Kerim’e uygun hareket etmesini nasihat ederiz. Hiç şüphe yok ki, Kurânı Kerim onun için ilaç ve şifadır. Allah Azze ve Celle’nin buyurduğu gibi:

( وَنُنَزِّلُ مِنَ الْقُرْآنِ مَا هُوَ شِفَاءٌ وَرَحْمَةٌ لِلْمُؤْمِنِينَ وَلَا يَزِيدُ الظَّالِمِينَ إِلَّا خَسَارًا )

«Biz Kurân’da, müminler için şifa ve rahmet olan âyetler indiriyoruz. O, zalimlerin ise, hüsranını artırır.» (İsra: 82)

Böyle bir kimse, kendisini Allah’a teslim etmelidir. İçindeki endişe ve kaygısını, sıkıntılarını gidermesi, kalbini aydınlatması ve kendisinden şeytanın hilesini gidermesi için Allah Azze ve Celle’ye dua edip yalvarması gerekir.

Şayet onun şek ve şüphesi belli bir şüphe üzerine kurulu ise, onu ilim ehline sorması gerekir. Muhakkak ki İslam Dini, hiçbir şek ve şüpheyi kabul etmeyen bir dindir.

Şayet, belli bir şüpheye bağlı olmayan bir vesvese gelir ise, bunun ilacı, Allah Azze ve Celle’yi çokça anmak, itaat, sığınma, sürekli onunla meşgul olma ve O’ndan gafil olmamaktır.

Bunun için (12315) numaralı soru ve cevaba bakılabilinir.

Allah Azze ve Celle’den herkesi sevdiği ve razı olduğu amellerde muvaffak kılmasını niyaz ederiz.

En iyisini bilen Allah’tır.