www.musluman.biz

10 Mart 2012 Cumartesi

Allah Teala’nın İki Elinin İspatı

Huseyin Ebu Emre - Harun Yildirim - ahlak ve imani dersler

  Allah Teala’nın İki Elinin İspatı
Allah Teala’nın iki elini ispat için iki ayet zikredilmiştir:
Birinci ayet: “İki elimle yarattığım insana secde etmekten seni alıkoyan nedir?” (Sad 75)
* “Sana engel olan nedir?”: Bu hitap iblisedir.
* “Mâ” Azarlamak için soru edatıdır. Yani “Secde etmene hangi şey engel oldu?” demektir.
* “İki elimle yarattığıma”: Burada “Yarattığım kimseye” denilmemiştir. Zira burada kastedilen Adem aleyhisselam’dır. Şahsı bakımından değil, bu konuda Adem’e kimsenin ortak olmaması bakımından böyle nitelemiştir. Allah yalnızca onu iki eliyle yaratmıştır.
Bu yüzden İblis Adem’in mertebesine ulaşmak ve onun kıymetini düşürmek istediğinden şöyle demiştir:
 “Çamurdan yarattığın kimseye secde mi edeyim?” (İsra 61)
Bizler “mâ” edatının akıl sahibi olmayan şeyler hakkında kullanıldığını kabul ederiz. Zira burada şahsın kendisi değil, sıfatın manası sözkonusu edilmektedir. Bundan dolayı Allah Teala şöyle buyurmuştur:
 “Sizin için uygun olan kadınlarla … evlenin” (Nisa 3) Burada “men” denilmemiş, “mâ” denilmiştir. Zira burada kadının kendisi değil sıfatı kastedilmiştir.
Burada “limâ halaktu/yarattığım” buyrulmuştur. Yani “İki elimle yaratarak ona ikramda bulunmuş olmam büyük bir niteliktir” demektir. İnsanın kendisinin kastedileceği şekilde “limen halaktu/yarattığım kimse” denilmemiştir. 
* “İki elimle yarattığım”: Bu tıpkı “Kalemle açtım” diyenin sözü gibidir. Kalem açma aletidir. Şunu elimle yaptım dediğinde de burada el yapma aletidir.
 “İki elimle yarattığım” yani; Allah Azze ve Celle Adem’i eliyle yaratmıştır. Burada “iki elimle” buyurmuştur. Bu tesniye/ikil sigadır. Nispetten dolayı tenvinin düşmesi gibi, tesniyeden de “nun” harfi düşmüştür. Biz, ikil kelimenin ve cem’i müzekker salim’in irabını yaparken deriz ki tekil isimde tenvinin yerini nun harfi alır. Bedel olan harf, yerine geçtiğinin hükmünü alır. Aynı şekilde nispet durumunda tenvin düşürüldüğü gibi tesniyede/ikilde ve çoğulda da nun harfi düşürülür.
Bu ayette Allah’ın eliyle yarattığı Adem aleyhisselam’a secdeyi terk etmedinden dolayı iblise azarlama vardır.
Burada “lima halaktu/yarattığım” ifadesinde yaratma sıfatının ispatı vardır.
Yine Allah Subhanehu ve Teala’nın iki elinin ispatı vardır. Burada yaratma fiilinin zikredilmesi gibi Allah Teala bu iki eliyle fiilde bulunur. Bu iki el ile tutar:
 “Allah'ı gerektiği gibi takdir edememişlerdir. Kıyamet günü, yeryüzü bütünüyle O'nun kabzasında, gökler de elinde dürülmüş olacaktır.” (Zümer 67) Bu iki eliyle alır. Zira Allah Teala sadakayı alır ve insanın at yavrusunu büyüttüğü gibi büyütür.  
“İki elimle yarattığım” sözünde yine Adem aleyhisselam’ı şereflendirme vardır. Zira Allah onu eliyle yaratmıştır.
İlim ehli şöyle demişlerdir: Allah Tevrat’ı eliyle yazdı, Adn cennetinin fidanlarını eliyle dikti.
Bu üç şey Allah Teala’nın eliyle olmuştur.
Umarız ki Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’in şu hadisini gördüğümüzde bu alakayı unutmayız:
 “Şüphesiz Allah Ademi sureti üzere yaratmıştır”  Bunun açıklanmasında sahih olan iki açıklamadan birini zikrederiz. Allah Teala Adem aleyhisselam’ı kendisinin seçtiği ve özendiği suret üzere yaratmıştır. Bu yüzden Allah, şereflendirmek ve kıymetlendirmek için kendisine nispet etmiştir. Bu tıpkı devenin, beyt/kabenin ve mescidlerin Allah’a nispet edilmesi gibidir. İkinci görüş ise şöyledir: Bu hakiki surettir. Bundan dolayı mahluka benzetmek gerekmez.
İkinci ayet:
 “Yahudîler "Allah'ın eli çok sıkıdır' demektedirler Bu söylediklerinden dolayı onların elleri bağlansın ve lanete uğrasınlar. Hayır, Allah'ın her iki eli de açıktır ve nasıl dilerse öyle verir.” (Maide 64)
* “Yahudiler”: Musa aleyhisselam’a tabi olanlardır.
Yahudi diye isimlendirilmelerinin sebebi olarak şu söylenmiştir: Çünkü onlar şöyle dediler:
 “Biz sana tövbe ettik” (A’raf 156) Buna göre isim arapçadır.
Yine şöyle denilmiştir: “Bu kelimenin aslı, Yakub aleyhisselam’ın oğullarından Yahuza’nın ismidir. Yahudiler ona nispet edilirler. Lakin i’rabda zel harfi dal harfine dönmüş ve Yahudiler denilmiştir.
Kelimenin aslı hangisi olursa olsun bizim için önemli değildir.
Lakin bizler Yahudilerin İsrailoğullarından olduklarını, Musa aleyhisselam’a tabi olduklarını biliriz.
Bu yahudiler inatçılık ve nefret bakımından insanların en şiddetlileridirler. Firavun taşkınlık yapıp onlara musallat edilince bu tabiat onların nefislerine yerleşti. İnsanlara karşı en inatçı kimseler oldular. Hatta yaratıcı Azze ve Celle’ye karşı da böyle oldular. Allah Teala onları kusurlu niteliklerle vasıflamış ve onları kötülemiştir. Onlar buna layıktırlar.
* “Allah’ın eli çok sıkıdır” demektedirler”: Yani infak/harcama yapmaz dediler. Nitekim Allah Teala şöyle buyurmuştur:
 “Elini boynuna asıp bağlama” (İsra 29) Yani infaktan/harcamadan alıkoyma.
Şöyle dediler:
 “Allah fakirdir!” (Al-i İmran 181)
“Allah’ın eli çok sıkıdır” demelerine gelince, onlar şöyle demişlerdir: “Şayet eli sıkı olmasaydı bütün insanlar zengin olurlardı. Zeyd’e karşı cömert iken Amr’a karşı cömert değildir. Bu eli sıkılık ve harcama yapmamaktır”
“Allah fakirdir” dediler. Zira Allah şöyle buyurmuştur:
 “Allah'a güzel bir ödünç verip da Allah'ın da onun karşılığını kat kat artırarak vereceği hani kim vardır?” (Bakara 245) Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e: “Ey Muhammed! Rabbin fakirliğe düştü ki bizden borç istiyor” dediler. Allah onları kahretsin!!!
Yine Yahudiler dediler ki: “Şüphesiz Allah acizdir. Zira göklerle yeri yarattığı zaman  cumartesi günü istirahat etmiş, o günü tatil ve bayram günü kılmıştır” Böylece cumartesi gününü bayram edindiler. Allah onları kahretsin!!!
* Burada Allah Azze ve Celle şöyle buyuruyor: “Yahudîler "Allah'ın eli çok sıkıdır' demektedirler” Burada el kelimesi tekil gelmiştir. Zira tek el, iki elin bağışına göre daha az bağışta bulunur. Bu yüzden bunun cevabı ikili ve bolluk sıfatıyla geliyor: “Hayır, Allah'ın her iki eli de açıktır”
* Allah’ı bu kusurla niteledikleri için Allah onları söyledikleriyle cezalandırarak: “Elleri bağlanasılar” buyurmuştur. Yani infaktan/harcama yapmaktan engellenmişlerdir. Bu yüzden insanların mal toplama ve bağışta bulunmama konusunda en şiddetlileri Yahudiler olmuştur. Onlar Allah’ın en cimri kullarıdır. Mal talebinde en aç gözlü olanlar onlardır. Bir kuruş infak etmeleri mümkün değildir. Ancak onlar bunun karşılığını nakit olarak kazanacaklarını zannediyorlar. Şu an görüyoruz ki onların büyük cemiyetleri vardır. Lakin bu cemiyetler ve bağışların arkasında çok daha fazlasını istemektedirler. Dünyaya hükmetmeyi dilemektedirler.
Öyleyse, ey insan! Allah Teala’nın: “Elleri bağlanasılar” sözüyle, bugün Yahudilerin içinde bulunduğu durumu nasıl birleştirebiliriz?” deme! Zira onlar ancak daha fazlasını kazanmak için veren bir kavimdir.
* “Söylediklerinden dolayı onlara lanet olsun”: Yani Allah Azze ve Celle’nin rahmetinden kovulup uzaklaştırılsınlar. Şüphesiz bela söze bağlıdır. Onlar Allah’ı eli sıkılıkla nitelediklerinden dolayı rahmetinden kovulup uzaklaştırılmışlardır. Onlara: “Eğer Allah sizin dediğiniz gibi infak etmiyorsa, O’nun rahmetinden uzak olun, ta ki onun cömertliği size ulaşmasın” denilir. Onlar iki şeyle cezalandırılmışlardır:
1- Allah Teala’yı suçladıkları niteliklerin kendilerine dönerek sıfatlarının değişmesi. “Elleri bağlanasılar” sözüyle bu gerçekleşmiştir.
2- Sözlerinin gereği ile sorumlu tutulmaları ve Allah’ın rahmetinden uzaklaştırılmaları. Öyle ki, Allah’ın cömertliği, keremi ve lütfundan bir şey bulamazlar.
* Sonra Allah Teala onların iddialarını şöyle buyurarak iptal ediyor: “Hayır, O’nun iki eli de açıktır”
 * “Hayır” kelimesi burada onların iddiasını iptal etmek içindir.
İfadenin nasıl farklılaştığına bakın: “Bilakis O’nun iki eli de açıktır.” Zira makam cömertlikle övme makamıdır. İki el ile vermek, tek ile vermekten daha mükemmeldir.
* “İkisi de açıktır”: onların “sıkıdır” sözlerinin zıddıdır. Allah Teala’nın iki eli açık ve bolca verendir.
Nitekim Nebi sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
 “Allah’ın eli doludur, gece ve gündüz cömerttir (çokça verir). Göklerle yerin yaratılmasından beri neler bağışladığını görmüyor musunuz. Şüphesiz bu sağ elinde olanları hiç azaltmaz.” 
Allah’ın göklerle yeri yaratmasından beri neler verdiğini kim sayabilir? Hiçkimse sayamaz. Bununla beraber O’nun sağ elinde bulunanlar da eksilmez.
Bu tıpkı Allah Teala’nın şu kudsi hadisteki sözü gibidir:
 “Ey kullarım! Öncekileriniz ve sonrakileriniz, insanınız ve cinniniz hep bir anda benden isteseniz, her insana istediğini veririm. Bu katımda olanı sadece, denize sokulan iğnenin eksilttiği kadar eksiltir.”
Denize daldırıp çıkardığımız iğneye bakalım, denizden asla bir şey eksiltmez. Bu ifade, eksilmenin meydana gelmediğini belirtmede mubalağa içindir. Zira bu şekilde denizin eksilmeyeceği bilinen bir şeydir. Bu şekilde denizin eksilmesi imkansızdır. Aynı şekilde Allah Azze ve Celle’nin mülkü de, her insan ve her cinnin bir anda Allah’tan istedikleri şeyleri vermesiyle eksilmez.
“Evet, O’nun mülkünden bir şey eksilmez. Zira mülkünden yine mülküne intikal etmektedir” deme. Zira kastedilenin bu olmasına imkan yoktur. Çünkü şayet bu kastedilseydi bu boş ve gereksiz bir söz olurdu.
Lakin anlamı şudur: “Verilen bu büyük bağışların Allah’ın mülkünden çıktığı farz edilse, bu O’nun mülkünden bir şey eksiltmezdi.”
Şayet ilk anlamda olsaydı bunun bir faydası olmazdı. Bilinmektedir ki, senin on riyalin olsa, onu sağ cebinden sol cebine koysan, birisi de: “Malın azalmadı dese” elbette bunun gereksiz bir söz olduğu söylenirdi.
Önemli olan, anlamın şunu ifade etmesidir; şayet isteyenlere bu verilenler, O’nun mülkünden çıksa elbette Allah Subhanehu ve Teala onu eksiltmez.
Allah Teala’nın bağışı bizim kazandığımız dirhemler ve mallar değildir. Bilakis kavuştuğumuz bütün nimetler Allah Teala’dandır. Bunların dinle ilgili veya dünya ile ilgili nimetler olması fark etmez. Yağmur taneleri Allah Teala’nın bize bağışındandır. Bitki taneleri Allah’ın bize bağışındandır.
Bundan sonra – Allah onlara lanet etsin – Yahudilerin dediği gibi “Allah’ın eli çok sıkıdır” denilebilir mi?
Hayır vallahi! Bilakis “Şüphesiz Allah Azze ve Celle’nin iki eli de sayılamayan, hesap edilemeyen bağışlarla ve nimetlerle açıktır” denilir.
Lakin eğer “Zeyd’e veriyor da neden Amr’a vermiyor?” derlerse,
Deriz ki: Şüphesiz Allah Teala’nın mutlak yetkisi ve ileri derecede hikmeti vardır. Bu yüzden onların şüphelerine cevap olarak şöyle buyurmuştur: “Nasıl dilerse öyle verir” İnsanlardan kimine çok, kimine az ve kimine de orta yollu verilmiştir. Bunlar Allah’ın hikmetinin gereğine tâbîdir. Kendisine az verilen kimse, bir başka açıdan Allah’ın lütfundan mahrum değildir. Allah ona sıhhat, işitme, görme, akıl ve sayılamayan bir çok diğer nimetler vermiştir. Lakin Yahudiler taşkınlıkları ve düşmanlıkları sebebiyle Allah’ı noksan sıfatlardan tenzih etmemişler ve “Allah’ın eli çok sıkıdır” demişlerdir.
Geçen iki ayette Allah Azze ve Celle’nin iki el sıfatının ispatı vardır.
Lakin bir kimse şöyle diyebilir: “Şüphesiz Allah’ın ikiden fazla eli vardır. Çünkü şöyle buyurmuştur:
 “O müşrikler, ellerimizin yapıp da kendileri için yarattığımız şu hayvanları hiç görmüyorlar mı?” (Yasin 71) Burada “ellerimiz” kelimesi çoğuldur. Biz de bu çoğul ifadeyi delil almalıyız. Zira bunu çoğul alırsak iki el ve fazlasını ispat etmemiz gerekir. Bunun cevabı nedir?”
Bunun cevabı şöyle denilmesidir: El kelimesi tekil, ikil ve çoğul olarak gelmiştir.
Tekil olarak gelmesi genellik ifade eder. Allah için sabit olan bütün el sıfatlarını kapsar. Nispet edilen tekil elin genellik ifade etmesinin delili şu ayettir:
 “Allah'ın nimetlerini saysanız, onları sayamazsınız” (İbrahim 34) nimet kelimesi burada tekildir. Çokluğu kapsar. Zira “Onları sayamazsınız” buyrulmuştur.  Öyleyse bu, tek, bin, milyon ve milyonlar değildir.
“Allah’ın eli”: Burada geçen tekil ifade, sabit olduğu zaman daha fazla olmasına engel değildir. zira nispet edilen tekil genellik ifade eder.
İkil ve çoğula gelince, deriz ki, şüphesiz Allah’ın ancak iki eli vardır. Nitekim Kitap ve sünnette bu şekilde sabit olmuştur:
Kitaptan delili:
Sad suresinde “İki elimle yarattığım” (Sad 75) buyrulmuştur. Burada makam, şereflendirme makamıdır. Şayet Allah onu iki elden fazlasıyla yaratmış olsaydı bunu elbette zikrederdi. Zira Allah’ın bir şeyi yarattığı sıfat arttıkça onun değeri de artar.
Yine Maide suresinde “Hayır, O’nun iki eli de açıktır” (Maide 64) buyurmuştur. Bunu “Allah’ın eli” diye tekil söyleyenlere reddiye olarak söylemiştir. Makam nimetlerin çokluğunu gerektiren bir makamdır. Bağış vesileleri arttıkça bağış da artar. Şayet Allah Teala’nın iki’den fazla eli olsaydı elbette onu zikrederdi. Zira tek elin bağışı tek bağıştır. İki elin bağışı bir elden daha fazla ve daha mükemmeldir. Şayet üçüncü bir el takdir edilirse, bu daha fazla olur. Eğer Allah Teala’nın ikiden fazla eli olsaydı elbette bunu zikrederdi.
Sünnete gelince, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
 “Allah Teala gökleri sağ eliyle dürer, yeryüzü de diğer elinde olur.” 
Yine şöyle buyurmuştur:
 “Allah’ın iki eli de sağdır.”
İki elden fazlası zikredilmemiştir.
Selef, Allah Teala’nın daha fazla değil, iki eli olduğu hususunda icma etmişlerdir.
Elimizde Allah Teala’nın iki eli olduğuna dair Kur’an, sünnet ve icma delili vardır. O halde bununla, “Elimizle yaptığımız” (Yasin 71) ayetini nasıl birleştirebiliriz?
Deriz ki, iki açıdan aralarını bulabiliriz:
Ya bazı alimlerin dedikleri gibi şöyle deriz: çoğulun en azı ikidir. Bu yüzden “ellerimizle” kelimesi iki elden fazlasına delalet etmez. Yani ikiden fazla olması gerekmez. O zaman bu kelime, “Hayır, O’nun iki eli de açıktır” ayetiyle uyumludur, sorun yoktur.
Çoğulun en azının iki olduğunu söyleyenlerin delili nedir? dersen,
Cevap: Allah Teala’nın şu ayetiyle delil getirmişlerdir:
 “Ey Peygamber eşleri! Her ikiniz de Allah'a tövbe ederseniz, kalpleriniz, şüphesiz hayra yönelmiş olur.” (Tahrim 4) Onlar iki kişi idi. Kalpler ise çoğul zikredilmiştir. Kastedilen ise yalnızca iki kalptir. Zira Allah Teala şöyle buyurmuştur:
 “Allah, insanın içinde iki kalb yaratmamıştır” (Ahzab 4) Kadınlar için de böyledir.
Yine Allah Teala’nın şu sözüyle delil getirmişlerdir:
 “Eğer ölenin kardeşleri varsa, anası için altıda bir hisse vardır” (Nisa 11) Burada kardeşler kelimesi çoğuldur ama iki kardeş kastedilmiştir.
Yine cemaatle namazın iki kişiyle gerçekleşmesini de delil getirmişlerdir.
Lakin dil alimlerinin çoğunluğu: “Çoğulun en azı üçtür” demişlerdir. Bu naslarda çoğul ifade ile ikilin kastedilmesi ancak bir sebepten dolayıdır. Aksi halde çoğulun en azında asıl olan üçtür.
Yahut şöyle deriz: burada çoğul ile ta’zim/yüceltmek kastedilmiştir. Bu el yüceltilmiş, Allah Teala ikiden fazla el kastetmemiştir.
Sonra eğer burada el ile kendisinin eli bulunan zatını kastetmiştir. Nitekim Allah Teala şöyle buyurmuştur:
 “İnsanların elleriyle işledikleri yüzünden karada ve denizde fesad çıkmıştır” (Rum 41) Yani kazandıklarından dolayı demektir. El, ayak, dil veya bedenin başka bir parçasıyla işlemiş olmaları fark etmez. Lakin bu gibi ifadeler işleyen kimsenin kendisini ifade eder.
Bu yüzden deriz ki, şüphesiz hayvanları - ki burada kastedilen devedir -, Allah Teala eliyle yaratmamıştır. “Ellerimizin yaptığı” sözüyle, “iki elimle yarattığım” sözü arasında fark vardır. Sanki “İşlediğimiz” buyurmuş gibidir. Zira el ile kastedilen Allah Teala’nın eli bulunan zatıdır. “iki elimle” sözüyle kastedilen ise zat değil iki eldir.
Böylece tekil, ikil ve çoğul olarak gelen el sıfatı hakkındaki sorun giderilmiş oldu.
Şu an anlaşıldı ki tekil ve ikil ifadelerin arasını bulmak kolaydır. Zira nispet edilmiş tekil genellik ifade eder ve Allah Teala hakkında sabit olan her eli kapsar.
İkil ile çoğul arasında ise iki açı vardır:
Birincisi: Çoğul ile hakiki anlamı – üç ve daha fazlası – kastedilmemiştir. Bilakis kastedilen yüceltmedir. Nitekim Allah Teala “inna/biz”, “nahnu/biz”, “gulnâ/dedik ki” ve buna benzer sözler kullanmış olmasına rağmen O birdir. Bu yüceltme için söylenir.
Veya şöyle denilir: Çoğulun en azı ikidir. Burada çelişki yoktur.
Allah Teala’nın şu ayetine gelince:
 “Gökyüzünü kuvvetle biz bina ettik.” (Zariyat 47) Burada “eyd” kelimesi kuvvet anlamındadır. Bunun mastarı: “âde, yeîdu” şeklindedir. Anlamı kuvvetli demektir. Burada Allah’ın sıfatı olan el kastedilmemiştir. Bu yüzden Allah teala bunu kendisine nispet etmemiş “bieydiynâ/ellerimizle” dememiş, “bieydin” yani “kuvvetle” demiştir.
Bunun bir benzeri Allah Teala’nın şu sözüdür:
 “Bacaktan açıldığı gün” (Kalem 42) Selef alimleri “Bacaktan” kelimesi hakkında iki görüş belirtmişlerdir:
Birinci görüş: Burada kastedilen şiddettir.
İkinci görüş: Allah Azze ve Celle’nin bacağı kastedilmiştir.
Ayetin akışını Ebu Said radıyallahu anh hadisiyle  birlikte düşünen kimse burada kastedilenin Allah’ın bacağı olduğunu söyler. Sadece ayete bakan ise “sak/bacak” kelimesiyle şiddetin kastedildiğini söyler.
Şayet: “Siz Allah Teala’nın hakiki eli olduğunu ispat ediyorsunuz. Biz ise ancak yaratılmışların elleri olduğunu biliriz. Sizin sözünüz yaratıcıyı yaratılmışa benzetmeyi gerektirir” denilirse,
Cevap: Allah Teala için el sıfatının ispat edilmesi yaratıcıyı yaratılmışa benzetmeyi gerektirmez. Zira elin ispatı Kur’an, Sünnet ve selefin icmaı ile gelmiştir. Yaratıcının yaratılmışlara benzetilmesinin nefyine ise şeriat, akıl ve his delalet etmektedir:
Şeriatın nefyine gelince, Allah Teala şöyle buyurmuştur:
 “O'nun benzeri hiçbir şey yoktur. O, hakkıyle işitendir; hakkıyle görendir.” (Şura 11)
Akla gelince; Sıfatlarında yaratıcının yaratılmışa benzetilmesi mümkün değildir. zira bu yaratıcı için kusur sayılır.
Hisse gelince, her insan yaratılmışların ellerinin birbirlerinden farklı, büyüklük, küçüklük, genişlik ve incelik bakımlarından ayrıdırlar. Yaratılmışların ellerinin farklı olması, Allah Teala’nın elinin yaratılmışların ellerinden farklı olmasını gerektirir. Allah Subhanehu ve Teala’nın onlara benzememesi daha önceliklidir.
Allah Teala’nın elinin ispat edilmesi hususunda Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaate; Mu’tezile, Cehmiyye, Eşariler ve benzerlerinden olan ta’til ehli (isim ve sıfatları iptal eden kimseler) muhalefet etmişler ve şöyle demişlerdir:
“Allah hakkında hakiki el ispat etmek mümkün değildir. Bilakis el ile kastedilen manevî bir şeydir. O da kuvvettir. Veya el ile kastedilen nimettir. Zira Arap dilinde el kelimesi kuvvet ve nimet hakkında kullanılır.
Nevvas b. Sem’an radıyallahu anh’ın uzunca rivayet ettiği şu sahih hadiste şöyle geçmektedir:
 “Şüphesiz Allah İsa’ya şöyle vahyeder: “Ben öyle kullarımı çıkardım ki kimsenin onları öldürmeye iki eli yoktur”  bunun anlamı “Kimsenin onları öldürecek kuvveti yoktur” demektir. Onlar Ye’cuc ve Me’cuc’dür.
Elin nimet anlamına gelmesinin örneği çoktur. Bunlardan birisi, Kureyş’in elçisinin Ebu Bekr radıyallahu anh’e söylediği şu sözdür: “Benim yanımda senin elin olmasaydı sana karşılık vermezdim. Sana icabet edeceğim”  Burada el nimet anlamındadır.
Yine el-Mutenebbî şöyle demiştir:
Nice karanlık geceler vardır ki yanında bir el vardır
Mânîler’in yalan söylediğini söyler
Mânîler: Mecusilerden: “Karanlık kötülüğü, aydınlık da iyiliği yaratmıştır” diyen bir fırkadır. El-Mutenebbî diyor ki: “Gecede sana öyle çok nimetler bağışlanır ki, bunlar Manîlerin yalan söylediğine delildir. Zira gecen sana iyilik getirmiştir”
Allah’ın eli ile kastedilen nimetidir. Burada hakiki el kastedilmemiştir. Zira sen Allah için hakiki el ispat edersen bu, Allah Teala’yı cisim kabul etmeni gerektirir. Cisimleştirmek ise benzetmektir. İşte o zaman Allah Azze ve Celle’nin şu ayetinde yasakladığı duruma düşülür:
 “Allah'a meseller vermeyin” (Nahl 74)
Bizler delil bakımından senden daha mutluyuz ey hakikati ispat eden!! Biz diyoruz ki: “Allah araz’dan (sonradan olma şeylerden), parçalardan ve ihtiyaçlardan münezzehtir” böylesi secîli (uyumlu) sözü ne kitapta ne de sünnette bulamazsın.”
Bu sözlere çeşitli açılardan cevap vereceğiz:
Birincisi: Elin kuvvet veya nimet olarak açıklanması sözün zahirine aykırıdır. Delil olmadığı sürece sözün zahirine aykırı açıkalamalar reddedilir.
İkincisi: Bu açıklama selefin icmaına aykırıdır. Zira onlar el ile kastedilenin hakiki el olduğunda icma etmişlerdir.
Şayet sana: “Selefin icmaı nerede? Bana Ebu Bekir, Ömer, Osman veya Ali radıyallahu anhum’den birinden “Allah’ın eli ile kastedilen hakiki eldir” dediklerine dair tek bir söz getir” derse, ona şöyle söylerim:
“Ebu Bekir, Ömer, Osman ve Ali radıyallahu anhum’den birinden, yahut diğer sahabelerden, onlardan sonraki imamlardan birinden “El ile kastedilen kuvvet veya nimettir” dediğine dair bir sözü sen getir.”
Buna asla güç yetiremez.
Öyleyse, şayet onlara göre bu kelimenin anlamı sözün zahirine aykırı olsaydı, bunu mutlaka söylerler ve bu bize nakledilirdi. Bunu söylemediklerine göre onların sözün zahirini aldıkları ve bunda icma ettikleri anlaşılır.
Bu önemli bir kaidedir. Sahabeden Kitap ve Sünnetin zahirine aykırı bir söz nakledilmemişse, onlar bunun dışında bir şey söylememişlerdir. Zira Kuran onların dilinde nazil oldu, Nebi sallallahu aleyhi ve sellem onların dilinde hitap etti. Onların da kitap ve sünneti zahirlerine göre anlamaları kaçınılmazdır. Onlardan, zahire aykırı bir şey nakledilmemişse, onların görüşleri budur (zahiridir) demektir.
Üçüncüsü: Elin nimet veya kuvvet anlamında yorumlanmasının son derece imkansız olduğuna örneklerden birisi şu ayettir: “İki elimle yarattığım..” (Sad 75) Zira bu ayetteki iki el, nimet olarak yorumlanırsa sadece iki nimetin varlığı sözkonusu olur. Allah’ın nimetleri ise sayılamayacak kadar çoktur. Kuvvet olarak yorumlanması halinde de iki kuvvet olur. Kuvvetin ise manası bir olup sayıca artmaz. Bu cümle, iki elin nimet veya kuvvet olarak yorumlanmasının son derece imkansız olduğunu göstermektedir.
“Hayır O’nun iki eli de açıktır” (Maide 64) ayetinde kastedilenin nimet olarak yorumlanmasını mümkün görsen bile, “İki elimle yarattığım…” (Sad 75) ayetinde kastedilenin nimet olarak yorumlanması asla mümkün değildir.
Kuvvete gelince, her iki ayette de  yani “Hayır, O’nun iki eli de…” (Maide 64) ve “İki elimle yarattığım..” (Sad 75) ayetlerinde elin kuvvet olarak yorumlanması imkansızdır. Zira kuvvet sayıca artmaz.
Dördüncüsü: şayet burada kuvvet kastedilseydi Adem aleyhisselam’ın iblise karşı bir üstünlüğü sözkonusu olmazdı. Hatta eşeklere ve köpeklere karşı da bir üstünlüğü olmazdı. Zira bunların hepsi Allah’ın kuvvetiyle yaratılmıştır. Şayet el ile kuvvet kastedilmiş olsaydı, bununla iblise karşı delil getirilmesi doğru olmazdı. O zaman iblis de şöyle derdi: “Ey rabbim! Beni de kuvvetinle yarattın, Ademin bana üstünlüğü nedir ki?”
Beşincisi: Allah Azze ve Celle’nin ispat ettiği el çeşitli açılardan gelmiştir ve bunlarla nimet ve kuvvetin kastedilmiş olması imkansızdır. Allah’ın eli hakkında parmaklar, tutmak, açmak, yummak, sağ el gibi ifadeler zikredilmiştir. Bütün bunlar el ile kuvvetin kastedilmiş olmasını imkansız kılar. Zira kuvvet bu sıfatlarla sıfatlanmaz.
Buradan anlaşılıyor ki bu tahrifçilerin: “El ile kastedilen kuvvettir” şeklindeki sözleri çeşitli açılardan batıldır.
Nitekim Allah Azze ve Celle’nin sıfatlarının gaybî haberlerden olduğu ve akılla tespit edilemeyeceği, buna aklın yolunun olmadığı daha önce açıklanmıştı. Bize gereken bunları zahirleri üzerinde bırakmak ve itiraz etmemektir.