www.musluman.biz

10 Mart 2012 Cumartesi

KUR’AN VE SÜNNET PERSPEKTİFİNDEN BİD’AT KAVRAMININ ANALİZİ

Huseyin Ebu Emre - Harun Yildirim - ahlak ve imani dersler

KUR’AN VE SÜNNET PERSPEKTİFİNDEN BİD’AT KAVRAMININ ANALİZİ
Bid’at, tüm din, ekol, mezhep ve cemaatlerin şiddetle karşı koydukları önemli bir kavramdır. Müslüman kamuoyu, “Şu hareket bid’attir, şu değildir; şu hurafedir, şu değildir; şu batıl inançtır, hayır değildir.” tartışmalarıyla çalkalanmaktadır. Biat adına helaller haram, haramlar helal kılınmakta, garip ve komik sahneler sergilenmektedir. Söz gelimi bid’atle mücadele namı altında masalarda yemek yemeyi, mikrofonlarda konuşmaya, teknolojiden yararlanmayı bid’at sayanlara rastlanmaktadır.
Bid’atin Anlam Alanı
Bid’at kavramı, ilk kaynaklarda fazlaca yer almamıştır. Söz konusu eserlerde bid’atçiler hakkında Ehl-i bid’at; yani bid’atçiler karşılığında bazen Sahibu’l-bida’, Ehlü’l-ehva, Mübtedia, Ehlü’d-dalale gibi tabirler de kullanılmıştır. Bu kavramlar, ‘inanç ve davranışlarını, peygamberce tebliğ edilen ilahi buyruklara dayanmaksızın sadece beşeri görüş ve arzulara göre oluşturanlar’ anlamına gelirler. Bu terkipler ilk olarak İmam Malik’e atfedilen bazı rivayetlerde kullanılmıştır. Bu rivayetlerde Ehlü’l-Ehvâ tabiri ile Mu’tezilenin ve diğer bazı İslami fırkalara mensup kelamcıların kast edildiği görülmektedir. Bid’atçiler için Ehlü’l-Ehvâ ifadesi kullanılmış ve bir kısım tabiinin konuya ilişkin görüşleri nakledilmiştir.
A. Lügat Anlamı
Bid’at, lügatte iki anlama gelmektedir:
a. Bid’at, daha önce bir benzeri bulunmaksızın ortaya çıkarılmış şey demektir. “O gökleri ve yeri benzeri olmaksızın yaratandır.” (Bakara, 2/117). Âyette geçen bedi’ sözcüğü, herhangi bir kökü ve benzeri bulunmadan bir şeyi ortaya çıkaran anlamındadır.
b. Bid’at, yorgunluk ve bitkinlik anlamındadır. Nitekim, Ebde’atti’r-rahiletü, ifadesi yorgunluk ve bitkinlikten dolayı deve çöktü, anlamına gelir.
B. Istılah Anlamı
Bid’at için yapılan yüzlerce tariften bazısı şöyledir:
Bid’at, Sahabe ve Tabiun döneminde dinde olmadığı hâlde sonradan çıkan dindeki yeniliktir.
Bid’at, akide ve amelde Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem’in söylediği ya da uyguladığı sünnete muhalif bir şey ortaya koymaktır.
Bid’at, şeriata aykırı düşen ilave ya da noksanlardır.
Şâtibî’ye göre bid’at, şer’î gibi görülen, Allah’a daha fazla ibadet edileceği düşünülen, sonradan ortaya çıkmış yoldur. Tarifte bid’at için yol ifadesinin kullanılması, üzerinde yürünmesi ve takip edilmesinden dolayıdır. Dinde ifadesi de bid’at din adına uydurulduğundan kullanılmışıdır. Şer’î gibi görülen ifadesi Şâri’in izni olmadığı ve şeriatta belirtilmemiş olduğu hâlde ortaya konulduğundan kullanılmıştır.
Muhammed el-Accâc el-Hatib’in tarifi şöyledir: Bid’at, Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem ve ashap tarafından ortaya konulmadığı hâlde onlardan sonraki dönemlerde din ve dinin korunmasını istediği alanlarda insanların ortaya attıkları söz ve davranışlardır.
İbn Receb el-Hanbeli, bid’ati dine ilave edilen ve herhangi bir sağlam delile dayanmayan yenilikler olarak tarif eder.
İbn Hacer Askalanî ise, bid’at, Kitap ve sünnette dayanağı olmadığı hâlde dine sokulan yeniliklerdir, der.
“Dinimizde olmayan bir şeyi ihdas edenin ortaya koyduğu şey reddedilir.” Hadisinde ifade edildiği gibi, bir şeye bidat diye bilmek için onun;
a. İnanç veya ibadet konusunda olması gerekir. Muamele, yerleşim, giyim, ticaret, inşaat, onarım, mimari vs. konularda bid’at olmaz.
b. Dinî naslardan ya da ana konulardan birine muhalif olan bir şey olması gerekir.
Kur’ân ve Sünnette Bid’at Sözcüğü
A. Kur’ân’da
Bid’at kelimesinin türetildiği bede’ fiili türevi Kur’ân’da üç değişik yerde geçmektedir:
1. “O, gökleri ve yeri örneksiz yaratandır.” (Bakara,1/117).
2. “O, gökleri ve yeri örneksiz yaratandır.” (En’âm, 6/101). Bedi’ sözcüğü iki âyette de “benzersiz yaratıcı, bir misali olmaksızın yaratan, yoktan var eden” anlamında kullanılmıştır.
3. “De ki: ‘Ben peygamberlerin ilki değilim.’…” (Ahkâf, 46/9) âyetinde geçen bid’en sözcüğü de bedee fiilinin türevlerindendir. Yani, ben ilk peygamber değilim, benden önce de peygamberler gönderilmiştir. Âyette Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem’in gönderilmiş ilk peygamber olmadığı işlenmiştir. Görüldüğü gibi bede’a fiilinden türetilen bu kelimeler bid’at anlamında kullanılmamış, önceki dönemlerde olmayıp sonradan ortaya çıkan hususlar için kullanılmıştır.
B. Sünnette
Sünnette bid’at sözcüğü bazen sarih olarak; yani bid’at formuyla bazen de muhdes ifadesinde olduğu gibi başka ifadelerle kullanılmıştır. Sünnette bid’at, menfi anlamda kullanılmıştır. “Ümmetim içinde sizin ve babalarınızın duymadığı bid’atler türeten yalancı deccaller ortaya çıkacaktır.” “İşlerin en kötüsü muhdesât; yani sonradan ortaya çıkanlardır.” Hadislerde ihdas ve muhdes kelimeleri de bid’at anlamında kullanılmıştır
İnanç ve ibadetlerde Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem ve ashabının uygulamaları esas alınır. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem bunu, “Ben ve arkadaşlarımın üzerinde bulunduğu yol” diye tarif etmiştir “Ümmetim içinde yalancı deccaller türeyecektir. Siz ve babalarınızın duymadığı birtakım bid’at türü söylemlerle ortaya çıkacaklardır. Onlardan sakının, sizi fitneye düşürmesinler.” “Benden önce gelen her peygamber yapmaları için hayırdan, sakınmaları için de şerden haber vermiştir.” hadisi bu gerçeği dillendirmektedir. Ebu Zer, Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem’in uçan her kuş hakkında kendilerini bilgilendirdiğini ifade eder. “Siz dünya işlerinizi daha iyi bilirsiniz.” hadisi, tecrübe ve tekniğe dayalı konularda insanlara geniş imkânlar vermiştir. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem, bid’at ve fitne zamanında dine sarılmanın güçlüğüne dikkat çekerek, öyle dönemlerde sünnete sarılanlara elli sahabinin ecrinin verileceğini haber vermiştir.
Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem, ev plan ve projesinin nasıl yapılacağını değil, ancak evlerde nasıl mutlu olunacağını, öğretmiştir. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem’in yaptığı, en faziletli ve en güzel olanıdır; onunla yetinmek gerekir. O’nun emrine muhalefet edenler fitneye duçar olmaktan kurtulamazlar.
İslam uleması her vesileyle bid’atlere karşı çıkmayı önermiş, onları yermiş ve sünnete ittibayı özendirmişlerdir. İmam Şafiî de, “İster hayatımda ister de vefatımdan sonra sünnete muhalif olduğu anlaşılan her görüş ve eylemden beriyim.” diye vasiyette bulunmuştur.
Alimler, insanları akidevî bid’atlere davet etmenin eşkıyalık ve soygunculuktan daha kötü ve daha zararlı olduğunu ifade etmiştir. Şeytanın şiddetli direnç göstermesinden olacaktır ki eşkıyalar, yol kesenler, alkolik ve kumarbazlar, uyuşturucu tacir ve tüketicileri, sigara tiryakilerinin tövbe etmesi bid’atçilerden daha kolay olmaktadır.
Said b. Müseyyeb birini sabah namazından sonra rükû ve secdelerini fazla yaptığı iki rekât namaz kılarken görür. Onu yaptığından alıkoymaya çalışır. Adam: “Ey Said, beni namazdan da mı alıkoyuyorsun? Allah Teâlâ namazdan dolayı beni cezalandıracak mı?” deyince Said b. Müseyyeb: “Hayır, namazdan dolayı değil, sünnete uymadığın için seni cezalandıracaktır.” dedi.
Sünnete riayet edilerek yapılacak az ve sınırlı bir ibadet, bid’atle yıllarca yapılan ibadetlerden daha hayırlıdır. Bid’atle yapılan ibadet vebaldir. Fakir kalmak, sahte paraya sahip olmaktan çok yararlı ve emniyetlidir.
Düşmana karşı hazırlıklı ve müteyakkız olmak, onların silahıyla cevap vermek sünnet kapsamındadır. Düşmana mağlup olmak ve onlara el avuç açmak, komplo ve desiseleri karşısında bocalamak, onların gerisinde bulunmak, onlara mağlup olmak ise bid’attir. Başında bulunduğu şirketi batıran bir yöneticinin,“Peygamber’in zengin olmayı istememesi arzusuna göre hareket ettim” hezeyanını sünnet addetmek mümkün mü?
Her Yeniliğin Bid’at Olmayışı
Her yenilik bid’at değildir. Söz gelişi Resul-i Ekrem’in yaşadığı bölge itibariyle giydiği elbise dışında giyinmek bid’at değildir. Resul-i Ekrem, atkı takmadı; telefon, gözlük kullanmadı; kaşık ve çatalla yemek yemedi; gemiye, trene, otomobile, bisiklete, uçağa binmedi diye bunlara haram veya bid’at denilmez. Bir nasla çelişmeyen her yenilikten istifade edilir, özendirilir. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem’in risaleti tüm insanlık için yepyeni bir olaydır. Bu nedenle, genel bir hayra vesile olan, herhangi bir nasla çelişmeyen her eylem ve yenilik bid’at değildir; bilakis tavsiye edilen hayırlı çığır açma kapsamındadır, desteklenmesi ve tavsiye edilmesi gerekir. Kitap, neşriyat, matbaa ve teknolojiden yararlanma bid’at kapsamı dışındadır. Çünkü Kur’ân muarızlarına değişik yöntemlere cevap vermiş, şüphelerini izale etmiştir. Sünnet de aynı yöntemi uygulamıştır. Medrese, kervansaray, çocuk yuvaları, aş evleri, okul, hastane, üniversite, fabrika, köprü inşası da bid’at değil, bilakis Kur’ân ve sünnetin teşvik ettiği hayırda yarışma kapsamındadır.
Bid’at Çeşitleri
Bid’atler de günahlar gibi verdikleri zarar, yaptıkları tahribat yönünden büyük bid’at, küçük bid’at, inançta bid’at, amelde bid’at şeklinde tasnif edilir. Örneğin grip de kanser de hastalıktır; her ikisi hastalık paydasında birleşmektedir. Ancak verdikleri zarar ve yaptıkları etki yönüyle aynı değillerdir.
1- İslam’a verdikleri zarar bakımından bid’at
a) Bid’at-i suğrâ; hafif bidat: Herhangi bir nasla çelişmeyen bid’at çeşididir. Kandil gecelerinde, münferid olarak ibadet etmek buna misaldir.
b) Bid’at-i kübrâ: İslam akidesiyle çelişen inanç ve ibadetlerdir. İnsanın maymundan türediği inancı bu türden bir bid’attir.
2- İnanç ve amel açısından bid’at
a) İtikadî (inanca sokulan) bid’atler.
b) Amelî bid’atler.
İnanç bid’atleri, amelî bid’atlerden daha vahim ve daha sakıncalıdır; zira inanç bid’ati sahibini küfre götürebilir.
3-Amel açısından bid’at
a) Bir fiili terkten kaynaklanan bid’atler,
b) Bir fiili işlemekten kaynaklanan bid’atler. Takva ve Allah’ın rızasını elde etmek gayesiyle mubah olan yiyecek-içecekten yüz çevirmek, evlenmemek amelî bid’at örneklerindendir.
4- Sonuç itibariyle bid’at
a) Küfre götüren bid’atler,
b)Fıska götüren bid’atler.
5- Asıl itibariyle bid’at.
a) Bidat-i hakikiye.
b) Bidat-i izafiye.
6- Nispet itibariyle bid’at.
a) Mu’tezile kökenli bid’tler.
b) Haricî kökenli bid’atler.
c) Bâtinî kökenli bid’atler.
d) Felsefe kökenli bid’atler.
e) Tasavvufî bid’atler.
f) Mezhebî bid’atler.
Bid’at, genelde menfi anlamda kullanılır. Bazı âlimler, bütün bid’atler kötüdür derken, bazıları da bid’atleri şer’î hükümlerin beş kısmı arasında sayar. Söz gelişi İzz b. Abdusselam, bid’ati şer’i ahkâma paralel olarak beş kısımda inceler. Vacip, mendup, mübah, mekruh ve haram bid’atler.
Bid’at-i İzafiye
İzafiye, ekleme anlamına gelen izafe sözcüğünden türetilmiştir. Söz gelişi niyet meşrudur; ancak dil ile niyet getirmek izafe edilince bid’at-i izafiye hâlini alır; bir yönüyle meşru, diğer yönüyle de gayrimeşru hükmünü alır.
Bid’atleri tanıma ve ortaya koyma yöntem ve kaidelerinden bazılar:
İyi niyet haramı helal kılmaz. Cahiliye döneminde müşrikler ibadet kastıyla çıplak olarak Kâbe’yi tavaf eder, ıslık çalar ve alkışlarla tempo tutarlardı. Kur’ân bu hareketleri tasvip etmedi.“Kâbe’nin huzurunda namazları ise ıslık çalıp el çırpmaktan başka bir şey değildi...” (Enfal, 8/35). Kur’ân bu ifadesiyle ibadetin geçerli olabilmesi için iyi niyetin yeterli olmadığına dikkat çekmiştir. Keza, ibadet ve Allah’a yaklaşma kastıyla eğlenmek, raks etmek, bedene eziyet etmek, nimetlerden yararlanmamak da makbul görülmemiştir.
İyi niyet isyanı ibadet, günahı da sevap yapmaz. “Allah ne kulağı yarılan, ne salma bırakılan ne erkek-dişi ikizler doğuran, ne de on defa doğurması yüzünden yük vurulamayan hayvanların (adanmasını) meşru kılmadı. Fakat küfreden kimseler, Allah adına yalan söyleyerek O’na iftira ediyorlar. Çoklarının da aklı ermez.” (Mâide, 5/103). Âyette geçtiği gibi Behire, Saibe müşriklerin Allah rızasını elde etmek maksadıyla tağut ve putlarına adadıkları kurbanlardı. Ancak Allah Teâlâ yaptıklarının şirk olduğunu beyan etti. İslam’a yeni giren bir grup sahabi, müşriklerin bir ağaca silahlarını asıp etrafında döndüklerini görünce Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem’den aynısını talep ettiler. Bunun üzerine. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Siz İsrailoğullarının “Ey Musa, bunların birçok ilahları olduğu gibi, sen de bize ilah yap,” şeklindeki taleplerinin aynısında bulundunuz.” Bu talepte bulunan sahabiler İslam’a yeni girdiklerinden küfre düşmediler.
İnanç ve ibadette gayrimüslimlere benzemek, kendileriyle özdeşleşmiş adetleri yapmak bid’attir. Nevruz, Noel kutlamak, haç ve zünnar takmak bu hükümdedir. İslam öncesi cahiliye dönemine ait adet ve gelenekler de aynı hükme tabidir.
İbadeti gerektirecek şart ve gerekçeler mevcut olduğu hâlde Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem’in terk ettiği ibadetleri kılmak bid’attir. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem üç ayları yaşadığı hâlde onlara tahsis ettiği bir ibadet öğretmemiştir. Bu nedenle üç aylara has kılınan ibadetler bid’attir. Şehadetten önce kılınan iki rekât namazı kılmak için şartlar oluşmadığından Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem tarafından kılınmadı. Ancak şart (şehadet anlamı) gerçekleştiğinden ashab tarafından kılınmış ve ümmet tarafından kabul görmüştür.
Tüm bid’atler zarar ve hüküm bakımından eşit değildir. Küfre götüren bid’atler olduğu gibi, fıska sebebiyet veren bid’atler de vardır. Bid’at ehli de; işlediği bid’ati yayan ile yaymayanlar, ona davet edenler ile etmeyenler şeklinde tasnif edilebilir.
Bilerek bid’at işleyenlerle bilmeden işleyenler vebal cihetiyle eşit değildir. Bid’atçiler işledikleri bid’atlerin vahamet ve zararına göre hüküm alırlar.
Sünnet ile belirlenmiş ibadetlerin miktarını artırmak, bid’attir. Mesela gecenin tamamını ibadet ile geçirmek, ibadet gayesiyle uyumamak, yatağı terk etmek, abdest ya da gusül alırken suda israfa kaçmak, abdest azalarını aşmak bid’attir.
Yasaklar din adına yapılmıyorsa bid’at sayılmaz. Mesela bir kimsenin helal olan bir şeyi kendisine yasaklaması bid’at değildir; ancak bu yasaklamayı dindarlık vesilesi sayması bid’attir. Bid’ati bu manada anlayanlar şu delilleri öne sürmüşlerdir. “Kim bizim işimizde ondan olmayan bir şeyi ihdas ederse o reddedilmiştir.” Hadisin metninde geçen “bizim bu işimizde” ifadesinden murat din ve şeriattir. Bunlar diğer grubun dayandığı hadisleri de kendi görüşleri ile bağdaşacak şekilde yoruma tabi tutmuşlardır. Her iki tarifi tahlil edersek görüldüğü gibi bid’at kavramındaki ‘yenilik’ daha çok olumsuz manada anlaşılmıştır.
İbadetlerde asıl olan men’dir; yani ibadetler keşif, keramet, içtihatla değil, nasla sabit olur. Adetlerde ise asıl olan ibahedir. Adet, gelenek ve yenilikler nasla çelişmezse meşrudurlar, reddedilmezler. Adetler insanların bilgi ve becerilerinden ortaya çıkarlar. Vahiyle çakışmadıkları müddetçe onlardan yararlanma cihetine gidilir. Teknoloji, sanat, fen ile ilgili gelişmeler bu kapsamdadır.
Her bid’at günahtır; ancak her günah bid’at değildir.
Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem’in yapmadığı her şey bid’at değildir. Söz gelişi, Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem but etini severdi; ancak bu âdeti, mesela “Gerdan ya da sırtı yemek bid’attir.” anlamına gelmez.
Kaşık, çatal vs. kullanmayı sünnet ya da bid’atle ilintilendirmek bid’atle mücadelede aşırılıktır. Bunlar, teknolojik imkânlardan kaynaklanan durumlardır. Yemek konusunda herkesin Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem’in sevdiği yemeği yeme zorunluluğu yoktur; yemek tercihi iştah ve bünyeden kaynaklanmaktadır. Bal, Kur’ân’ın tavsiye ettiği şifalı ve en önemli besindir; (bk.Nahl, 16/69) Ancak birinin bünyesi onu kaldırmıyorsa, onun için, “Kur’ân’a muhalefet etti” denilemez. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem’in kabak sevmesi de aynıdır. Birisinin iştahı kabak yemeyi kaldırmıyorsa, “Sünneti terk etti, karşı geldi, bidat işledi” denilmez.
Netice; bid’at kelimesinin türevlerinden hareketle şu neticeye varılabilir:
a) Bid’at çirkinliği ifade eder. Bid’at sonradan çıkan yenilik anlamına geldiğinden istenmeyen ve yeni çıkan hoş-güzel olmayan anlamlarına gelir.
b) Dine ilave yapmak; yani zam yapmak yerildiği gibi, dinde iskonto yapmak da yerilmiştir.
c) Yaygın olan ve bid’at olarak algılanan yeniliklerin çoğu mecaz ve dilsel anlamıyla bid’attir. Şer’i anlamıyla bid’at değildir.
d) Bid’at yerildiğinde güzel olarak algılanmaz.
“Güzel bid’at”, yani “Bid’atü’l-Hasene” olarak algılanan hususlar şer’î anlamı ile bid’at değil, yenilik ve çığır açmak anlamındadır. Delilsiz ve ilimsiz olarak Allah adına konuşmak ve hüküm vermek de bid’atin tanımı kapsamındadır. Bir ticaret, din ticareti, Allah’ın sahih dinini piyasadaki sahte din ile değiştirme ameliyesi anlamını taşımaktadır. Bid’at, aldatmadır, sahteyi sunup gerçeği bertaraf etmek ve gizlemektir, süte zehir katmaktır, yeni bir din ortaya koymaktır. Sünnette bid’at, İslam’a muhalif inanç ve hareketlerdir. Hukuku dışlayan her yenilik, her girişim bir bid’attir. Kadına yönelik şiddet ve tahkir bid’attir. Kadına okuma ve yazmayı yasaklayan, onu toplumdan tecrit eden anlayış bid’attir. Dünya nimet ve ziynetlerinden yararlanmayı yasaklayan eğilimler bid’attir.