www.musluman.biz

10 Mart 2012 Cumartesi

SALAT

Huseyin Ebu Emre - Harun Yildirim - ahlak ve imani dersler

SALAT
Salat kelime olarak dua, mağfiret, rahmet, bereket, tesbih, övme ve namaz anlamlarına gelir. Namazın dışında salat denildiği zaman Resul-i Ekrem Efendimize yapılan övgü, ona edilen dua kastedilir. Buna göre Allah'ın peygambere salat etmesi, onun şan ve şerefini melekler yanında yüceltmesi ve onu övmesi anlamına gelir. Meleklerle insanların salat ge­tirmesi ise, peygamber için Allah'dan mağfiret dilemeleri ve ona dua edip kulların onun emirlerine boyun eğmeleri manasını taşır. Allah Tea-la müminlere peygambere tam bir hürmet göstermeyi, onun şan ve şere­fini yüceltip ona dua etmeyi, emirlerine boyun eğip gereğini yapmayı emretmektedir. Resul-i Ekrem Efendimiz salat hususunda sadaka vere­cek imkanı olmayan bir müminin duasında "Allahım! Kulun ve pey­gamberin Muhammed'e rahmet et. Mümin erkeklere, mümin kadınlara ve müslüman erkeklere, müslüman kadınlara da rahmet et" demesini tavsiye buyurmuş, bu şekildeki bir duanın dua eden için sadaka yerine geçeceğini haber vermiştir.
Salat, Efendimize tahsis edilmiş bir kelam olduğundan ondan baş­kası hakkmda kullanılmaz. "Allahümme salli ala fulanin" şeklinde söy­lenmez. Ancak peygamberin beraberinde olarak başkaları için de söyle­nebilir. "Allahümme salli ala Muhammed'in ve alihi ve sahbihi" denile­bilir. Duaya başlarken, duanın ortasında ve sonunda Allah'dan bir di­lekte bulunacak olan kimse önce salat ve selam getirmeli, sonra da dua­sını onunla bitirmelidir. Mübarek gün ve gecelerde ve bilhassa cuma ge­cesi ve cuma gününde çok çok salat getirmenin fazileti büyüktür.
Bu faziletin değişik dereceleri vardır. Efendimiz bir defasında ab-dest ihtiyacı için sahraya çıkmıştı. Kendisine yardım edecek kimseyi bu­lamadı. Sonra Ömer bir desti veya ibrik su ile onu takip etti de onu bir su havuzu yanında secdeye kapanmış buldu. Bunun üzerine Ömer geri çekilip arka tarafında oturdu. Efendimiz secdeden başını kaldırınca Ömer'e güzel hareket ettiğini, kendisini secdede bulduğunda ondan uzaklaştığını, gerçekten Cibril'in gelip kendisine bir defa salat edene Al­lah Teala'nın ona on rahmet edeceğini ve onun on derecesini yükselte­ceğini haber verdiğini söyledi. Yine Efendimiz kendisine bir salat ge­tirene Allah'ın on rahmet edeceğini ve ondan on günahı gidereceğini ifade buyurmuştur.
Efendimizin ismi anılıp da ona salat getirmemek uygun bir davranış değildir. Nitekim bir gün Efendimiz minbere çıktı. Birinci basamağa çık­tığı zaman "Amin" dedi. Sonra ikinci basamağa çıkıp yine aynı şeyi söy­ledi. Sonra üçüncü basamağa çıkıp yine aynı şeyi tekrar etti. Ashab-ı ki­ram bunun sebebini sorunca Efendimiz birinci basamağa çıktığı zaman Cibril'in kendisine gelip ramazana yetişip de günahları bağışlanmamış olduğu halde o aydan çıkan bir kulun bedbaht olması için dua ettiğini kendisinin de "Amin" dediğini, sonra ana ve babasına yahut bunlardan birine kavuşan bir kulun o sebeple cennete girememişse onun da bed­baht olması için dua ettiğini, ona da "Amin" dediğini, sonra yanında peygamberin ismi anılıp da ona salat getirmeyen kulun bedbaht olması için dua ettiğini ona da "Amin" dediğini söyledi.
Bir başka rivayette Cibril'in Efendimizin ismi anıldığı halde ona salat getirmeyen kişinin burnunun yere sürtülmesi için beddua ettiği, Efendi­mizin de ona "Amin" dediği de vardır. Efendimizi anmayan ve ona doğrudan doğruya salat getirmeyen büyük bir fazileti kaçırmıştır. Bun­dan daha büyük bir mahrumiyete düşen kimse de yanında Efendimiz anıldığı halde, ona salat ve selam getirmeyendir. Bu da büyük bir ziyan ve bedbahtlıktır. Büyük bir fazilete kavuşma imkanı varken onu yitirmek büyük zarar sayılır. Efendimize salatü selam getirmeyen bir kimse de yu­karıdaki hadiste buyurulduğu üzere perişan olmayı, burnu yere sürtül-meyi, yani hem insanlar hem de Allah katında değersiz ve önemsiz biri olmayı haketmiş demektir. Bazı alimler bu ifadeye bakarak, Efendimizin adı her anıldıkça ona salatü selam getirmenin farz olduğu sonucunu çı­karmışlar, bazıları da bir mecliste bir defa salatü selam getirmenin yeterli olacağını, yani insanı sorumluluktan kurtaracağını söylemişlerdir.
Salatın çeşitleri vardır. Mesela "Allahümme salli ala Muhammedin ve ala ali Muhammed, kema salleyte ala İbrahime ve ala ali İbrahim, ve barik ala Muhammedin ve ala ali Muhammed, kema barekte ala İbrahime ve ali İbrahim ve terahham ala Muhammed'in ve ala ali Mu­hammed kema terahhame ala İbrahim'e ve ala ali İbrahim: "Allahım! İb­rahim'in ve onun alinin şan ve şerefini yücelttiğin gibi Muhammed'in ve onun alinin de şan ve şerefini yücelt. İbrahim'e ve onun aline verdiğin bereket gibi, Muhammed'e ve onun aline de bereket ver. İbrahim'e ve onun aline ettiğin merhamet gibi, Muhammed'e ve onun aline de mer­hamet et!" derse Efendimiz kıyamet günü onun şehitliğine şehadet ede­cek ona şefaatçi olacaktır.
Efendimiz kendisine salat edenlere hayır dua da bulunduğu gibi, aksırıp da Allah'a hamd edenlere de hayır dua da bulunmuştur.