www.musluman.biz

10 Mart 2012 Cumartesi

KOĞUCULUK

Huseyin Ebu Emre - Harun Yildirim - ahlak ve imani dersler

KOĞUCULUK
Güzel ahlaka uymayan kötü davranışlardan biri de koğuculuk yapmaktır. Bir olayı veya bir sözü, kötülük yapmak ve fesadı yaymak maksadıyla başkalarına götürüp nakletmeye koğuculuk denir. Bu işi ya­pana da koğucu veya nemmam adı verilir. Koğuculuk bir kimseye, o kimse hakkında bir başkasının söylemiş olduğu bir sözü ya da o kimse­ye yönelik yapılan bir işi gördüğünü veya duyduğunu öne sürerek söz taşıma demektir.
Koğuculukla gıybet arasında fark vardır. Gıybette bir kimse hak­kında konuşma vardır. Konuşulan sözün konuşanları ilgilendirip ilgi­lendirmemesi veya doğru olup olmaması da önemli değildir. Eğer ko­nuşulanlar yalansa, hem gıybet hem iftira edilmiş olur. Konuşulanlar doğru ise, gıybet yapılmış olur. Koğuculukta ise, anlatılan şeyler kendisi ile konuşulan kimseyi ilgilendiren bir konuda "Senin hakkında şunu de­di veya senin aleyhinde şunu yaptı" gibi sözlerle olmaktadır. Kendisine söz götürülen kimsenin sıradan biri olması ile herhangi bir konuda yet­kisi bulunan bir görevli olması arasında fark yoktur. Bu bakımdan jur­nalciler ve ihbarcılar da koğucu konumundadır. Ancak Allah için yapı­lan şahitlikler bunun dışında kalır.
İslam dininde koğuculuk yapmak yasaklanmıştır. "Diliyle çekiştirip alay edenlerin vay haline!" ayeti normal bir çekiştirmeden daha çok koğuculuk anlamına gelmektedir.
Yapılan iş kötü olunca ona verilecek ceza da kötü olur. Hayırdan mahrumiyet koğucuya verilecek en büyük cezadır. En büyük hayır da ebedi hayatta cennetten mahrum olmaktır. Onlara verilecek ceza hak­kında Efendimiz "Koğucu cennete giremez" buyurmuştur.
Koğuculuk haram olan bir davranıştır. Müslüman haram işlemekle, ebedi olarak cennetten mahrum olmaz. Ancak bu haramı helal sayar, ya da dinin bu yasağını küçümseyerek inkar ederse o zaman cennete gire­mez. Böyle değil de bunun bir günah olduğunu bildiği halde nefsine al-danarak koğuculuk yaparsa o takdirde yaptığı bu kötü işin hesabını vermeden, azabını çekmeden doğrudan cennete giremez. Cezasını çektiktden sonra cennete girer. Zira koğuculuk kötü bir iştir. İnsanları birbirine düşürür. Koğuculuk yapanlar dostların arasını açar, temiz in­sanlara iftira atarlar. Aile ve toplum içinde fitne fesada yol açması, in­sanları birbirine düşürüp yuvaları dağıtması bakımından koğuculuğun zararı büyüktür. Bu tür insanlara yakın olmamak söylediklerine kan­mamak gerekir. Hak Teala Efendimize hitaben "Herkesi kötüieyen, söz götürüp getirene itaat etme!" buyurmuştur. Müminler de böyle adamlara değer vermekten, onları adam yerine koyup laflarına kulak vermekten sakınmalıdırlar. Bunun için insanların en kötüleri, koğuculuk edenler, dostların arasını bozanlar, onların helakini ve fesadını isteyen­ler, insanları birbirine düşürme gayreti peşinde olanlardır.
Sürekli başkasını çekiştirme alışkanlığında olanlar sözle ve işaretle başkasını gerek yüzüne karşı gerekse arkasından çekiştirmeye, ayıpla­maya çalışırlar. İslam dini başkasını çekiştirme ve ayıplamaya şiddetle karşı çıkmıştır. Çünkü bu huy insanlığa yakışmaz, toplumun edebine ve ahlakına aykırıdır. Halbuki insanlar arası ilişkilerde, küçük büyük her­kesin onurunu korumada uyulması gereken haller vardır. İnananlar asla başkalarıyla alay etmemelidir. Ola ki alay edilen kimseler alay edenler­den Allah katında daha hayırlı olabilirler. Bunların her biri iğrenç bir ka­rakter olan alaycılığın, başkasını arkasından çekiştirmenin değişik şekil­lerinden biridir.
İnsanlar arasında söz götürüp getirenler, kalpleri tersyüz eder, gö­nülleri çevirirler. İlişkileri koparır, dostları birbirlerinden ayırırlar. Ken­dine saygı duyan ve başka insanlar nezdinde saygı görmek isteyen bir insanın böyle bir huyla nitelenmesi doğru olmaz. Çünkü koğucu laf gö­türüp getiren, birbirini seven insanların arasını bozmaya çalışan kişilerin sözlerine kulak verenler bile aslında bu tür insanlara saygı göstermezler, onları sevmezler. Efendimiz bu kötü huya şiddetle karşı çıkmış, asha­bından kendisine iyi duygularını değiştirecek nitelikte sözlerin aktarıl­masını yasaklamış, onların karşısına iyi duygularla dolu rahat bir kalple çıkmak istediğini ifade buyurmuştur.
Toplumda böyle fesad peşinde koşup müslümanlarm milli ve dini birliğini parçalama gayretinde olanların millete verdikleri zarar ortada­dır, insanların birbiriyle uğraşması yalnız birkaç kişinin zarar görmesiy­le kalmaz, aksine toplumun bütününü hatta daha da ilerlerse devletin de zarar görmesine kadar varabilir. Koğuculuk insanları birbirine dü­şürme, huzur ve asayişi yok etme çabasıdır. Kurulan tuzakları, hazırla­nan tezgahları insanlara haber vermek suretiyle onları kötü niyetli kişi­lerin hile ve desiselerinden şer ve kötülüklerinden kurtarmaya, zulme engel olmaya çalışmak ve bunlar için önceden tedbir alarak ilgili ma­kamlara haber vermeye asla koğuculuk denilemez. Bu tür eylemler, olsa olsa ifsadı ortadan kaldırmaya yönelik ıslah hareketleridir ve her toplu­mun buna şiddetle ihtiyacı vardır.
Hayra delalet eden o hayrı işleyen gibi sevap kazanırken, şerre se­bep olan da o kötülüğü yapan gibi günaha ortak olur. İyi ve kötü çığır açmada, insanları her iki yola da yönlendirmede kural budur. Bunun için kötülüğe alet olmamak gerekir. Hz. Ali'nin çirkin laf edenle onu ya­yanın günah işlemekte eşit olduklarını söylemesi de aynı gerçeğe işaret etmektedir.
Edebe aykırı söz konuşmak, ahlaka uymayan davranışlarda bulun­mak ne kadar çirkinse, böyle söz ve davranışları insanlar arasında yay­mak ve nakletmek de aynı derecede çirkindir. Zira kötülük bir mikroba benzer. O ortaya çıktığı yerde yok edilmeyip kendi haline bırakılırsa başka yerlere de sirayet eder. Hastalığın yayılıp ilerlediği gibi, kötülük de zamanla yayılır, ortalığı kaplar hale gelir. Deşifre edip ortaya çıkaran bununla da yetinmeyip kamuoyuna yayan kimse, aynen o kötülüğü iş­leyen kimse gibi suç işlemiş olur. Onun için fuhşiyat denilen kötü şeyleri konuşan kimselerle onu yayan kişiler günah işleme bakımından eşit tu­tulmuştur.
İslam büyükleri, özellikle ashab-ı kiram ahlak dışı bir söz işitip de onu yayan kimsenin günahda o sözü söyleyen gibi olduğuna inanırlar ve böyle kötü bir. şeye asla alet olmazlardı. Özellikle meşru olmayan iş­leri, zina ve benzeri kötülükleri ifşa edip yayan insanlar ahlaksızlığın yayılmasına yardımcı olduklarından daha büyük vebal altına girmiş olurlar. Kulağa gelen bir zina olayını yaymaktan doğan günah, fuhuş iş­lemek günahı gibi olur.
Çağımızda basın yayın, televizyon ve internet aracılığıyla haber di­ye yayılan edeb ve ahlak dışı bu tür yazı ve görüntülerin toplum içinde meydana getirdiği tahribat had safhalara varmıştır. İnsanlar arasında güzel ahlakın yerleşmesine katkıda bulunmak yerine, haber görüntüsü altında binbir kepaze ve rezalet içinde insanların şereflerinin ayaklar al­tına alınması, aile sırrı diye bir şeyin kalmaması İslam ahlakı ile bağ­daşması mümkün olmayan seviyesiz işlerdir. Maddi kazanç ve reklam uğruna insan onurunun hiçe sayıldığı, ahlaksızlığın akıllara durgunluk verecek boyutlara ulaştığı yirmibirinci yüzyılda insanlığın büyük bir fe­lakete doğru sürüklendiği gün gibi aşikardır. İnanan insanlar kendilerini ve sorumlu oldukları kişileri bu büyük beladan korumak için ellerinden geleni yapmalı, kötülüğe asla alet olmamalıdırlar. Ancak söz taşımanın, laf götürüp getirmenin koğuculuk sayılamayacak, kmanamayacak bir türü daha vardır ki, o da Efendimizin "İnsanların arasını düzelten ve bunun için hayır maksadıyla söz ulaştıran veya hayır kastıyla yalan söy­leyen kimse, yalancı değildir" hadisinde belirtmiş olduğu türden olan­dır. Şeklen koğuculuğa benzemesine karşılık, niyet ve maksat bakımın­dan onunla taban tabana zıt bir davranış biçimidir.
Halk arasında müzevvirlik yapmak, koğuculuk etmek demek olan nemime, iki kişinin arasını bozma amacına dayalı olması dolayısıyla gıybetten ayrılır. Çünkü gıybet, orada olmayan bir kimseyi hoşlanmaya­cağı bir şey ile anmaktır. Gıybette bozgunculuk maksadı bulunması şart değildir. Nemime insanların birbirleri hakkında söyledikleri sözlerin, onların yanında veya gıyabında aralarını bozmak maksadıyla diğerine nakledilmesi demektir.
Aslında nemime, birinin sözünü onun gıyabında hakkında söz edilmiş olan kimseye götürüp "Falan senin hakkında şöyle şöyle diyor" şeklinde konuşmaktır. Kişinin gıyabında olması yönüyle gıybete benzer ise de, sözü söyleyen ile nakledilen kişinin arasım bozma niyeti onu gıy­betten ayırır. Bu haliyle nemime, gıybetten daha ağır bir günahtır. Hak Teala Efendimize kusur peşinde koşan, durmadan laf getirip götüren kimseye boyun eğmemesi emir buyurulmuştur. Aynı şekilde alabil­diğine yemin eden, aşağılık, daima kusur arayıp kınayan, durmadan laf getirip götüren, iyiliği hep engelleyen, mütecaviz, günaha dadanmış, kaba ve haşin, bütün bunlardan sonra bir de soysuzlukla damgalanmış kimselerden hiçbirine, mal ve oğulları vardır diye sakın hiç kimseye bo­yun eğmemesi emredilmiştir.
Görüldüğü gibi söz getirip götürmek yani nemime kötü insanların yaptığı işlerdendir. Koğuculuk yapmak gibi bir ahlaki zaafın insanı ne gibi durumlara düşürdüğünü iyice düşünmek gerekir, insanın söylediği her sözü gözetleyen, yazmaya hazır bir melek vardır.1402 İnsan nerede ve hangi şartlarda olursa olsun, ağzından dökülecek sözler için kesin bir kayıt ve denetim altındadır. Dolayısıyla dilin gıybet ve koğuculuk gibi afetlerden korunması istenmektedir. Bu afetlerden korunmayanlar hak­kında Efendimiz koğuculuk yapanların cennete giremeyeceği tehdidin­de bulunmuştur.
İnsanların arasını bozmak, onları birbirine düşürmek maksadıyla söz getirip götürme işini çokça yapan, onu iş edinmiş olana nemmam denildiği onun da cennete giremeyeceği çok kesin bir şekilde ifade buyurulmaktadır. Nemmam aynı zaman da azab da görecek kişi­dir. Resul-i Ekrem bir gün yanından geçmekte olduğu bir mezar hak­kında, büyük olmayan birer günahtan dolayı azab gördüğünü, ama as­lında günahının büyük olduğunu, onun koğuculuk yapan biri olduğunu söylemiştir. Yine bir gün ashabma hitaben onlara "adh" kelimesinin ne demek olduğunu açıklamak istemiş, onlara adh' insanların arasmı bozmak için laf taşımak olduğunu söyleyerek koğuculuğun tarifini yapmıştır. Nemmam veya kattat da denilen koğucu kişinin cennete girememesi, Allah Teala'nın onları affetmemesine bağlıdır. Allah Teala dilerse affeder, dilerse azab eder. Bu konuda Allah Teala'ya kimse karı­şamaz. Hadisi, koğtıculuğu helal sayanlara yönelik olarak yorumlamak da mümkündür.
Koğuculuğu adeta meslek edinmiş olanlar ilahi rahmetten mahrum olurlar. Özellikle halkı idare eden yöneticilere laf götürüp getirerek halkla idarecilerin arasını bozanların yüklendikleri vebal daha büyük­tür. İslam, müslümanların birbirleriyle çok sıcak ve samimi bir dostluk ve dayanışma içinde olmalarını, iyi ve takva üzere yardımlaşmalarını emreder. Günaha sevketmekte ve düşmanlık duygularıyla dinin belirle­diği sınırları aşmakta birbirlerine destek olmalarını da açıkça ve kesin bir dille yasaklar. Hak Teala bu konuda günah işlemekte ve düşmanlıkta müminlerin birbirine yardımcı olmamasını emir buyurmuştur.
Yaptırım gücüne sahip yöneticilere, halkın yönetim hakkındaki dü­şünce ve sözlerini ulaştırmak, gereksiz yere ispiyonculuk yapmak top­lumda bir çok sıkıntının doğmasına sebep olur. Böyle bir hareket günah işlemekte ve düşmanlıkta yardımlaşma anlamı taşır. Bu ise yasaklanmış­tır. Resul-i Ekrem Efendimiz, bir devlet başkanı olarak idare edenlerle idare edilenler arasında bulunması gerekli ilişkinin iyi olmasını isterdi. Bunun için ashabından hiç kimsenin bir diğeri hakkında hoşlanmayaca­ğı bir şeyi kendisine ulaştırmamasını, kendisinin gönül huzuru ile onla­rın yanına çıkmak istediğini söylemiştir.
Efendimiz ashabından hiçbir kimsenin, kendisine bir başkası hakkında hoşa gitmeyecek bir iş veya sözü nakletmesini istemezdi. Bir keresinde halk arasında bir mal taksimatı yapmıştı. Onun bu taksimatını beğenmeyen ve bu taksimde Allah'ın rızasının gözetilmediğini iddia eden iki kişinin bu haksız dedikoduları birisi tarafından Efendimize ulaştırıldı. Bu dedikodu­lardan dolayı Efendimiz çok Öfkelendi ve "Beni kendi halime bırakırı" diye çıkıştı, sonra da Musa'ya bundan daha ağırlarının söylendiğini, ama onun bunlara sabrettiğini söyleyerek kendini teselli etmeye çalıştı.
Efendimizin kendisine ulaştırılmasını yasakladığı söz veya işler, düzeltilmesi istenen herhangi bir aksaklıkla ilgili olmayanlardır. Genele ait düzeltilmesi gerekli aksaklıkların haber verilmesi bu yasağa dahil değildir. Hatta görevdir. Bu tür olaylarda da şahısların değil, olaylar ve hataların üstü kapalı bir şekilde ulaştırılması uygun olur.
Doğması muhtemel bir kötülük söz konusu olmadıkça halkın işleri­ni yöneticilere ulaştırmak doğru değildir. Bu bir görevdir. Ne riyadır ne de ikiyüzlülüktür. Koğuculuk insanın başına dert olur. Nitekim Efendi­miz "Koğuculuk, sövme ve ırkçılık cehennemdedir. Bunlar bir müminin kalbinde yer almaz" buyurmuştur.
Koğuculuk öylesine kötü bir beladır ki insanı kabirde bile rahat bı­rakmaz. Kabir azabı görecek insanlardan bir kısmı da dedi kodu yapan, koğuculardır. Resul-i Ekrem Efendimiz bir gün iki kabrin yanından ge­çerken durdu da kabirde olan iki kişinin azab görmekte olduklarım, as­lında onların büyük bir işten dolayı da azab edilmediklerini, birinin laf taşıyıp koğuculuk yaptığını, diğerinin de küçük ab dest sırasmda idra­rından sakınmadığını haber verdi. Ardından Efendimiz yaprakları so­yulmuş yaş bir hurma dalı alıp kırdı ve onlardan her bir kabrin basma bir parçasını soktu da o dal parçalarının yaş kaldıkları sürece onların azablarınm hafifletilmesine katkıda bulunacağını söyledi.
Koğuculuk, zarar vermek kasdıyla insanlar arasında söz taşımaktır. Ya devamlı yapıldığı için veya insanlar arasmda büyük felaketlere sebep oldu­ğu için kabir azabına sebep olmuştur. Fakat koğuculuk terk edildiği zaman başkaları zarar görecek, işlendiği zaman umumi bir menfaate sebep olacak­sa haram değildir. Burada kastedilen, yasaklanmış olan koğuculuktur.
Resul-i Ekrem Efendimiz koğuculuktan nefret ederdi. Ashabı hak­kında kendisine dedikodu cinsinden sözler ulaştırılmamasmı, kendisi­nin onların yanına gönül huzuru içinde çıkmak istediğini belirtirdi. Koğuculuk, insanlar arasmda sevgi bağlarını kesen, toplum arasında düşmanlık duygularını körükleyen kötü bir hastalıktır. Bu sebeple Efen­dimiz ashabını bu konuda uyarır, en hayırlı insanların görülünce Allah hatıra gelen kimseler olduğunu, en kötü kişilerin de laf taşıyan, dostlar arasım bozan, günahsız insanlara zulmeden kişiler olduğunu söylerdi.
Koğuculuk gibi kötü huylardan bir diğeri de lanet etmektir.