KOĞUCULUK
Güzel ahlaka uymayan kötü davranışlardan biri de koğuculuk yapmaktır. Bir olayı veya bir sözü, kötülük yapmak ve fesadı yaymak maksadıyla başkalarına götürüp nakletmeye koğuculuk denir. Bu işi yapana da koğucu veya nemmam adı verilir. Koğuculuk bir kimseye, o kimse hakkında bir başkasının söylemiş olduğu bir sözü ya da o kimseye yönelik yapılan bir işi gördüğünü veya duyduğunu öne sürerek söz taşıma demektir.
Koğuculukla gıybet arasında fark vardır. Gıybette bir kimse hakkında konuşma vardır. Konuşulan sözün konuşanları ilgilendirip ilgilendirmemesi veya doğru olup olmaması da önemli değildir. Eğer konuşulanlar yalansa, hem gıybet hem iftira edilmiş olur. Konuşulanlar doğru ise, gıybet yapılmış olur. Koğuculukta ise, anlatılan şeyler kendisi ile konuşulan kimseyi ilgilendiren bir konuda "Senin hakkında şunu dedi veya senin aleyhinde şunu yaptı" gibi sözlerle olmaktadır. Kendisine söz götürülen kimsenin sıradan biri olması ile herhangi bir konuda yetkisi bulunan bir görevli olması arasında fark yoktur. Bu bakımdan jurnalciler ve ihbarcılar da koğucu konumundadır. Ancak Allah için yapılan şahitlikler bunun dışında kalır.
İslam dininde koğuculuk yapmak yasaklanmıştır. "Diliyle çekiştirip alay edenlerin vay haline!" ayeti normal bir çekiştirmeden daha çok koğuculuk anlamına gelmektedir.
Yapılan iş kötü olunca ona verilecek ceza da kötü olur. Hayırdan mahrumiyet koğucuya verilecek en büyük cezadır. En büyük hayır da ebedi hayatta cennetten mahrum olmaktır. Onlara verilecek ceza hakkında Efendimiz "Koğucu cennete giremez" buyurmuştur.
Koğuculuk haram olan bir davranıştır. Müslüman haram işlemekle, ebedi olarak cennetten mahrum olmaz. Ancak bu haramı helal sayar, ya da dinin bu yasağını küçümseyerek inkar ederse o zaman cennete giremez. Böyle değil de bunun bir günah olduğunu bildiği halde nefsine al-danarak koğuculuk yaparsa o takdirde yaptığı bu kötü işin hesabını vermeden, azabını çekmeden doğrudan cennete giremez. Cezasını çektiktden sonra cennete girer. Zira koğuculuk kötü bir iştir. İnsanları birbirine düşürür. Koğuculuk yapanlar dostların arasını açar, temiz insanlara iftira atarlar. Aile ve toplum içinde fitne fesada yol açması, insanları birbirine düşürüp yuvaları dağıtması bakımından koğuculuğun zararı büyüktür. Bu tür insanlara yakın olmamak söylediklerine kanmamak gerekir. Hak Teala Efendimize hitaben "Herkesi kötüieyen, söz götürüp getirene itaat etme!" buyurmuştur. Müminler de böyle adamlara değer vermekten, onları adam yerine koyup laflarına kulak vermekten sakınmalıdırlar. Bunun için insanların en kötüleri, koğuculuk edenler, dostların arasını bozanlar, onların helakini ve fesadını isteyenler, insanları birbirine düşürme gayreti peşinde olanlardır.
Sürekli başkasını çekiştirme alışkanlığında olanlar sözle ve işaretle başkasını gerek yüzüne karşı gerekse arkasından çekiştirmeye, ayıplamaya çalışırlar. İslam dini başkasını çekiştirme ve ayıplamaya şiddetle karşı çıkmıştır. Çünkü bu huy insanlığa yakışmaz, toplumun edebine ve ahlakına aykırıdır. Halbuki insanlar arası ilişkilerde, küçük büyük herkesin onurunu korumada uyulması gereken haller vardır. İnananlar asla başkalarıyla alay etmemelidir. Ola ki alay edilen kimseler alay edenlerden Allah katında daha hayırlı olabilirler. Bunların her biri iğrenç bir karakter olan alaycılığın, başkasını arkasından çekiştirmenin değişik şekillerinden biridir.
İnsanlar arasında söz götürüp getirenler, kalpleri tersyüz eder, gönülleri çevirirler. İlişkileri koparır, dostları birbirlerinden ayırırlar. Kendine saygı duyan ve başka insanlar nezdinde saygı görmek isteyen bir insanın böyle bir huyla nitelenmesi doğru olmaz. Çünkü koğucu laf götürüp getiren, birbirini seven insanların arasını bozmaya çalışan kişilerin sözlerine kulak verenler bile aslında bu tür insanlara saygı göstermezler, onları sevmezler. Efendimiz bu kötü huya şiddetle karşı çıkmış, ashabından kendisine iyi duygularını değiştirecek nitelikte sözlerin aktarılmasını yasaklamış, onların karşısına iyi duygularla dolu rahat bir kalple çıkmak istediğini ifade buyurmuştur.
Toplumda böyle fesad peşinde koşup müslümanlarm milli ve dini birliğini parçalama gayretinde olanların millete verdikleri zarar ortadadır, insanların birbiriyle uğraşması yalnız birkaç kişinin zarar görmesiyle kalmaz, aksine toplumun bütününü hatta daha da ilerlerse devletin de zarar görmesine kadar varabilir. Koğuculuk insanları birbirine düşürme, huzur ve asayişi yok etme çabasıdır. Kurulan tuzakları, hazırlanan tezgahları insanlara haber vermek suretiyle onları kötü niyetli kişilerin hile ve desiselerinden şer ve kötülüklerinden kurtarmaya, zulme engel olmaya çalışmak ve bunlar için önceden tedbir alarak ilgili makamlara haber vermeye asla koğuculuk denilemez. Bu tür eylemler, olsa olsa ifsadı ortadan kaldırmaya yönelik ıslah hareketleridir ve her toplumun buna şiddetle ihtiyacı vardır.
Hayra delalet eden o hayrı işleyen gibi sevap kazanırken, şerre sebep olan da o kötülüğü yapan gibi günaha ortak olur. İyi ve kötü çığır açmada, insanları her iki yola da yönlendirmede kural budur. Bunun için kötülüğe alet olmamak gerekir. Hz. Ali'nin çirkin laf edenle onu yayanın günah işlemekte eşit olduklarını söylemesi de aynı gerçeğe işaret etmektedir.
Edebe aykırı söz konuşmak, ahlaka uymayan davranışlarda bulunmak ne kadar çirkinse, böyle söz ve davranışları insanlar arasında yaymak ve nakletmek de aynı derecede çirkindir. Zira kötülük bir mikroba benzer. O ortaya çıktığı yerde yok edilmeyip kendi haline bırakılırsa başka yerlere de sirayet eder. Hastalığın yayılıp ilerlediği gibi, kötülük de zamanla yayılır, ortalığı kaplar hale gelir. Deşifre edip ortaya çıkaran bununla da yetinmeyip kamuoyuna yayan kimse, aynen o kötülüğü işleyen kimse gibi suç işlemiş olur. Onun için fuhşiyat denilen kötü şeyleri konuşan kimselerle onu yayan kişiler günah işleme bakımından eşit tutulmuştur.
İslam büyükleri, özellikle ashab-ı kiram ahlak dışı bir söz işitip de onu yayan kimsenin günahda o sözü söyleyen gibi olduğuna inanırlar ve böyle kötü bir. şeye asla alet olmazlardı. Özellikle meşru olmayan işleri, zina ve benzeri kötülükleri ifşa edip yayan insanlar ahlaksızlığın yayılmasına yardımcı olduklarından daha büyük vebal altına girmiş olurlar. Kulağa gelen bir zina olayını yaymaktan doğan günah, fuhuş işlemek günahı gibi olur.
Çağımızda basın yayın, televizyon ve internet aracılığıyla haber diye yayılan edeb ve ahlak dışı bu tür yazı ve görüntülerin toplum içinde meydana getirdiği tahribat had safhalara varmıştır. İnsanlar arasında güzel ahlakın yerleşmesine katkıda bulunmak yerine, haber görüntüsü altında binbir kepaze ve rezalet içinde insanların şereflerinin ayaklar altına alınması, aile sırrı diye bir şeyin kalmaması İslam ahlakı ile bağdaşması mümkün olmayan seviyesiz işlerdir. Maddi kazanç ve reklam uğruna insan onurunun hiçe sayıldığı, ahlaksızlığın akıllara durgunluk verecek boyutlara ulaştığı yirmibirinci yüzyılda insanlığın büyük bir felakete doğru sürüklendiği gün gibi aşikardır. İnanan insanlar kendilerini ve sorumlu oldukları kişileri bu büyük beladan korumak için ellerinden geleni yapmalı, kötülüğe asla alet olmamalıdırlar. Ancak söz taşımanın, laf götürüp getirmenin koğuculuk sayılamayacak, kmanamayacak bir türü daha vardır ki, o da Efendimizin "İnsanların arasını düzelten ve bunun için hayır maksadıyla söz ulaştıran veya hayır kastıyla yalan söyleyen kimse, yalancı değildir" hadisinde belirtmiş olduğu türden olandır. Şeklen koğuculuğa benzemesine karşılık, niyet ve maksat bakımından onunla taban tabana zıt bir davranış biçimidir.
Halk arasında müzevvirlik yapmak, koğuculuk etmek demek olan nemime, iki kişinin arasını bozma amacına dayalı olması dolayısıyla gıybetten ayrılır. Çünkü gıybet, orada olmayan bir kimseyi hoşlanmayacağı bir şey ile anmaktır. Gıybette bozgunculuk maksadı bulunması şart değildir. Nemime insanların birbirleri hakkında söyledikleri sözlerin, onların yanında veya gıyabında aralarını bozmak maksadıyla diğerine nakledilmesi demektir.
Aslında nemime, birinin sözünü onun gıyabında hakkında söz edilmiş olan kimseye götürüp "Falan senin hakkında şöyle şöyle diyor" şeklinde konuşmaktır. Kişinin gıyabında olması yönüyle gıybete benzer ise de, sözü söyleyen ile nakledilen kişinin arasım bozma niyeti onu gıybetten ayırır. Bu haliyle nemime, gıybetten daha ağır bir günahtır. Hak Teala Efendimize kusur peşinde koşan, durmadan laf getirip götüren kimseye boyun eğmemesi emir buyurulmuştur. Aynı şekilde alabildiğine yemin eden, aşağılık, daima kusur arayıp kınayan, durmadan laf getirip götüren, iyiliği hep engelleyen, mütecaviz, günaha dadanmış, kaba ve haşin, bütün bunlardan sonra bir de soysuzlukla damgalanmış kimselerden hiçbirine, mal ve oğulları vardır diye sakın hiç kimseye boyun eğmemesi emredilmiştir.
Görüldüğü gibi söz getirip götürmek yani nemime kötü insanların yaptığı işlerdendir. Koğuculuk yapmak gibi bir ahlaki zaafın insanı ne gibi durumlara düşürdüğünü iyice düşünmek gerekir, insanın söylediği her sözü gözetleyen, yazmaya hazır bir melek vardır.1402 İnsan nerede ve hangi şartlarda olursa olsun, ağzından dökülecek sözler için kesin bir kayıt ve denetim altındadır. Dolayısıyla dilin gıybet ve koğuculuk gibi afetlerden korunması istenmektedir. Bu afetlerden korunmayanlar hakkında Efendimiz koğuculuk yapanların cennete giremeyeceği tehdidinde bulunmuştur.
İnsanların arasını bozmak, onları birbirine düşürmek maksadıyla söz getirip götürme işini çokça yapan, onu iş edinmiş olana nemmam denildiği onun da cennete giremeyeceği çok kesin bir şekilde ifade buyurulmaktadır. Nemmam aynı zaman da azab da görecek kişidir. Resul-i Ekrem bir gün yanından geçmekte olduğu bir mezar hakkında, büyük olmayan birer günahtan dolayı azab gördüğünü, ama aslında günahının büyük olduğunu, onun koğuculuk yapan biri olduğunu söylemiştir. Yine bir gün ashabma hitaben onlara "adh" kelimesinin ne demek olduğunu açıklamak istemiş, onlara adh' insanların arasmı bozmak için laf taşımak olduğunu söyleyerek koğuculuğun tarifini yapmıştır. Nemmam veya kattat da denilen koğucu kişinin cennete girememesi, Allah Teala'nın onları affetmemesine bağlıdır. Allah Teala dilerse affeder, dilerse azab eder. Bu konuda Allah Teala'ya kimse karışamaz. Hadisi, koğtıculuğu helal sayanlara yönelik olarak yorumlamak da mümkündür.
Koğuculuğu adeta meslek edinmiş olanlar ilahi rahmetten mahrum olurlar. Özellikle halkı idare eden yöneticilere laf götürüp getirerek halkla idarecilerin arasını bozanların yüklendikleri vebal daha büyüktür. İslam, müslümanların birbirleriyle çok sıcak ve samimi bir dostluk ve dayanışma içinde olmalarını, iyi ve takva üzere yardımlaşmalarını emreder. Günaha sevketmekte ve düşmanlık duygularıyla dinin belirlediği sınırları aşmakta birbirlerine destek olmalarını da açıkça ve kesin bir dille yasaklar. Hak Teala bu konuda günah işlemekte ve düşmanlıkta müminlerin birbirine yardımcı olmamasını emir buyurmuştur.
Yaptırım gücüne sahip yöneticilere, halkın yönetim hakkındaki düşünce ve sözlerini ulaştırmak, gereksiz yere ispiyonculuk yapmak toplumda bir çok sıkıntının doğmasına sebep olur. Böyle bir hareket günah işlemekte ve düşmanlıkta yardımlaşma anlamı taşır. Bu ise yasaklanmıştır. Resul-i Ekrem Efendimiz, bir devlet başkanı olarak idare edenlerle idare edilenler arasında bulunması gerekli ilişkinin iyi olmasını isterdi. Bunun için ashabından hiç kimsenin bir diğeri hakkında hoşlanmayacağı bir şeyi kendisine ulaştırmamasını, kendisinin gönül huzuru ile onların yanına çıkmak istediğini söylemiştir.
Efendimiz ashabından hiçbir kimsenin, kendisine bir başkası hakkında hoşa gitmeyecek bir iş veya sözü nakletmesini istemezdi. Bir keresinde halk arasında bir mal taksimatı yapmıştı. Onun bu taksimatını beğenmeyen ve bu taksimde Allah'ın rızasının gözetilmediğini iddia eden iki kişinin bu haksız dedikoduları birisi tarafından Efendimize ulaştırıldı. Bu dedikodulardan dolayı Efendimiz çok Öfkelendi ve "Beni kendi halime bırakırı" diye çıkıştı, sonra da Musa'ya bundan daha ağırlarının söylendiğini, ama onun bunlara sabrettiğini söyleyerek kendini teselli etmeye çalıştı.
Efendimizin kendisine ulaştırılmasını yasakladığı söz veya işler, düzeltilmesi istenen herhangi bir aksaklıkla ilgili olmayanlardır. Genele ait düzeltilmesi gerekli aksaklıkların haber verilmesi bu yasağa dahil değildir. Hatta görevdir. Bu tür olaylarda da şahısların değil, olaylar ve hataların üstü kapalı bir şekilde ulaştırılması uygun olur.
Doğması muhtemel bir kötülük söz konusu olmadıkça halkın işlerini yöneticilere ulaştırmak doğru değildir. Bu bir görevdir. Ne riyadır ne de ikiyüzlülüktür. Koğuculuk insanın başına dert olur. Nitekim Efendimiz "Koğuculuk, sövme ve ırkçılık cehennemdedir. Bunlar bir müminin kalbinde yer almaz" buyurmuştur.
Koğuculuk öylesine kötü bir beladır ki insanı kabirde bile rahat bırakmaz. Kabir azabı görecek insanlardan bir kısmı da dedi kodu yapan, koğuculardır. Resul-i Ekrem Efendimiz bir gün iki kabrin yanından geçerken durdu da kabirde olan iki kişinin azab görmekte olduklarım, aslında onların büyük bir işten dolayı da azab edilmediklerini, birinin laf taşıyıp koğuculuk yaptığını, diğerinin de küçük ab dest sırasmda idrarından sakınmadığını haber verdi. Ardından Efendimiz yaprakları soyulmuş yaş bir hurma dalı alıp kırdı ve onlardan her bir kabrin basma bir parçasını soktu da o dal parçalarının yaş kaldıkları sürece onların azablarınm hafifletilmesine katkıda bulunacağını söyledi.
Koğuculuk, zarar vermek kasdıyla insanlar arasında söz taşımaktır. Ya devamlı yapıldığı için veya insanlar arasmda büyük felaketlere sebep olduğu için kabir azabına sebep olmuştur. Fakat koğuculuk terk edildiği zaman başkaları zarar görecek, işlendiği zaman umumi bir menfaate sebep olacaksa haram değildir. Burada kastedilen, yasaklanmış olan koğuculuktur.
Resul-i Ekrem Efendimiz koğuculuktan nefret ederdi. Ashabı hakkında kendisine dedikodu cinsinden sözler ulaştırılmamasmı, kendisinin onların yanına gönül huzuru içinde çıkmak istediğini belirtirdi. Koğuculuk, insanlar arasmda sevgi bağlarını kesen, toplum arasında düşmanlık duygularını körükleyen kötü bir hastalıktır. Bu sebeple Efendimiz ashabını bu konuda uyarır, en hayırlı insanların görülünce Allah hatıra gelen kimseler olduğunu, en kötü kişilerin de laf taşıyan, dostlar arasım bozan, günahsız insanlara zulmeden kişiler olduğunu söylerdi.
Koğuculuk gibi kötü huylardan bir diğeri de lanet etmektir.