Muhsinler; Güzel İş Yapan, Güzellik Sergileyenler
İhsan üzere olanlara Kur'an-ı Kerim muhsin der. Muhsin, güzellikler sergileyen ve güzel işleri gerektiği gibi en güzel şekilde yapan demektir. Allah (c.c.) muhsinleri sever (3/Âl-i İmrân, 134, 148; 2/Bakara 195; 5/Mâide, 13, 93). Allah muhsinlerle beraberdir (16/Nahl, 128; 29/Ankebût, 69). Muhsin, güzellik sergileyen, güzel işleri lâyık oldukları bir şekilde yapan, bol bol ihsanda bulunan demektir. Mü’minler, inandıkları Rablerinden öğrendikleri ihsan ahlâkıyla, sürekli ihsan ederler, muhsin olmaya çalışırlar (16/Nahl, 127; 2/Bakara, 112; 4/Nisâ, 125).
Muhsinler (ihsan sahipleri), bütün işlerini Allah’ın râzı olacağı şekilde güzel ve takvaya uygun yaparlar. Onlar, çirkin, bayağı, kötü, zararlı ve faydasız amellerden, faaliyetlerden uzaktırlar. Muhsin olanlar, insanlar içerisinde güzel davranışların, işleri güzel yapmanın sembolüdürler. Kur’an, Allah’ın muhsinlerle beraber olduğunu açıkladığı gibi (16/Nahl, 128; 29/ Ankebût, 69), onlara müjdeler verildiğini de belirtir (6/En’âm, 154; 22/Hacc, 37, v.d.). Kur’an, onlar için bir rahmettir (31/Lokman, 3). Muhsin olarak özlerini Hakk’a bağlayanlar gerçekten kopmaz bir ipe bağlanmış olurlar (31/Lokman, 22). Allah (c.c.), mü’minlere adâletle beraber ihsanı da emrediyor (16/Nahl, 90). Allah (c.c.), insanlara ihsânla davrandığı gibi, insanın da ihsân sahibi olması en güzel şeydir (28/Kasas, 77).
Sabır, secde, ağırbaşlılık, öfkeyi yutup insanların suçlarını bağışlama, hep hasen/güzel davranışlar olarak mihsinlerden sâdır olur (11/Hûd, 115; 7/A'râf, 161; 6/En'âm, 13; 3/Âl-i İmrân, 134). Hz. İbrâhim, Hz. Mûsâ, Hz. Hârun muhsinlerden olup (37/Saffât, 110, 121, 181), aynı şekilde Hz. Dâvud, Süleyman, Eyyub, Yusuf da muhsinlerdir (6/En'âm, 84). Bilhassa Hz. Yusuf, kendi adıyla anılan sûrede beş defa muhsin olarak zikredilmektedir.
Mü’min, yalnızca ibâdette değil, bütün davranışlarında ihsân üzerinde bulunur. O zaman, güzel yaptığı bütün amelleri ibâdet seviyesine yükselir. İnsan, bir hayvan boğazlarken bile ‘ihsân’ ile, güzellik ve şefkatle boğazlaması emredilir (Müslim, Sayd 57). Genel olarak her durumda güzel davranış (sâlih amel, ihsân) emredilmekle birlikte, dinimiz, bazı konuların önemine binâen özel olarak güzel tavrı emreder. Kur’an ve hadislerde güzel davranmanın özellikle istendiği konulara özetle bakalım:
İnsanlara Güzel Davranma:
Mü’minlerin birbirleriyle kaynaşmalarında, birbirlerine ihsân etmelerinin çok büyük rolü vardır. Müslümanların birbirine karşı şefkat, merhamet ve muhabbetli olmaları temel vasıflarındandır. Bir hadis-i şerifte: “Her müslüman, diğer müslümanın kardeşidir. Müslüman müslümana zulmedemez, kin besleyemez.” (Buhârî, Mezâlim 3; Müslim, Birr 58) buyrularak İslâm kardeşliği pekiştiriliyor. Bir başka hadis de müslümanların birbirleri üzerindeki bazı haklarını şöyle sıralamıştır: “Her müslümanın diğer müslümanlar üzerindeki hakları beştir: Selâm almak, hastayı ziyaret etmek, cenazesinin teşyiine iştirak etmek, dâvete icabet etmek, aksırınca ‘elhamdü lillâh’ diyene ‘yerhamukâllah’ diye karşılık vermek.” (Tirmizî, Edeb 1; Nesâî, Cenâiz 52). Bu sayılanların her biri, bir müslümanın diğer müslümanlara karşı görevi olduğu gibi, aynı zamanda güzel birer davranıştır.
İslâm, bir mü’minin kâmil imana ermesini, kendisini düşündüğü kadar, müslüman kardeşini de düşünmesine bağlamıştır:
“Sizden hiç biriniz kendisi için istediğini (mü’min) kardeşi için de istemedikçe kâmil mü’min olamaz.” (Buhâri, İman 7)
“Birbirinize kin tutmayınız, birbirinize haset etmeyiniz, birbiriniz hakkında kötü niyet beslemeyiniz. Hepiniz de Allah’ın kulu ve kardeş olduğunuzu biliniz.” (Buhâri, Edeb 57)
Diğer Yaratıklara Güzel Davranma:
İslâm, insanların hayvanlara herhangi bir suretle işkence yapmalarını, onlara eziyet etmelerini yasaklamış ve onlara güzel muâmele etmelerini emretmiştir. “Bir kadın bir kedi sebebiyle azâb olundu. Onu bağlamış, doyurup sulamamış; bir şey yemesine de müsâade etmemişti.” (Müslim, Birr 134). Hayvan sahipleri, hayvanlarını yedirmek, içirmek ve bakımını yapmak zorundadırlar. Bu görevi yapmazlarsa, hayvanlarını birine baktırmaya, satmaya veya eti yeniyorsa kesmeye zorlanırlar.
Bir başka hadiste Peygamberimiz (s.a.s.) şöyle buyurur: “Canlı her varlığa iyilik etmek, güzel davranmak sevaptır.” (Buhâri, Edeb 27). İslâm yalnız hayvanlara değil; can taşıyan her varlığa ihsânın/güzelliğin ve iyiliğin gerekliliğini vurgulamıştır. Bitkiler ve ağaçlar da iyilik ve ihsâna muhtaçtır. Kâinat sarayı, yeryüzünün halifesi olan insanın istifadesine sunulmuş ve onun emânetine bırakılmıştır. Aslında insanın kendisi de kendisine emânettir. Bütün bu emanetlere riâyet, aslî görevlerimizdendir. İnsan, varlık âlemindeki her şeyin Allah'a âit ve O’nun mülkünde olduğunu unutmaz ise, bir karıncayı bile incitmez, bir yaprağı dahi gereksiz koparmaz ve bütün yaratıklara meşrû şartlar dahilinde ihsân etmeden, güzel davranmadan duramaz.
Güzellik Tanımına Giren ve Güzel Yapılması Emredilen Önemli Davranışlar:
İhsân, yani güzellik, güzel davranışlar sergileme, sadece namaz gibi ibâdetlerle ilgili meselelerde mü'minin yükümlü olduğu bir sorumluluk değil; bütün söz ve işlerindeki değişmez tavrıdır. Allah her şeyde ihsan/güzellik ile davranılmasını kullarının üzerine gerekli kılmıştır: “Allah her şeyde ihsânı/iyilik ve güzelliği yazmıştır (farz kılmıştır)...” (Müslim, Sayd ve'z-Zebh 57;)
İhsân, söz ve davranış güzelliğidir. İhsân, diğer anlamları yanında temelde söz, mantık, vicdan ve davranışları güzelleştirmek anlamına gelir.
Konuşmada Güzellik ve Güzel Sözün Mâhiyeti:
“Kullarıma söyle; sözün en güzelini söylesinler...” (17/İsrâ, 53). Güzel söz; doğru, faydalı, sevindirici ve muhâtabın seviyesine uygun olan sözdür. Doğru sözdür: “Ey iman edenler! Allah’tan korkun, haramlardan sakının. Doğru söz söyleyin ki Allah işlerinizi düzene koysun ve günahlarınızı bağışlasın...” (33/Ahzâb, 70-71) “Acı da olsa doğruyu söyle...”
“Yalandan da sakının. Çünkü yalan, imana aykırıdır.”
Güzel söz, faydalı olan sözdür:
“Allah'a ve âhiret gününe iman eden kimse, ya hayır söylesin veya sussun.”
Kur’an’da gerçek mü’minlerin faydasız, mâlâyani konuşmalardan kaçındıkları belirtilir:
“Gerçekten mü’minler kurtuluşa ermiştir. Onlar ki, namazlarında huşû içindedirler. Onlar ki, boş ve yararsız şeylerden yüz çevirirler...” (23/Mü’minûn, 1-3)
“Kendisini ilgilendirmeyen mâlâyaniyi (faydasız söz ve işleri) bırakması, mü’minin müslümanlığının güzelleşmiş olmasındandır.”
Güzel söz, sevindirici sözdür:
“Kolaylaştırınız, zorlaştırmayınız. Müjdeleyin (sevdirin), nefret ettirmeyin.”
“(Sevdirici ve sevindirici) tatlı söz (muhâtaba verilmiş) bir sadakadır.”
Güzel söz, muhâtabın seviyesine uygun olan sözdür:
“(Rabbimiz tarafından) insanlara aklî seviyelerine uygun olarak konuşmakla emrolunduk.”
Güzel söz, Allah'a dâvet eden ve sâlih amel işleyen, ben müslümanım diyenin sözüdür:
“(İnsanları) Allah'a çağıran, sâlih (iyi ve güzel) iş yapan ve ‘ben müslümanlardanım’ diyenden daha güzel (ahsen) sözlü kim vardır?” (41/Fussılet, 33).
Sözde ihsân, sadaka vermekle eş tutulur:
"...Güzel söz sadakadır." (Müslim, Zekât 56; Tirmizî, Birr 36)
Konuşma yeteneği, insanlar için verilmiş değerlerin en önemlilerinden biridir. Bu kabiliyet ile insan, hemcinsleriyle anlaşma imkânına sahip olur. Toplum halinde yaşamak mecbûriyetinde olan insan, her gün defalarca bu yeteneğini kullanarak etrafında dost veya düşman halkaları meydana getirir. Hayatımızı İlâhî ölçülere göre sürdürmemizi emreden Yüce Allah, çevremizde dost kazanmamızın sırrını açıklarken şöyle buyurur:
“(İnsanları) Allah’a çağıran, sâlih/iyi ve güzel iş yapan ve ‘ben müslümanlardanım’ diyenden daha güzel sözlü kim olabilir? Hasene/güzellik, iyilik ile; seyyie/çirkinlik, kötülük bir olmaz. (Sen, çirkinliği/kötülüğü) en güzel olan şeyle uzaklaştır; o zaman (bakarsın ki) seninle arasında düşmanlık olan kimse, sanki sıcak bir dost oluvermiştir.” (41/Fussılet, 33-34)
Tartışmada ve Münakaşada Güzellik:
“İçlerinden zulmedenler bir yana, ehl-i kitapla ancak en güzel şekilde (ahsen) mücadele edin ve deyin ki: ‘Bize indirilene de, size indirilene de iman ettik. Bizim ilâhımız da, sizin ilâhınız da birdir ve biz O’na teslim olmuşuzdur.” (29/Ankebût, 46)
“Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel öğütle dâvet et. Onlarla en güzel şekilde mücâdele et.” (16/Nahl, 125)
Selâm Vermede Güzellik:
“Size bir selâm verildiği zaman, siz de ondan daha güzeli (ahseni) ile selâmlayın; yahut aynısıyla karşılık verin...” (4/Nisâ, 86)
Davranışlarda Güzellik:
“Allah yolunda infak edin/harcayın. Kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın. İhsân edin (her türlü hareket ve davranışınızı güzel ve dürüst yapın); Allah muhsinleri (güzel iş yapanları) sever.” (2/Bakara, 195).
Her davranışımızı güzelleştirmek, Rabbımızın emri olduğu için ibâdettir.
“Tâğuta (şeytana, putlara ve putlaştırılanlara) kulluk etmekten kaçınıp, Allah'a yönelenlere müjde vardır. Dinleyip de sözün en güzeline (ahsen) uyan kullarımı müjdele...” (39/Zümer, 17-18)
Kötülükler ve Çirkinlikler Karşısında Güzellik:
“(Seyyie ile hasene) iyilikle kötülük bir olmaz. Sen kötülüğü en güzel bir tavırla (ahsen) önle. O zaman (görürüsün ki) seninle arasında düşmanlık bulunan kimse, sanki yakın bir dost olur.” ( 41/Fussılet, 34)
"...(O akıl sahipleri) ki, onlar kötülüğü iyilikle (seyyieyi hasene ile) savan kimselerdir..." (13/Ra'd, 22)
“Güzel ahlak; mahrum edene vermen, ilgiyi kesene alâka göstermen, sana karşı haksızlık yapanı affetmendir.”
Hakka Çağırmada Güzellik:
“Rabbinin yoluna hikmet ve mev’ıza-i hasene ile (güzel öğütle) çağır ve onlarla en güzel şekilde mücâdele et...” (16/Nahl, 125)
“Ona tatlı dille konuşun, yumuşak söz söyleyin; belki o, aklını başına alır veya korkar.” (20/Tâhâ, 44)
Ana babaya ihsân/Güzel Davranma:
“De ki: ‘Geliniz, Rabbinizin size neleri haram kıldığını okuyayım: O’na hiçbir şeyi şirk/ortak koşmayın. Ana babaya ihsân/iyilik edin, güzel davranın...” (6/En’âm, 151)
“Rabbin, sadece kendisine kulluk etmenizi, ana babanıza da ihsânı/iyi ve güzel davranmanızı kesin bir şekilde emretti. Onlardan biri veya her ikisi senin yanında yaşlanırsa, kendilerine ‘of!’ bile deme; onları azarlama. İkisine de güzel söz söyle.” (17/İsrâ, 23).
Bu âyetlerde kesin bir dille emredilen ana babaya ihsânın/güzelliğin, onları doyurmaktan ziyâde, içten gelen bir anlayışla koruma ve saygıda kusur etmemek, yani güzel davranmak olduğunu görüyoruz.
Yediklerimiz ve Giydiklerimizde Güzellik:
Yenilen şeylerin helâl ve temiz (tayyib) olması Kur’an’ın emirlerindendir. Yeme ve giyme konularındaki âyetlerde de temizlik ve güzellikle ilgili emir ve tavsiyeler bulunur:
“Ey insanlar! Yeryüzünde bulunan gıdâların güzel, temiz ve helâl olanlarından yiyin...” (2/Bakara, 168)
“Ey Âdem oğulları! Her mescide gidişinizde zînetli elbiseler giyin; yiyin, için, fakat israf etmeyin; çünkü Allah israf edenleri sevmez.” (7/A’râf, 31)
“İhsan (güzel davranış), Allah’a O’nu görüyormuşçasına ibâdet etmendir. Her ne kadar sen O’nu görmüyorsan bile O seni görüyor.” (Buhâri, İman 37, 1/20;)
“Zulmedenlere az da olsa meyletmeyin. Aksi halde ateş size dokunur (cehennemde yanarsınız). Sizin Allah’tan başka evliyânız/dostlarınız yoktur. Sonra da size yardım edilmez. Gündüzün iki tarafında (sabah, öğle ve ikindi) gecenin de yakın saatlerinde (akşam ve yatsı) namazı kıl. Çünkü hasenât/güzellikler/iyilikler/sevaplar, seyyiâtı//kötülükleri/günahları giderir. Bu, öğüt almak isteyenlere (güzel bir) hatırlatmadır. Sabırlı ol, çünkü Allah ihsân sahibi olanların (güzel iş yapanların) mükâfatını zâyi etmez.” (11/Hûd, 113-115)
Güzel Bakan, Güzel Görür; Güzel İş Yapan, Daha Güzeline Kavuşur
Hakiki güzellik; Allah ve Rasûlü. Allah’ın emri ve hükmü; Rasûlünün tebliği ve örnekliği... Kulluk ve ibâdet...
Bütün yüceliklerle vasıflı ve tüm eksikliklerden münezzeh olan ve her şeye gücü yeten Allah’ımız güzeldir ve güzelliği sever (Müslim, İman, 1/93;). Güzelliği sevdiği için de, yarattığı her şeyi güzel yaratmıştır (32/Secde, 71). Gökleri, yerleri ve insanları ahsen-i takvîm olarak, en güzel kıvamda/biçimde yaratmış (95/Tîn, 4), fıtratlarımızı ve sûretlerimizi güzelleştirmiştir. Yapmakla yükümlü kılındığımız güzel amellerin genel ölçülerini, sözlerin en güzeli kıldığı Kur’an (39/Zümer, 23) ile bildirmiş, ahlâkını azîm/yüce kıldığı elçisi (68/Kalem, 4) Hz. Muhammed (s.a.s.) ile örneklendirmiştir. Rasûlullah’ta güzel örnekler (33/Ahzâb, 21) tümüyle mevcut bulunduğundan, o, kendi görevini;
“Ben, güzel ahlâkı tamamlamak için gönderildim.” (Ahmed bin Hanbel, 2/381;) şeklinde özetlemişti. Güzel Rasûl, bizim görevimizi de şöyle hulâsa etmişti:
" Allah her şeyde ihsânı, yani iyilik ve güzelliği yazmıştır (farz kılmıştır)...” (Müslim, Sayd ve'z-Zebh 57).
Dinimizin temel kurallarından birini oluşturan bu hadis-i şerife göre, yatıp kalkmaktan yemek yemeye, kılık kıyafetten selâmlaşmaya, üretim-tüketimden ticarete, yargıdan siyasete kadar bütün hayatî faâliyetlerimizi güzelleştirmekle mükellefiz.
Güzelleştirmek, güzelleşmektir; daha doğrusu, fıtratımızdaki güzelliği ortaya çıkarmaktır. Amellerimizi güzelleştirmenin ise, bir arada bulunması gereken biri şekle; diğeri öze bağlı iki ana şartı vardır:
Birincisi, yapılacak işin İlâhî yasaları içeren vahye uygun olmasıdır. Allah ve Rasûlünün emir ve yasaklarına uygun olarak gerçekleştirilen tüm sözler, davranışlar ve işler, güzelleştirilmiş ameller olduğu gibi, vahye ayarlı ve ilimle donanımlı aklın verilerine uygun olarak gerçekleştirilen eylemler de güzelleştirilmiş amellerdir.
İkinci şart, öze ilişkin şart ise, şeklen dine ve akla uygun işleri Allah’ı görür gibi ve de O’nun tarafından görüldüğü şuuru içinde ibâdetleştirerek yapmaktır. Her şeyi ihsân üzere, yani güzelleştirerek yapmanın Güzel Rasûl’ün dilindeki ifadesi de budur. Bizim, her işi güzelleştirerek yapma yükümlülüğümüzün ana nedeni ise çok iyi bilinmelidir ki, yaratılış sebebimiz olan ubûdiyeti/kulluğu gerçekleştirmektir. Zira, açıklanan ölçülere göre davranışlarımızı güzelleştirmek, ibâdetleştirmektir; en geniş anlamda Allah’a ibâdet etmektir. Buna Kur’an tâbiri olarak; “sâlih amel”, “hasenât”, “ihsân”, “tayyibât” diye ad verilir ki, bunların hepsi “ibâdet” ve “ubûdiyet”tir. Güzelliklere olduğu gibi, çirkinliklere de eğilimli ve yetenekli olan insanın her işi “ihsân” üzere güzelleştirerek yapması, pek kolay değildir. Özellikle İslâm’ın evlere, çevreye, sokağa, okula, yönetime... hâkim olmadığı günümüz ortamında bu daha da zorlaşmaktadır. Bunun gerçekleşmesi için İlâhî yardım gereklidir. Bundan dolayı Kur’an bize şöyle duâ ederek güzellikler dilememizi öğütler:
“Rabbenâ âtinâ fi’d-dünyâ haseneten ve fi’l-âhireti haseneh ve kınâ azâbe’n-nâr (Rabbimiz, bize dünyada da hasene/güzellik ver, âhirette de hasene/güzellik ver; bizi ateş azâbından koru)." (2/Bakara, 201)
Güzel Davranışlarda Bulunanların Mükâfatı
“Kim verir ve sakınırsa, en güzeli (hüsnâyı) tasdik ederse Biz de onu en kolaya hazırlar, onda başarılı kılarız. Kim cimrilik edip vermez, kendini zengin sayıp hakka boyun eğmez, en güzeli (hüsnâyı) de yalanlarsa, Biz de onu en zora yöneltiriz. Öylesi çukura yuvarlandığı zaman malı kendisine hiç fayda vermez.” (92/Leyl, 5-11).
Bu âyetlerde güzel davranışın takvâyı da kapsadığını görmekteyiz. Bundan sonra, “en güzel (hüsnâ) söz olan tevhidi tasdik eden” ifadesi, verme ve takvâyı izlemektedir. İnancıyla birlikte güzel davranışlarda bulunan ve insanlara iyilik edip malını veren ve Allah’tan korkan böyle insanların işi, dünya ve âhirette kolaylaşmıştır. Davranışı Allah yanında makbuldür. Zira insanca/ihsânca davranışıyla Allah’ın istediklerini yerine getirmiştir.
Güzel davranış sahiplerine Allah ihsânla/güzellikle ve daha fazlasıyla karşılık verecektir.
İnsan, ihsân üzere olur, güzel işler yaparsa, davranışlarını ihsân üzere gösterirse, bunun karşılığı olarak ihsân görür, güzellikle muâmele edilir.
İhsâna ihsânla, güzel davranışa güzelliklerle karşılık; hem dünyada, hem de âhirette ayrı ayrı verilecektir (3/Âl-i İmrân, 148; 16/Nahl, 39; 39/Zümer, 10). İhsâna karşılığın en güzeli Allah katındadır (3/Âl-i İmrân, 14, 195; 13/Ra'd, 29; 38/Sâd, 25, 40, 49).
İnsanların dünyada işledikleri ameller ne kadar ihsân vasfında güzel olursa olsun, Allah'ın ihsânıyla, âhirette vereceği güzelliklerle mukayese edilmez. Zaten insanın ihsân üzere yaşayıp güzellikler sergilemesi de Allah'ın bir lutfu ve ihsânıdır, O'nun yardımıyladır. Bunları düşünen insan, yaptığı güzelliklerden dolayı nefsine pay çıkarıp kibirlenmemeli, ihsânını riyâ ve gurur pisliklerinde kirletmemelidir.
Allah, güzel davranışlarda bulunan muhsinlerle beraberdir, onları sever, onları korur, onlara dünya ve âhirette iyilikler verir (2/Bakara, 195; 3/Âl-i İmrân, 134, 147; 5/Mâide, 13, 85, 93; 7/ A’râf, 57; 9/Tevbe, 120; 29/Ankebût, 69 vd). Allah'ın rahmeti sürekli muhsinlerle, güzellik sergileyenlerle beraber olur (7/A'râf, 56). Muhsinler, kopmaz bir ipe bağlanmış olurlar (31/Lokman, 22). Kur'an, muhsinlere rahmet sunar (31/Lokman, 3; 46/Ahkaf, 12). İhsân sahiplerinin aleyhine bir yol (onları yenik duruma düşürme) yoktur (9/Tevbe, 91).
"Rabbimiz, bize dünyada da hasene/güzellik ver, âhirette de hasene/güzellik ver." (2/Bakara, 201)